İstanbul’da yaşayan bir Uygurun Çin istihbaratı tarafından muhbirliğe zorlandığı Serbestiyet’in Salı günkü (17 Ocak) haberiyle ortaya çıkmıştı.
Kendisi de Uygur olan erkek berberi Yasincan Öztürk, Zeytinburnu’nda Uygurların yoğun yaşadığı Nuripaşa Mahallesi’ndeki dükkânına müşteri olarak gelen Uygur bir gencin telefonuyla çekim yaptığını fark etmişti.
Gence müdahale edip telefonunu inceleyen Yasincan Öztürk, Uygur gencin Çin devlet görevlisi olduğu anlaşılan bir kişiyle Whatsapp üzerinden yürüttüğü sesli mesaj görüşmelerini bulmuştu.
Bunun üzerine Uygur genç, ilk başta muhbirlik teklifini reddettiği Çin devlet görevlisinin kendisini Çin’e bağlı Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan annesinin yanından arayarak tehdit ettiğini, bunun üzerine muhbirliği mecburen kabul ettiğini itiraf etmişti.
Geçen hafta Perşembe günü yaşanan olayın görüntülerini Serbestiyet yayımlamıştı.
Uygun gencin telefonundaki sesli mesajlarda, Uygur olduğu anlaşılan Çin devlet görevlisinin, Yasincan Öztürk’ün de aralarında bulunduğu bazı Uygurlar hakkında detaylı bilgi istediği duyuluyordu.
“Dört yıl önce de bize muhbirlik teklif etmişlerdi”
Çin istihbaratının hakkında bilgi topladığı ve dükkânında çekim yapmak için muhbir yolladığı Yasincan Öztürk ve eşi Hatice Öztürk, Serbestiyet’e konuştu.
2016’dan beri eşi Yasincan Öztürk’le beraber Türkiye’de yaşayan Hatice Öztürk dört sene önce kendilerinin de Çin istihbaratı tarafından muhbir yapılmak istendiğini anlattı:
“2019 yılında memleketimiz Hoten kentinden bir Çin polisi, Çin sosyal medya uygulaması Wechat üzerinden benimle irtibata geçti. Kendilerine muhbirlik yapmamızı istedi. Bizim burada dükkânımız olduğunu öğrenmiş.
“Onu sert bir şekilde reddettim. Annem, babam, kardeşlerim hepsi halen memlekette yaşıyor. Onlara zarar vermekle tehdit etti. Muhbirlik yaparsam da burada bilgi istediği kişilerin ya da onların memleketteki yakınlarının hayatı tehlikeye girecek.
“‘Biz insanlarımızı satmayız, tehdidinden korkmuyorum’ diye karşılık verdim. ‘Pasaportunun süresi dolacak, Çin’e dönüp çıkartman gerekecek. İstersek sizi buraya getirtiriz’ diye korkuttu. Eşime de mesajlar gönderdiler. Onun ailesi de memlekette.
“Bir süre ısrar ettiler. Geri adım atmadık. Bir zaman tedirgin olduk elbette ama yeniden ses çıkmayınca rahatladık.
“Karakola bildirdik; ‘sizi istediğiniz zaman oradan aldırıp getirtiriz diyorlar, tehdit ediyorlar, çocuklarımız var, can güvenliğimiz için endişeliyiz’ dedik. Polisler sadece ‘siz korkmayın bir şey olmaz’ dedi. Herhangi bir tedbir uygulanmadı, önerilmedi.
“İki sene önce Türkiye vatandaşlığı başvurumuz kabul edilerek vatandaş olduk. Bu bizi çok rahatlattı. Çünkü Çin Devleti, biz tüm Uygurların kendisine geri gönderilmesini istiyor. Kendi ülkemiz olarak hissettiğimiz ve hizmet etmek istediğimiz Türkiye’mizin vatandaşı olmak bizim için hem gurur verici hem de Çin’in bu tehditlerine karşı bir güvence.”
13 Mayıs 2017. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ikili görüşmesi kapsamında, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Anlaşması”nı imzaladı. (Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı.)
Çin istihbarat görevlisi: “Berberin işini bugün bitir”
Geçen hafta yaşanan olayla tedirginliklerinin yeniden başladığını belirten Hatice Öztürk şöyle devam etti:
“Ajanlığa zorlanmamızın, tehdit edilmemizin üzerinden dört sene geçtikten sonra geçen hafta yaşanan bu olayla yine huzurumuz kaçtı.
