Ana SayfaKoronavirüs ve sağlık çalışanları: 'Nasıl korkmayalım?'

Koronavirüs ve sağlık çalışanları: ‘Nasıl korkmayalım?’

 

Birçoğu hayati önemdeki koruyucu giysi ve donanımın eksikliğinden dolayı kendi hayatından endişe ediyor. Virüs aynı zamanda onların hastalarıyla, çalışma arkadaşları ve aileleriyle ilişkilerini de değiştirdi ve birçoğu krizin orta yerinde bütün bunların psikolojik ağırlığı altında ezilmemeye uğraşıyor.

 

Henüz küresel rakamlar yok ama İtalya, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde binlerce sağlık çalışanının enfekte olması, hastaları tedavi ederken ne kadar büyük bir riskle karşı karşıya olduklarını ortaya koyuyor.

 

Dünyada salgından en kötü etkilenen ülkelerden tümü kadın beş sağlık çalışanıyla, karşı karşıya oldukları sorunları konuştuk. Medyaya konuşmaları yasaklanmış olan bazıları, isimlerinin gizli kalmasını istedi.

 

İngiltere, Londra: Pediatrik yoğun bakım doktoru

 

Koronavirüs öncesinde maskeler ve bireysel koruyucu giysileri yoğun bakım ünitemizdeki her bir yatağın üzerinde bulurduk. Fakat şimdi genellikle bir dolapta kilit altında bulunuyor ve gidip almanız gerekiyor.

 

Riskler beni kaygılandırıyor. En önemlisi normal bir kişi virüse bir kere maruz kalırken biz çok kereler maruz kalıyoruz. Koruyucu donanıma rağmen eğer havaya zerreciklerin saçıldığı işlemler yapıyorsanız hala virüse maruz kalabiliyorsunuz. Ve bu bizim muhtemelen bir değil birçok kere karşı karşıya kaldığımız bir durum oluyor.

 

Eşim de Covid-19 pozitif hastaların tedavi gördüğü bölümde çalıştığı için bir aşamada hastalığı birbirimize de geçireceğimizden kaygılanıyorum.

 

Psikolojik olarak kolay değil çünkü şu an itibariyle tamamen yüksek riskli işler yapıyoruz.

 

Mesailerin arası daha kısa, daha çok gece nöbeti yapıyor, her iki hafta sonundan birinde çalışıyoruz ve yıllık izinlerimiz iptal edildi.

 

Dolayısıyla iş zor ve belki de en acı olan bu stresi atabilmemizin hiç bir yolu olmaması. Gevşeyebilmemiz imkansız.

 

Ya yüksek riskli işimizi yaparak geriliyoruz ya da hiç bir şey yapamadan evde kalmamız gerekiyor, dolayısıyla şu anda durum hiç hoş değil.

 

ABD, Seattle: Sara Gering – yoğun bakım hemşiresi

 

İlk birkaç hastanın bakımı sırasında Ebola uygulaması yaptık. Sürekli maske değiştiriyorduk. Fakat birden malzemeyi tükettiğimizi fark ettik ve dağıtım da etkilendiği için yeni malzeme gelmiyordu. Bu durumda elimizdekileri yeniden yeniden kullanarak idare etmeye çalışıyoruz.

 

Dünyanın her yerinde çok sayıda sağlık çalışanı hastalanıyor onun için kaygılar boş yere değil.

 

Bağışıklık sistemi zayıf ya da solunum yolları sıkıntıları olan meslektaşlarım için kaygılıyım. Onları hastaların bulunduğu bölümlere sokmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Ben şanslıyım, bu tür bir sağlık sorunum yok.

 

Hastalığı eve, eşime taşımaktan korkuyorum ve bu yüzden oturma odasında yatmayı ve ondan uzak durmayı da düşündüm ama şimdilik eskisi gibi sürdürüyoruz.

 

Her şeye rağmen koruyucu donanımsız devam edip kendimizi kurban etmememiz gerekiyor. Bunu yapmayı reddediyorum.

 

Maskelerimiz biterse ne yapacağımı da bilmiyorum. Bu dev bir etik açmaz olacak. Mesleğime olan bağlılığım, gereksiz yere bile bile tehlikeli şeyler yaparak hayatımı feda etmemi gerektirmiyor.

 

Bana iş verenler, hemşirelerin güvenliğini sağlayacak koruyucu malzemeyi sağlama sorumluluğunu taşıyor.

 

İspanya: Madrid'den bir hemşire

 

Ben kendimi şanslı sayıyorum çünkü şu anda çalıştığım her gün bir maske ve yeni bir kerelik koruyucu giysi kullanabiliyorum. Gerçi koruyucu giysiler dezenfekte edilip yeniden kullanılmaya başlandı şu ara.

Mesai saatlerim boyunca o giysileri çıkarmıyor ve bir ameliyat maskesi ve hastaların bulunduğu odadan çıkarken çıkardığımız şeffaf bir üst giysi ile onları koruyorum.

 

Başka ünitelerden ya da hastanelerden meslektaşların çoğunun bu kadar koruyucu donanımı bile yok ve sosyal medyadan çöp torbalarından koruyucu giysi ve ayakkabı nasıl yapılır, farklı malzemelerden koruyucu gözlük nasıl yapılır gibi bilgiler paylaşıyorlar.

