12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 37 yıl geçti. İzleri, yaraları ve kurumları hâlâ canlı: Otoriter devlet anlayışı, iliklerimize işlemiş durumda.
12 Eylül öncesindeki kritik günleri yaşayan bir gazeteci olarak, o zamanki siyasi aymazlığı dün gibi hatırlıyorum. Meclis, aylar süren toplantılarında, yeni cumhurbaşkanını seçemiyordu. Zamanın Başbakanı olan Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, bir kriz haline dönüşen seçim turlarına aldırmıyordu.
Çünkü, Cumhurbaşkanlığına vekalet eden Meclis Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil, AP’dendi… Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için, partiler arası bir uzlaşmaya ihtiyaç vardı. Ancak buna iktidar partisi AP de, ana muhalefet partisi CHP de pek aldırmıyordu. Darbe kazanı işte böyle kaynıyordu.
Darbe söylentileri ayyuka çıkmıştı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'e, yöneticiliğini yaptığım gazete adına, “Darbe yapacağınız söyleniyor?” sorusunu sorduk. Evren’den gelen “yakında görürsünüz” cevabı bile, uyarıcı olmadı.
15 Temmuz sonrası
15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye'nin, darbelerin önünü kökten kesebilecek siyasi format ve zihinsel derinliğe henüz ulaşamadığını, bir kez daha gösterdi. Ancak şunu da kabul etmek gerek: 15 Temmuz gecesi ortaya konan sivil direniş ve komuta kademesinin darbecilere destek vermeyişi, darbe karşıtı(demokrasi yanlısı) bir birikimin varlığını kanıtladı.
15 Temmuz darbesine girişenler de, muhtemelen 12 Eylül darbecileri gibi, “siyasi kutuplaşma”yı bir imkan olarak düşündüler. Ancak: 12 Eylülcüler, uzun yıllar boyunca, iç savaş benzeri bir tabloyu kışkırtarak, sağ sol çatışmasının ülkeyi çıkmaza sokmasına zemin hazırladılar. Darbenin sosyolojik tabanı böyle gelişti.
Tabii uluslararası güçlerin paylarını da yabana atmamak gerekiyor.
Çözüm demokrasi
Günümüze gelirsek: Geleneksel askeri ve bürokratik vesayet odakları, büyük oranda, iktidarlarını ve de iddialarını kaybettiler. 12 Eylül’ün, 28 Şubat'ın heybetli generalleri geride kaldı. Darbecilik hükmünü yitirdi.
Diğer yandan, darbenin asıl panzehirini içeren demokrasi ve özgürlükler alanında, hâlâ çok yetersiziz. Bu durum da demokrasimizi kırılgan hale getiriyor.
15 Temmuz sonrası oluşan hava, ne yazık ki, demokrasinin genişlemesi yönünde yürümedi. Daha otoriter, daha kutuplaştırıcı uygulamalar, ayrıştırıcı dil, zayıflayan siyaset…
12 Eylülcüleri, 15 Temmuzcuları sonsuza kadar umutsuz kılacak kalıcı çözüm; özgürlük, eşitlik, iletişim ve demokrasi.