“Eşimin berber dükkânı vesilesiyle, ağırlıklı olarak Uygurların oturduğu mahallemizde bilindik insanlarız. Bizim mahalledeki birçok insan eşimin müşterisi.
“Muhbirlik yapan çocuğun telefonundaki ses kayıtlarından birinde, Çin istihbarat görevlisi ‘berberin işini bugün bitir’ diyor. ‘İşini bugün bitir’ ne demek? Can güvenliğimiz için endişeliyiz. Kendimizi geçtik, küçük çocuklarımız için korkuyoruz.
“Berber kaçta evine dönüyor”
“Çin polisi, ‘berber dükkâna saat kaçta gidiyor’, ‘evine saat kaçta dönüyor’ gibi çok ayrıntılı sorular sormuş. ‘Tüm bunları tespit edip bildir’ demiş.
“Eşim, çekim yaptığını fark etmeden 1-2 saat kadar önce de çocuk sokaktan dükkânın dışını, etrafını, apartmanın üst katlarını gösteren videolar çekmiş. Bütün fotoğraf ve videolar, sizin de videosunu yayımladığınız polisle olan Whatsapp görüşme kayıtlarında var.
“Polis, ‘bunlar yetmez, tekrar gidip dükkânın içinden çekimler yap. Berberin kendisinin de net görüntülerini kaydet’ deyince tekrar gelip bu sefer müşteri gibi, ‘saçlarımı kestirmek istiyorum’ diye dükkâna girmiş.
Muhbirin çektiği fotoğraflardan biri.
“Türkiye vatandaşı bir aile İstanbul’un göbeğinde Çin polisinin muhbiri tarafından takip ediliyor”
“Bu kadar ayrıntılı bilgiler istemesi ve o ‘berberin işini bitir’ sözleri bizi korkutuyor.* Yine polise gittik, yine dört yıl önceki gibi ‘sakin olun, hiçbir şey olmaz’ diyorlar.
“Uygur derneklerine söylüyoruz hepsi aynı karşılığı veriyor, ‘merak etmeyin bir şey olmaz’ diyor. Ama biz can güvenliğimizden endişeliyiz. Can güvenliğimiz tehlikede.
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir aile İstanbul’un göbeğinde Çin polisinin gönderdiği bir muhbir tarafından takip ediliyor, Çin polisine hakkında bilgi veriliyor. Bu ‘hiçbir şey olmaz, rahat olun’ denecek bir şey mi? Bizim bu olaydan dolayı korku yaşamamızdan daha doğal ne olabilir?
“Bu tip durumlarla ilk karşılaşan Uygurlar biz değiliz. Pek çok Uygur’a muhbirlik baskısı kuruluyor; kabul etmeyenler de demek ki böyle takibe alınıyor.
Çoğu Uygur korkup susuyor. Duyurmak istemiyor, bunun durumları daha kötüye çevirebileceğinden ya da memleketteki ailelerini sıkıntıya sokabileceğinden korkuyor.
Zeytinburnu’ndaki “Uygur mahallesi”. (Fotoğraf: NPR).
“Sesimizi duyun; küçük çocuklarımın canı Türkiye’mize emanet”
“Dört sene önceki olaydan sonra Uygurlara yayın yapan bazı basın organlarına konuştum ama sesimiz çok kimseye ulaşmadı. Türkiye’nin, hükümetin, medyanın, insan hakları savunucularının, hukukçuların, siyasetçilerin sesimizi duymasını istiyorum.
Allah’ın izniyle bu ülkeye hizmet edecek çocuklarımın canı; bizi vatandaşlığına kabul eden, yıllardır emeğimizle çalışıp vergimizi ödediğimiz ülkemiz Türkiye’mize emanet.”
Serbestiyet’in notu: Çin İstihbarat görevlisiyle genç muhbir arasındaki konuşmaları dinlettiğimiz bir Uygur, konuşmada geçen “berberin işini bitir” cümlesinin aslında “berber işini bitir” olduğunu, fakat Türkçeye böyle de çevrilebileceğini, ailenin içinde bulunduğu ruh hali nedeniyle cümlenin onlar tarafından böyle algılanmış olabileceğini söyledi.