Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Caner Taslaman ile din bilim ve felsefe ilişkilerini, “Evrim Teorisi ve İslam uyuşur mu?” sorusundan başlayarak ele aldık. Taslaman’a göre ateizm ve deizm ile felsefi argümanlar ile tartışılmalı. Müslümanlar kendi gelenekleri ile yüzleşemedikleri için hurafeler dini yozlaştırıyor ve dindarları bilimden uzaklaştırıyor.
Söyleşiden satırbaşları:
-Bana Din adına yapılan en büyük hatalardan birini say deseler, “ilk hata, ateizmi evrimle özdeşleştirenlerin yaptığını kabullenmektir” derim. Bu, dine atılan büyük bir kazıktır. Bu din derken Hristiyanlık için de İslam için de Yahudilik için de durum aynı.
Çünkü İslam’ın içinde evrimi reddetmeyi gerektiren bana göre en ufak bir sebep yok. Allah yarattığını söylüyor, nasıl yarattığını söylemiyor. Evrim, Nasıl bir sürecin olduğunu anlatıyor. Sonuçta hiçbir Müslüman Allah’ın süreçle yaratmasına düşman olması mümkün değil.
Annen seni karnında taşımadı mı? Bunlar süreç değil mi? Demek ki süreçle Allah’ın yaratmasını dine aykırı görmüyorsun. Milyarlarca insan da dünyada hepsini Allah yarattı diyorsun. Hepsinin arkasında bir süreç var diyorsun ki sürecin sahibi Allah. Aynı şey inekler için sorsan, kediler köpekler için şu kediyi, şu köpeği, şu ineği Allah yarattı mı evet diyeceksin. Onlar için de bir süreç var.
Sonuçta süreçle yaratmanın Allah’ın yaratmasına aykırı olmadığını görüyoruz. Peki o zaman ilk insan süreçsiz yaratılmıştır diye ısrarın, Kur’ani kaynağı ne? Çünkü Allah ilk insanı yoktan yarattım demiyor. Hepinizi Allah yarattı diyor. Kur’an’a göre sütü de Allah size içirdi diye geçiyor. Süreçle yaratmayı biz etrafımızda gözlemlediğimizi söylüyorsak, bunun Allah’ın yaratmasına aykırı olmadığını söylüyorsak, İlk insanla ilgili süreçsiz yaratma olmalıdır ısrarımızın mantıklı bir sebebi yok.
Örneğin Allah diyor ki Hz. Zekeriya seni hiçten yarattık. Kur’an Al-i İmran suresinde Zekeriya’yı hiçten yaratıldı diyor. Bir kişi bile Zekeriya’nın annesi babası yoktur diye anlamıyor.
Kur’an’ın açıdan bugünkü anlatılan biyolojik evrim teorisinin bulgularıyla Kur’an’ın anlattıkları arasında ortak zemin bulunabilir. Bu ortak zemin Kur’an’dan çıkıyor demiyorum ama Kur’an’a aykırı değil. Birisi bu modeli inkar ederse de İslam’a karşı gelmiştir diyemeyiz. Ama bu model de Kur’an’a aykırı da bir husus yok.
Din akıl işi değil mi?
Din-Bilim ilişkisine bakışta kabaca üç yol vardır.
Birinci yol bilimle dinin çelişkili olduğunu söyleyip bilimsel verilerle dinin otoritesini yok etmeye çalışan ateizm.
İkinci yol ateistlerin bu tavrına karşılık Türk ilahiyatçısının ve birçok felsefecinin almaya çalıştığı tavır, bilim-din ilişkisinde kompartmentalizasyon dediğimiz, yani çelişki diyenlere karşı “çatışmamak için ayrışma” modelidir. Yani bilim-din o kadar ayrı ki hiçbir ortak noktaları yok. Bilimin kendi alanı vardır dinin vardır ikisinden birini reddetmeden ayrı ayrı değerlendiren bakış açısı.
Üçüncü yol ise din ve bilimin uyum içinde olduğu, birbirlerine katkıda bulundukları görüşüdür. İnsan evrende çok aciz, kendi kalbinin atışına söz geçiremiyor. Galaksinin içinde bizim galaksimiz bir toz zerresi, biz de bu galakside toz zerresi kadarız. Toz zerresi kadar bir yerden evrenin 13,8 milyar yıl önce, dünyanın 4,5 milyar yıl önce oluştuğunu anlıyoruz ve ilk dakikalardaki detayları çıkartıyoruz. Bütün bunlar bile bir açıklamaya muhtaç. Einstein buna dikkat çekmiştir. İnsan bu kadar acizlik içinde nasıl evreni böylesiyle keşfedebiliyor? Allah’ın evreni keşfedilmeye açık bir surette yaratması bu soruya en iyi cevabı veriyor.
