Yılbaşından itibaren kitap fiyatlarına büyük zamlar geldi. Hemen akla gelebilecek nedenlerin dışında başka neler etkili oldu bu süreçte?
Bilindiği üzere Türkiye yüksek enflasyonist döneme girdi. TÜİK’in pek inandırıcı bulunmayan verilerine göre bile enflasyon yüzde 40’a dayanmış durumda. Bir neden bu. Bizim sektör açısından asıl yıpratıcı neden ise döviz kurundaki artış. Türkiye kitap kâğıdında yüzde 95 oranında dışa bağımlı bir ülke. Kâğıtla birlikte matbaa malzemeleri, nakliye ve enerji giderleri de dövizdeki artışa bağlı olarak anormal derecede yükseldi. Yayıncılıkta işçilik giderleri ve -şayet eser yerli ise- yazarın telif payı dışındaki ana gider kalemlerinin ekseriyeti dövize endeksli. Hal böyle olunca gerek yeni eser basabilmek gerekse satılan eserin yerine yenisini koyabilmek için zam kaçınılmaz. Fakat kendi yayınevimdeki uygulamadan da hareketle şunu söyleyeyim, yapılan fiyat artışları kesinlikle olması gerekenin altında. Misal, üst fiyatı 50 TL olan bir kitabı, kriz öncesi kâr marjını koruyabilmek için 90 TL yapmak gerektiği halde 70 TL’de tutuyoruz.
Son bir yılda yayıncılık açısından girdi ve çıktı maliyetleri nasıl değişti, yaşanan krizden yayıncılık sektörü nasıl etkilendi?
İlk soruya verdiğim cevapta da ifade etmeye çalıştığım gibi kâğıt, boya, kalıp gibi temel giderlerin hem döviz bazında hem de kur artışıyla TL bazında fiyatı yükselmiş oldu. Dolayısıyla genel bir hesaplamayla maliyet artış oranının yüzde 250 olduğu ifade ediliyor meslek birlikleri tarafından.
Kriz kısa vadede düşük sermayeli bağımsız yayıncıları vurdu. Kamuoyuna da yansıdı bu durum. Kimi yayınevleri yeni kitap basamayacaklarını duyurdular. Bazı dergiler yeni sayılarını yayımlamadı. Büyük sermayeli yayınevleri yoluna devam ediyor fakat mevcut şartlar devam ederse onların da en azından küçülmeye gideceklerini öngörmek mümkün.
Dikkat çekmek istediğim bir başka husus da şu: Bu şartlarda yayınevleri az satan nitelikli eserleri basmakta daha çekimser davranacaklar. Popüler eserlere ağırlık verecekler. Bu durum, kültürel alanda bir çoraklaşmaya neden olabilir.
Yeri gelmişken özellikle bağımsız yayınevlerine yeni bir iş modelini tavsiye ederim. Kısa adı KDD (Kitapyurdu Doğrudan Dağıtım) olan bu model yayıncıları kâğıt, baskı, depolama ve lojistik gibi temel gider kalemlerinin yükünden kurtarıyor. KDD, satılan kitaplardan payını alarak saydığım bu giderleri üstleniyor. Biz Lejand Kitap olarak KDD’nin sağladığı avantajla yayıncılığa kesintisiz olarak devam edebiliyoruz.
Son aylarda kitap satışları nasıl bir seyir izledi?
2020 ile 2021 verilerini kıyaslayacak olursak gerek yeni başlık gerekse tekrar baskı olarak üretilen kitap miktarında binde ile ifade edebileceğimiz oranlarda bir küçülme sözkonusu. Burada küçülmenin oranından ziyade büyüme olmamasının altını çizmek lazım. Bu da şunu gösteriyor bize ki, 2022 daha zor geçecek.
Önümüzdeki aylarda kitap fiyatlarının daha da artmasını öngörüyor musunuz?
Fiyatlar düşmez. Sadece bizim sektörde değil başka sektörlerde de yükselen fiyat ciddi oranda düşmez. Satın alma gücü yükselir ve bugün yüksek dediğimiz fiyatlar normalleşir. Daha da artar mı sorusunun cevabı döviz kurundaki gelişmeye bağlı. Eğer dövizde durum stabil olursa kitap fiyatlarının da 2-3 ay içinde stabil hale geleceğini söyleyebilirim.