Ana SayfaVİDEO HABERAli Bayramoğlu: “Erken seçim üç yıldan önce Erdoğan’ın gündemine gelmez”

Ali Bayramoğlu: “Erken seçim üç yıldan önce Erdoğan’ın gündemine gelmez”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Erdoğan'ın bu son seçim sonuçlarından sonra kafasında yeni bir seçim dizayn etmesi çok akıllıcı bir şey değil. Erdoğan bu üç yılda bir kere ekonomik krizi biraz söndürmeye çalışacaktır. Enflasyonu düşürmeye çalışacaktır. 3 yıldan önce böyle bir konunun Erdoğan'ın gündemine geleceğini sanmıyorum. Bu Erdoğan gündemine gelmez ise, aklından geçmez ise muhalefetin “Ben seçim istiyorum, hadi seçime gidelim” laflarının hiçbir karşılığı olmaz.

İzlemek için:


Ali Bey, bugün Erdoğan son grup konuşmasında “Bizim siyasette yumuşama, muhataplarımızın ifadesiyle normalleşme çabamız aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır. Sıkılı yumrukları açacak olan muhalefettir. Hançerleri kınına koyacak olan da muhalefettir.” dedi.  Ve şöyle devam etti: “Bakınız İktidar partisiyle ana muhalefet partisi arasında şunu bilin, siyasi ittifak olmaz, uzlaşma olur, normalleşme olur, yumuşama olur ama ittifak olmaz. Zira İktidar ve Ana Muhalefet arasındaki ittifak siyaseti; demokrasinin de çok partili sistemin de fıtratına aykırıdır.” Ve sonrasında Bahçeli’yle olan ittifakının yerinde olduğunu, Cumhur İttifakı’nın güçlü olduğuna dair atıflarda bulundu. Ali Bey Sizce Erdoğan böyle bir açıklama yapma ihtiyacı neden hissetti?


Normalleşme ve yumuşama tartışmaları biraz zurna peşrevine döndü. Dönüp dönüp geri geliyor. Bunların somut karşılığından çok ekoları ve siyasi partilerin bunlara verdiği anlamlar üstünde bir çatışmalı diyalog sürüyor. Siyasetin gündemini de bu meşgul ediyor.

Şimdi Erdoğan’ın söylediği ve katıldığım bir laf var: Evet, ana muhalefet ve İiktidar arasında ittifak olmaz, uzlaşma olur. Bu çok doğru. Eğer demokrasiler farklı fikirlerin serdedilmesi ise istisnai haller dışında tek parti düzenine dönecek bir ittifak düzeninin manası yoktur. Ama Erdoğan neden bunu dile getirdi? Demokrasi tutkusundan değil herhalde. Dile getirdi, çünkü normalleşme söyleminden ve bunun sertleşmeye başlamasından, MHP’nin devreye girmesinden, Özel’in yaptığı normalleşmeyle ilgili tanımlayıcı açıklamalardan sonra Erdoğan da kendi görüşünü ortaya koyması gerekti.

Daha önce de konuştuk bunu; normalleşme, aslında iktidar ve muhalefet arasınd medeni, yumuşak diyaloga, zaman zaman alışverişe, zaman zaman uzlaşmalara dayanır olması olarak ele alınabilir. Nitekim Erdoğan bunu tercih ediyor. Bunu biraz faydacı olarak da tercih ediyor. Bu yumuşama görüntüsü üstünden toplumun muhalif kesimlerine verdiği o sert imajını kırmaya çalışıyor. Ama bununla birlikte işler ilerledikçe, Bahçeli devreye girdikçe, Özel çıkışlar yaptıkça frene bastı, söylediği şeyler bir tür karşı tarafa ithama dönüştü.

Aslında Özgür Özel’de de aynı şey var. Erdoğan, “CHP normalleşsin önce” derken, Özgür Özel de normalleşmeden biraz daha rejimin normalleşmesini, iktidarın yumuşamasını bekliyor. Dolayısıyla bu açıklamalar siyasi parti liderlerinin malum pozisyonlarını yeniden tanımlayan açıklamalar olarak ele alınabilir.

Erdoğan’ın açıklamasından hareketle şunu anlıyoruz: Cumhur İttifakı, Cumhur İttifakı’nın ana siyaseti yerinde duruyor. Tartışmalar bunun ötesine geçtiği zaman Erdoğan bence bir müdahalede bulunmak ihtiyacını hissetti diye düşünüyorum.

“Siyasette normalleşme” kavramı hayatımıza çok yeni girmişti. Hiç değilse söylemler de böyleydi. Çok hızlı vazgeçildi bundan.

