Her şey, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın kurucuları arasında yer aldığı ve halen başkan yardımcılığı yaptığı KADEM’in (Kadın ve Demokrasi Derneği) akademik dergisi olan Kadın Araştırmaları Dergisi’nin son sayısında yayınlanan “Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde Toplumsal Cinsiyet” başlıklı makale ile başladı.
Dicle Üniversitesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanlığı yapan Esra Aslan Turan, “Diyarbakırlı Kadınlarda Namus, Kadınlık ve Din”, “İmamların Erkeklik Anlayışı”, “İslam Kültüründe Cinsiyet Anlayışı Üzerine Bir Değerlendirme” gibi din ve toplumsal cinsiyet konularında çalışan bir akademisyen.
1960-1961 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali, Türkiye’de Kuran’dan sonra en çok eve girmiş, hâlâ pek çok kişinin günlük meselelerde başvurduğu, sünni İslam anlayışının temel referanslarından biri olarak kabul ediliyor.
Turan makalesinde, Bilmen’in ilmihalini toplumsal cinsiyet ve kadın hakları açısından inceleyerek eleştirdi.
Makaleye göre İlmihal’de “erkeklerin kadınlara göre daha öncelikli ve üstün tutulduğuna” dair ifadeler var. Kadınların erkeklerin namazını bozması, hükümlerde çocuklarla bir tutulmaları, bir kadın için kocasının izni olmaksızın nafile oruç tutmasının mekruh olduğu, kocanın bu orucu bozdurabileceği yazılıyor.
Turan, Büyük İslam İlmihali’ndeki kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi bir tür efendi-köle münasebetine benzetiyor:
“Büyük İslam İlmihali’nde ortaya konulan hükümlerde erkeğin, bireysel özgürlükleri kadına göre tam olan bir cinsiyet olarak esas muhatap şeklinde görüldüğü, kadınların ise daha çok cinsel özellikleri ve rolleri üzerinden ele alınan, ev dışındaki hareketlilikleri ve etkinlikleri dinî engellerle mümkün olduğunca kısıtlanmaya çalışılan, köleler ve çocuklar gibi hukuken erkeğin hükmü altında olan bir cinsiyet olarak konumlandırıldığı görülmüştür. Bu açıdan Bilmen’in ilmihali, kendi döneminin cinsiyet ayırımcı geleneksel toplumsal değerlerini yansıtan, tekrarlayan, onaylayan ve pekiştiren bir yaklaşım ortaya koymaktadır.
“Kadınları toplumsal hayatın dışına itmek, onları ev merkezli görevlerle sınırlamak ve çeşitli söylemler yoluyla erkeklere ait alanlarda bulunmalarını gayri meşru ilan etmek her yerde olduğu gibi ilmihallerde de karşımıza çıkmaktadır.”
Makalenin girişindeki bu cümleler ise kısa bir süre sonra sosyal medyaya “KADEM’in dergisinde İslam’ın eleştirildiği” eleştirileriyle dolaşıma girdi:
“Çalışma sonucunda kadını erkeğe karşı ikincil gören; gücü, iradesi, yönetme ve ifade etme kabiliyeti eksik biri olarak kodlayan geleneksel değer yargılarının Büyük İslam İlmihali’ndeki dinî hükümleri de şekillendirdiği görülmüştür.”
KADEM’e eleştirileri, Yeni Şafak gazetesini çıkaran Albayrak Medya’ya bağlı Mahfil Dijital platformu başlattı.
Ardından eski Ayasofya imamı Mehmet Boynukalın ve daha önce de KADEM’le karşı karşıya gelen İhsan Şenocak, Bedri Gencer gibi ilahiyatçılar KADEM’i ve makaleyi sert sözlerle eleştirdi.
Daha sonra Milli Gazete ve Haber7’de de KADEM’i eleştiren haberler yapıldı.
KADEM: “Asıl mesele çocuk yaşta evlendirilme davasında mağdurun yanında yer almamızdan duyulan rahatsızlıktır”
Makaleye gelen tepkiler büyüyünce KADEM açıklama yaptı:
“2015 yılında yayınlamaya başladığımız ve kadına dair konularda farklı disiplinlerdeki akademik çalışmalara alan açan KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi, yayın ilkeleri çerçevesinde ilgili akademisyenlerin makalelerine yer vermektedir.
Yılda 2 kez yayınlanan hakemli dergimizdeki makaleler, alanında uzman hakemler tarafından, yazarın ismini göremeyecekleri “kör hakemlik” yöntemiyle değerlendirilmektedir. Derginin bağımsız bir akademik kadrosu vardır. Dergi çalışmaları, diğer çalışmalarımızdan ayrı olarak tamamen akademik bir zeminde ilerlemektedir. Dergimizde yer alan ve bazı mecralarda gündem olan bir makale de bağımsız hakemler tarafından okunmuş ve dergiye kabulü uygun görülmüştür.
Bahsi geçen konular, yüzyıllardır alimler arasında konuşulup tartışılmaktadır. Akademik bir metni kullanarak, hassasiyetle korumaya çalıştığımız değerleri yok saydığımızı iddia edenler iyi niyetli değildir.
Asıl mesele, sahibi olduğu medya organlarından aldığı güçle itibar suikastına kalkışan birtakım mahfillerin, çocuk yaşta evlendirilme davasında mağdurun yanında yer almamızdan duyduğu rahatsızlıktır.
KADEM’in mağdur ve mazlum kadınlara verdiği desteği değersizleştirmeye yönelik girişimlerin bundan sonra da süreceğini biliyoruz. Bu ve benzeri girişimlere rağmen bizler, mağdurların yanında yer almaya devam edeceğiz.”
KADEM ve Albayrak Medya arasında ne yaşanıyor?
KADEM’in açıklamasındaki bir paragraf ise dikkat çekti:
“Asıl mesele, sahibi olduğu medya organlarından aldığı güçle itibar suikastına kalkışan birtakım mahfillerin, çocuk yaşta evlendirilme davasında mağdurun yanında yer almamızdan duyduğu rahatsızlıktır.”
Paragrafın hedefinde, makaleyle ilgili linci başlatan Mahfil Dijital’in bağlı olduğu Albayrak Medya vardı.
Bahsedilen “çocuk yaşta evlendirilme davası” ise Hiranur Vakfı’nda altı yaşında evlendirildiği iddia edilen H.K.G. davası.
Bu davada, çocuk yaşta evlendirilen mağdur H.K.G’nin avukatlığını KADEM Başkan Yardımcısı Avukat Canan Sarı yapmıştı.
Yeni Şafak, Canan Sarı’yı manşetten eleştirmişti:
Yeni Şafak’ın iddiasına göre ise “Avukat Canan Sarı bu davada 6 yaş yalanı üzerinden KADEM’i de arkasına alarak yargıyı etkisi altına alıyor, sanıkların haksız yere ceza almasına sebep oluyor, davayı bahane ederek İslam’a saldıranlar karşısında da sessiz kalıyordu.”
Canan Sarı ise Yeni Şafak’ın iddiaları üzerine CNN Türk’te bir açıklama yaparak “Davadan çekilmemi isteyenler oldu” demişti.
H.K.G. Davası’nda ‘Zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçundan sanık Kadir İstekli’ye 30 yıl, sanık baba ve tarikat şeyhi Yusuf Ziya Gümüşel’e 20 yıl ve sanık anne Fatıma Gümüşel’e 16 yıl 8 ay hapis cezası verildi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi yerel mahkemenin kararını hem esas, hem de usul yönünden bozduğundan, dava görülmeye devam ediyor.