 

Hastaların en yakınındayız ve hastalığın yol açtığı en büyük sıkıntıları gözlerimizle görüyoruz. Nasıl korkmayalım?

 

Tuhaftır hastalıkla ilgili en az işimi yaparken düşünüyorum. Sanırım devam edebilmek için kendime bir tür savunma mekanizması oluşturdum bu şekilde. Sadece hastalarıma odaklanıyorum.

 

Mesaim bittiğimde ise savunma mekanizmam birden çöküyor ve gün be gün maruz kaldığım tehlikeler aklıma geliyor, kendimi hastalarımla aynı durumda bulmaktan korkuyorum. Bunun bana da olması ihtimalinden korkuyorum.

 

İşten sonra hastaneyle teması olmuş her şeyi evin girişinde çıkarıyorum ve duşa giriyorum. Her şeyi temizliyorum.

 

Yalnız yaşıyorum ama iş arkadaşlarım da hastalık taşıma riskine karşı evde kendilerini ailelerinden izole ediyorlar.

 

Haberleri izliyorum ve öfkeleniyorum, çöküyorum, çaresiz hissediyorum.

İnsanların balkonlardan sağlık çalışanları için tuttuğu alkışları duyuyorum.

Bazen ağlıyorum. Bilmiyorum şükran duygusuyla mı yoksa yılgınlıktan mı?

 

Bazı günler daha iyi bazı günler daha kötü. Son zamanlarda uyumakta güçlük çekmeye başladım.

 

İtalya, Lombardiya'dan bir doktor

 

Normalde yaptığınız işten farkı yok aslında. Fark sürekli maskeler, eldivenler, gözlükler, koruyucu elbiseler giyip çıkarmak gerektiği için her şeyin çok yavaşlamış olmasında.

 

Bu koruyucu donanımı sürekli giymeniz gerekiyor. Çıkaramazsınız. O yüzden altışar saat çalışıyor ve altı saatte bir değişiyoruz.

 

Bir kere çalışmaya başladığınızda sonuna kadar devam etmeniz gerekiyor giysiler ve donanım yüzünden. Tuvalete gidemez, bir şey yiyip içemezsiniz.

 

Dışarı yemeğe çıkamıyor parkta dolaşamıyorsunuz. Hastanede çalışma arkadaşlarınızla bir kahve içemiyorsunuz. İşe gidiyor çalışıyor ve eve dönüyorsunuz.

 

Hastalarla ilişkiler de tamamen farklılaştı. Normal olarak biraz fazladan kalır, hastayla sohbet edip bir ilişki geliştirmeye çalışırdım.

 

Şimdi bunu yapamıyorsunuz. Oksijen çok gürültü yaptığından hasta sizi duyamıyor ve siz de o odada gereğinden fazla kalmak istemiyorsunuz.

 

Ayrıca giydiğiniz plastik koruyucu elbiseler içinde bunalıyorsunuz. Bir de hasta yakınlarıyla artık sadece telefonda konuşabiliyorsunuz.

 

Savaş zamanı doktorluk yapıyor gibi hissediyorum. Sürekli çalıştığımız için durup düşünmeye vaktimiz yok.

 

Muhtemelen sonradan oturup bunların hepsini düşüneceğiz. Olağanüstü hallerde hep böyle oluyor. Düşünmüyor, sadece yapmanız gerekeni yapıyorsunuz.

 

ABD, Atlanta: Anestezi uzmanı Michelle Au

 

Şu ana kadar ne zaman bir Covid-19 hastasıyla ilgilensem ihtiyacım olan koruyucu malzemeyi buldum. Bazen, kullanılmış malzemeyi yeniden kullanmam gerekti. Bunların enfeksiyon taşıyor olması ve hastalığın bana bulaşması ihtimali beni kaygılandırdı.

 

Virüsü taşıyan zerrecikler gözle görülen şeyler değil. Kırmızı boya falan değil ki "Ah üstüme bulaştı" diyebilesiniz. Döküldüğü zaman alarm zilleri de çalmıyor. Bu görünmez bulaşma riski ve iyi bir şey yapayım derken zararlı bir şey yapma ihtimali hep kafanızı meşgul ediyor.

 

Bu ülkede sağlık alanında çalışan birçok insan hastalığa yakalanmaya başladı ve bunun sebebi de belli. Virüse bizim gibi maruz kalan yok ve birçoğumuz, en azından benim konuştuklarım, hastalığa yakalanıp yakalanmayacağımızı değil, ne zaman yakalanacağımızı düşünüyoruz.

 

Biz eşimle on yıl önce çocuklarımız olduğu için bir vasiyetname hazırlamıştık. O zaman için bu "ne olur ne olmaz" gibi bir düşünceydi.

 

Fakat şimdiye kadar ölüm ihtimalini hiçbir zaman böyle gerçekleşebilir bir şey olarak görmemiştik. O yüzden vasiyetimizi yeniden düzenledik.

 

Bu arada ailemi tehlikeye atmamak için evin bodrum katına taşındım ve kendimi izole ettim. Ayrı bir odam, ayrı bir banyom var.

 

Kullandığım şeyleri bir tür yarı karantinada tutuyorum böylece karantinaya girmem gerekirse her şey hazır olmuş olacak. Ailemde birisi hasta olacaksa bu muhtemelen ben olacağım.

 

Kaynak: BBC Türkçe

 

 

 

- Advertisment -