Evet. Eşyanın tabiatına uygun olan bu. Çünkü normalleşme neye, ne oranda normalleşme olacaktı? Yani her iki tarafın temel politikalarını değiştirmesi söz konusu olmalı. Böyle bir şey yok. Belki Cumhuriyet Halk Partisi’nde biraz daha muhalif seçmene ve muhalif kesime yönelik daha sıcak bir yaklaşım var. Hepsi o. Büyük bin mormalleşme-değişme drolayısıyla karşılığı olan bir şey zaten değildi. Ama diğer taraftan baktığımız zaman ben önemsiyorum: Siyasi partiler arasında, muhalefet ve iktidar arasında konuşabilme, gerekirse bazı temel konuları diyalogla masaya getirebilme önemlidir.

Özel böyle bir hamle yaptı, Erdoğan da böyle bir cevap verir gibi oldu ama belli ki ülkenin siyasi koşulları bu istikamette derinleşmeye müsait değil. Yani ne iktidarın bakışı açısından bu mümkün, ne iktidarın ortağının bakışı açısından. Zaten ortak konular çok az, dış politika gibi bazı ortak konular ya da ekonomi gibi ortak konular söz konusu olabilir. Ama orada da gördüğümüz gibi ekonomi toplantısında mesela Mehmet Şimşek’le CHP’li yetkilinin yaptığı görüşmede bir uzlaşı dili çıkmadı. Tam tersine taraflar birbirlerini suçladılar. Bu dış politikayla ilgili de böyle olma ihtimaline sahip. Dolayısıyla yine sorunun cevabı: Fıtrata uygun değil. Bu, ne siyasi koşullara uygun ne siyasi tutuma ve niyete uygun diye düşünüyorum. Ama buna rağmen bir diyalog imkanı olursa -ki olabilir- bunu da önemsemek lazım.


Özgür Özel erken seçimden bahsetti. Dedi ki “Şartlar böyle ilerlerse biz önümüzdeki sene erken seçimli konuşmaya başlarız. Erdoğan da kendine güveniyorsa bir kere daha gelir yarışırız” Hatta “Erdoğan zaten meclisin kararıyla bir daha aday olabilir. Diğer türlü aday olamaz” dedi. Bunun da önünü açtı aslında. Yani bu zamanlama açısından da manidar değil mi sizce?

Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilebilmesi için belli bir tarihten önce meclisi ve kendisini feshetmesi lazım. Bu 3 yıllık bir zaman içerisinde olması gereken bir şey. Erdoğan buna karar verecek mi, vermeyecek mi? Tekrar aday olacak mı, olmayacak mı? Bilmiyoruz. Olma ihtimali var elbette. Eğer olacaksa önümüzdeki 3 yıl içerisinde kendi siyasi hamlelerini güçlendirmeye çalışacaktır.

Ne yapacak: Bir kere ekonomik krizi biraz söndürmeye çalışacaktır. Enflasyonu düşürmeye çalışacaktır. Bunlar olmadan Erdoğan’ın bu son seçim sonuçlarından sonra kafasında yeni bir seçim dizayn etmesi çok akıllıcı bir şey değil. Nitekim parlamentoda üstünlüğü ele geçirdi. Hem parlamentoda hem yürütmeye hakim bir tek parti ya da tek ittifak halinde faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla 3 yıldan önce böyle bir konunun Erdoğan’ın gündemine geleceğini sanmıyorum. Bu Erdoğan gündemine gelmez ise, aklından geçmez ise muhalefetin “Ben seçim istiyorum, hadi seçime gidelim” laflarının hiçbir karşılığı olmaz.

Çünkü burada kararı Meclis ya da fesih yoluyla Erdoğan verebilir. Mecliste böyle bir çoğunluk söz konusu değil. Siyasi iktidar tarafında böyle bir irade yoksa zaten bunun konuşulmasının bir karşılığı olmaz.

Bununla birlikte şunu da söylemek lazım: Özel “diyalog yoksa, değişme yoksa, bizim istediğimiz istikamette normalleşme yoksa, hodri meydan sandığa gidelim” diyor. “Bak sandık sana da bir daha seçilme imkanı verebilir” gibi bir hususu da araya sokarak bunu söylüyor. Ama her seçimli demokraside muhalefetin sürekli seçimle iktidarı tehdit etmesi ve seçim talep etmesi son derece normal ve sıradan bir şeydir. Ben bunun ötesinde seçimler açısından cidditye alacağımız bir durum şu anda görmüyorum.

- Advertisment -