İlk olarak Moskova’daki terör olayından başlayalım. Amerikalılar daha önce haber vermişler, Ruslar da haber aldıklarını kabul ediyorlar. Ama Rusların eğilimi bu işi şu ya da bu şekilde Ukrayna’ya bağlamak. Ukrayna da bunu reddediyor. Her halükârda çok büyük bir güvenlik zafiyeti olduğu ortada.
Gazze konusunda son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Netanyahu giderek Büyük İsrail fikrine önem veriyor ve rehineleri ikinci plana atıyor. Biliyorsunuz ki ABD BM Güvenlik Kurulu’na ne idiğü belirsiz bir karar tasarısı sundu ve Çin ile Rusya bunu veto etti.
Dün ise daimi üye olmayan 10 üye yeni bir karar tasarısı sundu.
BM Güvenlik Konseyi, 30 bini aşkın ölümün ardından ateşkes kararını kabul etti. Ateşkes kararının incelikleri var: Bir defa önemli bir tavsiye. Çünkü BM yasasının 6. Bölümüne göre kabul edildi. Bir de 7. Bölüm var: Zorlayıcı tedbirler. Hatırlarsanız Libya’ya uçuşlar yasaklanmıştı bu tedbirler ile. İran, Kuzey Kore gibi ülkelere silah konusunda kabul edilen kararlar zorlayıcı tedbirler kapsamında alınmıştı. Bunun anlamı şuydu: Bütün BM üyeleri buna uymak zorundadır. Yani esas olarak devletlerarası hukukun parçası olan 7. Bölümdür.
İsrail bu kararı kabul edecek mi? Amerikan sefiresi rehinelerin serbest bırakılmasıyla ateşkesi birbirine bağladı. Eğer İsrail ateşkesi kabul etmezse rehinelerin ikinci planda olduğu ortaya çıkacak. Ateşkesi kabul etse, rehineler serbest bırakılsa dahi bu, sahada İsraillilerin Filistinlileri taciz etmesine engel değil. Ayrıca insani yardım konusunda da çeşitli engeller çıkartabilirler.
İsrail’in bu kararı kabul etmezse ne olur? Bir defa BM yasasının 7. Bölümü yani zorlayıcı tedbirler kısmını ABD’nin kabul etmeyeceği neredeyse kesin. Zaten ABD tarihte iki defa İsrail’i bu şekilde hedef alan karara evet dedi ya da çekimser kaldı: Bir tanesi 2016 yılında Obama döneminde, ikincisi de şimdi.
ABD ne yapabilir? Silah yardımını durdurabilir. Bu Biden’ın seçim endişelerine bağlı. AB bir şey yapabilir ve İsrail ile ticari ortaklık anlaşmasını askıya alabilir. Zaten bunu askıya alması lazım. ABD ile Avrupa’nın birlikte hareket etmesi lazım.
Umalım İsrail kararı kabul eder. Karar Ramazan sonuna kadar ateşkesi öngörüyor ama bunun devamlı hale gelmesi umudu da var ifadelerde.
İsrail kabul eder, rehineler serbest bırakılırsa İsrail Ramazan’dan sonra tekrar başlayabilir mi? Evet, başlayabilir. O yüzden AB ve ABD İsrail’e karşı tedbir almak zorundalar.
Umalım bu ateşkes gerçekleşsin ve katliam bitsin.
Adalet Divanı’ndan soykırım kararı çıkması giderek daha da kesinleşiyor. Çünkü Roma Hukuku’ndan gelen bir kavram var: Medeniyetin vicdanı. Eğer Adalet Divanı “Bu bir soykırım değildir” derse ağırlığı tamamen kaybolur ve bundan böyle işlevsiz olur.
ABD ile ilişkilerde ipler Netanyahu’nun elinde. Biden seçim sebebiyle fazla hareket edemiyor. İki devletli çözüm fikrini kabul edenlerin sayısı ise artıyor. Hatta dört Avrupa üyesi “Biz Filistin devletini tanımaya hazırız” dedi. Bu önemli bir gelişme çünkü Filistin devleti ne kadar çok tanınırsa iki devletli çözüm o kadar yerleşir.
Türkiye’de de Filistin için bir Vicdan Mahkemesi kuruldu. İsrail’in bir beyanatı var, “BM bize karşı” diyor. Ama neden karşı olduğunu söylemiyor. Eskiden İsrail’in Birleşmiş Milletler’de bir ağırlığı vardı ve genelde tasarıları kabul görürdü. Ama şimdi öyle değil. Demek ki Netanyahu’nun üzerinde durması gereken bu.
AB, Bosna Hersek ile üyelik görüşmelerini başlatmaya hazırlanıyor. Bu bizim için çok önemli çünkü biz hep AB’nin bir Hristiyan kulübü olduğunu düşündük. Ama işte çoğunluğu Müslüman olan Bosna Hersek ile müzakereler başlıyor ve benim kanaatim sonunda üyelik gerçekleşecek.
Senagal’de seçimler yapıldı, kimin kazandığını henüz belli değil ama önemli olan husus oradaki yüksek mahkeme seçimin ertelenmesini isteyen devlet başkanını dinlemedi ve devlet başkanı da buna uymak zorunda kaldı.
Bir seçim daha var: Hindistan. Hindistan yolsuzluk iddialarıyla sallanıyor ve giderek otokrasiye kaydığı kabul görüyor. ABD tabii çok sesini çıkartmıyor Çin’e karşı Hindistan’ı yanında tutmak için. Ama bu yolsuzluk iddiaları o kadar büyük ki Fransa bile işin içine dahil olmuş vaziyette.
Bundan uzun süre önce dünyanın bu yıl protestolara sahne olacağını söylemiştim. Kore’de doktorlar istifalarını vermeye başladı.
Sandık kurulması, oy verilmesi illa demokrasi anlamına gelmiyor. İnsanların beklentileri var ve hükümetler çoğu kez bu beklentilere karşılık veremiyor.
Çok karmaşık bir dünyada yaşıyoruz ve yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Bu uzun zamandır görülmeyen ve tehlikelerle dolu bir gelişmedir…