Van’ın Edremit ilçesinde “örgüte yardım etmek” iddiasıyla mahkemenin verdiği 2 yıl 1 ay hapis cezası sonrası eşi Hadi Özer ile beraber 9 Mayıs'ta tutuklanan 80 yaşındaki Makbule Özer, Adli Tıp Kurumu'nun raporunun ardından bugün (7 Eylül) tahliye edildi
Kendisini Ermeni bir Hıristiyan ve eski CHP’li olarak tanıttıktan sonra önce gerçek Atatürkçü olduğunun farkına vardığını söyleyip Erdoğancı, sonra İhsan Şenocak’ın yağmur duası tuttuğu için Ayasofya’da Kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu. Hidayet hikâyesiyle sosyal medyadaki dindar kullanıcılardan büyük destek aldı, binlerce takipçisi oldu, gazetelerde çok sayıda habere ve yazıya konu oldu, Milli Beka Hareketi’nde genel başkan danışmanlığına kadar yükseldi. Popülerliğini kullanarak yürüttüğü yardım kampanyalarında yüz binlerce TL vurgun yaptıktan sonra Twitter hesabını kapattı. Hidayete ermiş kadın profilleri üzerinden sosyal medyada dolandırıcılık yapmaya devam ederken teşhir edilince kazandığı paralarla ortadan kayboldu.
2007-2009 yılları arasında Irak Özel Temsilciliği ve 2009-2011 yılları arasında Irak Büyükelçiliği yapan Murat Özçelik: “Mukteda Sadr'ın siyaseti bırakma kararına İran'ın Ayetullah Hairi'ye el çektirmesi yol açtı. Hairi, Sadr’ın Ayetullah kabul ettiği biri. Buna karşı çıktı ve halkı evlerine dönmeye çağırdı. Halk da buna büyük bir tepki göstermiştir, protestolar düzenlemiştir ama işin kontrolden çıkacağını anladığında Sadr, destekçilerine ‘Çekilin, dönün yerlerinize’ demiştir.”
Celal Şengör, “Musa diye biri tarihte yok” dediği için ifadeye çağırıldı. Sezen Aksu da şarkısında Hz. Adem’e hakaretle suçlanmıştı. Stand-up'çı Emre Günsal, Atatürk, Mevlana ve Şemsi Tebrizi’ye hakaretten tutuklanmış, gazeteci Oktay Candemir’in evi padişahlarımızla dalga geçtiği için polis tarafından basılmıştı. En son Spotify’da müzik listelerine verilen isimlerden dolayı “din ve devlet büyüklerine hakaret” suçundan dava açıldı. Son zamanlarda açılan ve anlam verilemeyen hakaret davalarını derledik.
29 Ağustos günü Mezopotamya Ajansı’nın servis ettiği bir fotoğraf, bir anda tüm Türkiye’nin gündemine oturdu. 7 yıldır oğlunun cenazesini arayan Erzurumlu Ali Rıza Arslan, oğlu Hakan Arslan’ın kemiklerinin olduğu bir karton kutuyu Diyarbakır adliyesinden torba içerisinde teslim aldı. Serbestiyet, Arslan ailesi ile görüşmek için Erzurum’un Karayazı ilçesine gitti. İstanbul’da inşaatta çalıştığını zannettikleri 22 yaşındaki oğullarının Sur’da hendek olaylarında öldüğünü televizyondan öğrenen anne Melike Arslan: “Ben yıllardır oğlumun bedenini görmek için bekliyordum ama oğlumu, eşimin kucağında bir karton kutunun içerisinde televizyonda gördüm” diyor. Baba Ali Rıza Arslan ise o günü unutmuyor: “O an tüm Diyarbakır’ı kucağıma verseydiler ağırlığını anlamazdım.”