Gazeteci Seçil Türkkan’ın ‘Seçim Güvenliği İçin Sandıkları Korumak’ kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı. Kitabından, Türkiye’deki sandık koruma refleksinin İsveç gibi ülkelerde örnek olarak gösterildiğini öğrendiğimiz Türkkan’a göre sandık korumada en önemli etken değişim umudu: “Sandıkları korumak, değişim umuduyla çok ilgili. Zaman zaman ‘oyları işte böyle çalacaklar’ gibi videolara rastlıyoruz. Bizi yılgınlığa düşüren bu tür yorumlardan uzak durup sandığa gitmeli ve verdiğimiz oylara sahip çıkmalıyız.”
Davutoğlu: “Sayın Kılıçdaroğlu beni ziyarete geldiğinde kendisine bir şey söyledim: Sizin CHP’deki otoriter laikliği özgürlükçü laikliğe dönüştürme hızınızla; bizim otoriter muhafazakarlığı, özgürlükçü muhafazakarlığa dönüştürme hızımız bir yerde buluşursa Türkiye'de barış olur.”…”Ben Altılı Masa’nın mümkün olduğu kadar topluca seçime girmesi gerektiğini düşünüyorum. Bazı partiler farklı düşünüyor. Ben bugün parti hesabı yapmamak gerektiğini düşünüyorum. Topluca 360’ı geçmemiz lazım, anayasa değişikliği için.”
14 Mayıs seçimine giden süreçte AK Parti ile CHP’deki milletvekili aday adaylığı başvuruları sona erdi. Üç dönem kuralına takılsalar da AK Parti’de eski başbakanlardan Binali Yıldırım, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Meclis grup başkanvekili Mustafa Elitaş aday adaylığı başvurusu yaptı. Yıldırım’ın son dakikada Erdoğan’dan “aday ol” işareti aldığı belirtiliyor. MHP’nin tepkisi üzerine grup başkanvekilliğinden ayrılan, depremin merkez üssü Kahramanmaraş milletvekili Mahir Ünal aday olmadı. CHP’nin A takımındaki isimlerden Bülent Kuşoğlu, Selin Sayek Böke, Gürsel Tekin, Onursal Adıgüzel, Seyit Torun, Engin Özkoç ve Ahmet Akın adaylık başvurusu yapmadı. Adaylık başvurusu yapan Özgür Özel’in meclis grup başkanlığı, Engin Altay’ın da meclis başkanlığına talip olduğu öğrenildi.
Zekeriya Özbek: “Yanlışlar üzerine, zulümler üzerine, haksızlıklar üzerine ittifak olmaz. İttifak, Allah'ın hidayeti noktasında olmalıdır. Bunun dışındaki bir şeye hoş bakmayız...”, Muhammed Salar: “Şu an ülkedeki iktidar bloğunun temsil ettiği yeşile boyalı kırmızı elmanın, dinci ve milliyetçi rejimin, İslam’a da topluma ve bölgeye de çok zarar verdiğini görmemek körlük olur. Böyle bir durumda sadece HÜDA PAR değil, referansı İslam olan tüm grupların, cemaatlerin eğri değil doğru oturup doğru değerlendirmelerde bulunmaları gerekmez mi?”
1999 depreminden sonra olası İstanbul depremi için Deprem Çalışma Grubu’yla çalışmalara başlayan üç Ağa Han ödüllü mimar Turgut Cansever, İstanbul için Kırklareli’de 25.000 kişilik 30 şehir kurma projesini geliştirmiş ama proje siyasi destek olmadığı için rafta kalmıştı. Deprem Çalışma Grubu’nun üyelerinden biri de Çocuk Vakfı başkanı Mustafa Ruhi Şirin’di. Şirin, o günlerde tuttuğu günlüğünü Serbestiyet ile paylaştı: “Turgut Bey, Adapazarı’nın ibret müzesi olarak ve hiç dokunulmadan bırakılması tezine dayanan görüşünü tekrarlamaktan yorulmuyor ve yeni şehirler kurulması gerektiğini anlatıyor. Cansever’e göre İstanbul, ayağımızın altında bir uçurum.”