Programın tamamını izlemek için:
Fransa’da seçim yapıldı. Macron, Le Pen’in 5 puan önünde ilk turu önde kapadı. Aslında başa baş bir sonuç bekleniyordu. Umarım ikinci turda da Macron seçilir. Macron’u beğenmeyenler olabilir ama siyasette mukayese edip ona göre oy vermek, aday desteklemek gerekir diye düşünüyorum.
Ülkemizde ise dış politikada zik zak denemeyecek, 180 derecelik dönüşler yapıyoruz. Dış politika biraz istikrar, öngörülebilirlik ister. 180 derecelik dönüşler güven zedeler. Türkiye şu anda birçokları bakımından güvenilir bir ülke değildir. Bunu neden söyledim? Çünkü Cemal Kaşıkçı olayı yaşandı geçtiğimiz hafta. Bu aslında büyük bir olay. Türkiye’nin muhtemelen bir yardım karşılığında egemenliğinden vazgeçmesi hadisesidir bu. Başka bir ülkede böyle bir şey hükümet düşürür.
Duyarsız bir toplum olduk. Yolsuzluğa karşı, insan hakları ihlallerine karşı, her şeye karşı duyarsızız. Ben gençken böyle bir toplum değildik.
Türkiye Cumhuriyeti Atatürk döneminde son derece duyarlı bir toplumdu. 15-20 yıl devam etti. Sonra gene duyarsız bir hale geldik. Bu duyarsızlık israf konusunda da öne çıkıyor. Bütün dinler israf yapılmamasını emreder, İslam dini bilhassa emreder. Türkiye’de ise israfın sonu yok. Dayanışma çok zayıf, belirli kitleler dışında.
2. Dünya Harbi’nde İngiliz halkı et yiyemedi ama İngiliz Kraliyet Sarayı da yemedi. Demediler ki, ‘Bu bizim için bir itibar göstergesidir.’ Bir ülkenin itibarı saraylarla olmuyor, vatandaşlarının içinde bulunduğu durumla ölçülüyor. Maalesef İslam ülkeleri Reform ve Rönesans dönemlerinden geçmediler. Geçseydiler belki çok daha iyi olurdu.
Laçkalık her yerde. Bir tanıdığım Bodrum’daki dağ evini ayda 10 bin dolara kiraya verdi yaz için. Merak ettiğim şu: Ev sahibi bunu vergi beyannamesinde gösterecek mi? Kiracıya Maliye bu parayı nereden bulduğunu soracak mı? Batılı ülkelerde bu denetim ciddidir. Denetim, devletin devlet olduğunun, itibarının göstergesidir.
Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, ‘Gençler imkânınız varsa gidip yurtdışını gezin, görün.’ Avrupa’ya giderlerse bence görmesinler çünkü kahrolurlar.
Zaman zaman Türkiye’nin fabrika ayarlarına, Atatürk dönemine dönmesi gerektiği söyleniyor. Doğrudur. Ama sadece bu yeterli değil. İnsanlık ayarlarına da dönmek lazım.
Duruma bakıyorum; Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bana kâbus gibi görünüyor. Bir Ramazan gününde sizi üzmek istemezdim ama ben fotoğrafçıyım, gördüğümü çekerim; ressam değilim, onu süsleyemem.