Evrendeki bütün sistem evrende canlılığın ortaya çıkması için hazırlanmış. Canlıların dünyasında müthiş bir çeşitlilik var. Evrendeki potansiyelin nereden geldiğini de en iyi şekilde dil açıklıyor. Bilimin bize sunduğu veriler, canlılardaki çeşitlilikten, evrendeki hassas ayarlardan, bilimin başarılarına kadar bütün bunların hepsinin neden olduğuna ilgili açıklamada bilimsel başarının kökeninden evrendeki yasaların neden böyle olduğuna kadar hepsi bilinci, bilinçli, kudreti ve ilmi yüksek bir Allah evreni yarattığı izahıyla en iyi şekilde açıklanıyor.
Bu yüzden tam bir ayrıştırma mümkün değil. Biz bilimin başarılarından evrenin hassas ayarlarına kadar gidince dinin getirdiği açıklamayla en iyi şekilde anlıyoruz. Aynı şekilde evrenin kökenini açıklayan Big Bang, Entropi gibi yasalar için de geçerli.
Müslümanlar kendilerine kazık atıyorlar
-Evrene veya insan fıtratına baktığımızda Allah’ın varlığıyla ilgili ileri sürülen argümanların oldukça güçlü olduğu kanaatindeyim. İnsan bilinci, ahlak, evrenin keşf edilebilirliği, evrendeki potansiyel, evrenin başlangıcı, hassas ayarlar, hangi argümandan hareket edersek edelim Allah’ın varlığıyla ilgili elimizde güçlü argümanlar var.
Bunları bir kenara bırakmak bir Müslüman’ın kendine atabileceği en büyük kazıktır. Ateizme karşı durduğumuz nokta oldukça güçlü ama modern ateizmi iyi bilmek zorundayız. Yani çok yüzeysel argümanlarla gidip de sanki Müslümanların bu konuda verecek cevabı yokmuş gibi bir izlenim oluşturmamamız lazım.
Deizm meselesine gelince, bence Kur’ân’ın içeriğinden hareketle Deizme vereceğimiz iyi cevaplar olduğu kanaatindeyim. 7. yüzyılda bir insanın veya insan topluluğunun Kur’ân’ı yazamayacağı kesin. Allah’ın varlığından sonra Dinin gerekliliğini de bir çok argümanla kanıtlanıyor.
Kur’an merkezli cevaplar vermeliyiz
Taşlayarak öldürme dinde var mı? Dinden dönenin öldürülmesi İslam’da var mı? Müzik haram mı? gibi birçok soru geliyor. Şimdi bu sorulara Kur’an’ı merkeze alırsak vereceğimiz cevaplarla, Kur’an dışında geri kalan kaynaklarda ortaya konulan unsurları da Kur’an gibi kabul edersek verilecek cevaplar arasında büyük bir fark var.
Hadisler ancak tarihsel kaynak olabilir
Kur’an, dinin farzını, haramını ifade eden komple kaynaktır. Hadislerse Kur’an’ı Peygamberimizin nasıl uyguladığı veya tarih içinde Müslümanların ne yaptığını anlamada kaynaktır. Söylediğimiz hiçbir husus tarihte ilk defa söylenen bir şey değil. Ama önemli olan bence burada metodolojiyi ortaya koymak. Örneğin Kur’an’da olmayan haram, haram değildir. Kur’an’da olmayan farz, farz değildir.
Gazze’deki zulme karşı söylemde değil eylemde eksiklerimiz var
-Gazze’de büyük bir zulüm var, keşke durdurulsa diyoruz ancak iş eyleme gelince İslam alemine baktığımızda, bugüne kadar verdiğimiz tepkide eylem açısından çok büyük eksikliklerimiz var.
Aynı mesele sosyal adalet sorununda da geçerli. Eyleme gelince bakıyoruz ki oldukça ciddi eksikliklerimiz var. Yani Müslümanların birçoğu bolluk içinde yüzerken kendi imkanlarını başkalarıyla paylaşmıyorlar. Yani söylemle ilgili bir sıkıntı yok ama uygulamaya geldiğinde görüyoruz ki oldukça adaletsiz davranılıyor.
Mehdilere karşı uyarıyorum
-Tarikatlardaki şeyhlere, liderlere, yöneticilere kendi zihninizi emanet etmeyin. Sonuçta hepiniz Allah’a karşı mesulsünüz. Ders aldığınız, bir şeyler öğrendiğiniz birileri olabilir. Ama zihninizi bunlara teslim etmeyin.