Ana SayfaYazarlar15 Temmuz İddianamelerinden öğrendiklerimiz -9-

15 Temmuz İddianamelerinden öğrendiklerimiz -9-

 

İddianamede okurken insanı en çok öfkelendiren emirler yanında aynı isim var. Kara Kuvvetleri Komutanı Karargâh Şube Müdürü Kurmay Albay Muzaffer Düzenli. Düzenli, iddianameye göre darbenin beyinlerinden Genelkurmay Stratejik (Kurumsal) Dönüşüm Daire Başkanı Mehmet Dişli’nin yakın adamlarından biri. Darbe gecesi Akıncı Üssü’nde. O da yakalanan sivil imamlar ve darbeci askerler gibi görev yeri olmayan üstte ne işi olduğu sorusuna üs komutanı “Havacı Albay Ahmet Özçetin’in sosyal faaliyet düzenlediğini söyleyip kendisini davet etmesiyle” açıklamış.

 

İfadesine göre “15 Temmuz 18.00-19.00 arasında üsse gitmiş, Özçetin ona darbeden bahsedince reddetmiş, iki kişi başında nöbet tutmuş, ellerini bağlamışlar ve kendisine vurmuşlar hatta işkence edip İstanbul ve Ankara’daki birlikler hakkında bilgiler almışlar.” O gece başka da bir şey yapmamış.

 

İddianamedeki görüntülere bakılırsa o da sivil imamlar ve darbenin beyin takımıyla birlikte Akıncı Üssü’ndeki 143. Filo’da.

 

Yarbay Murat Yanık’ın ifadesine göre Düzenli’nin görevi darbenin İstanbul organizasyonunu yapmak.

 

15 Temmuz 2016 günü saat 20.00’de Binbaşı Murat Çelebioğlu'nu (West Point’ten mezun olan 11. Teğmen olarak adı haberlere çıkmıştı.  http://www.hurriyet.com.tr/west-pointli-tegmen-mehmet-39082826) Telefonla arayarak gece saat 03.00 olarak planlanan girişimin erkene çekildiğini söylemiş ve bir WhatsApp grubu kurarak faaliyete geçilmesi talimatını vermişti.

 

Binbaşı Çelebioğlu o WhatsApp grubunu saat 21.15’te kurdu. O saatten itibaren İstanbul’daki darbe birlikleri o WhatsApp grubundan haberleşmeye başladı. Grubun adı; Yurtta Sulh’tü.

 

Grupta Ankara’dan emirleri İstanbul’a iletense Adil Öksüz ve diğer sivil imamların da olduğu Akıncı Üssü’ndeki Albay Muzaffer Düzenli.

 

O gece İstanbul’da işlenen suçların, öldürülen insanların sorumlularının yer aldığı da o WhatsApp grubunda halka ateş açma emirleri ya bizzat ona aitti ya da ona sorularak yazılmıştı. O yazışmaların iddianameye giren kayıtlarını okuyalım:

 

Saat 22.32: İstanbul Emniyet Müdürü Boğaz Köprüsü’ne geliyor, ivedi tutuklanması gerekiyor.

Saat 22.54: AKP teşkilatı yolda, geçirmeyin, ateş serbest.

Saat 23.44: İstanbul Moda Deniz Kulübü'ne müdahale lazım, generaller var, derdest edilecek.

Saat 00.20: Toplanan kitlelere ve askerî kuvvetlere karşı duran polislere silahla, tanklarla sert şekilde müdahale edilecek.

Saat 00.32: "Arkadaşlar her şey planlandığı gibi devam ediyor, bu TV'lerin susturulması gerekiyor.

Saat 00.40: Arkadaşlar çok şükür Ankara ve İstanbul'da birçok hedef ele geçirildi, TRT'de bildiri okundu, aynen devam, harekâtımıza karşı duranlara sert karşılık verilecek, emir budur.

Saat 01.39: Emri iletiyorum; toplananlara karşılık verilecek, ateş açılan topluluk dağılıyor.

Saat 02.40: Tekrar emri iletiyorum, toplanan kalabalıklar ateşle dağıtılacak.

Saat 03.02: İMKB'de tekrar kontrol sağlandı, halk dağıtıldı.

Saat 03.19: İstanbul'da 2. Köprüye uçakla hava taarruzu değerlendirilebilir mi?

Saat 03.47: Taksim şu an sakinmiş, aynısını 2. Köprü’ye yapabilir miyiz, uçaklar moral için önemli, hava aydınlanınca hava desteğini arttırabilir mi?

Saat 04.00: 17 kişi CNN'e takviye için helikopterle kalkmak üzereyiz, bizim Valilik'teki adamların hepsini halk ezip polise teslim etmiş.

Saat 05.28: Öldürülen general var mı, HABERTÜRK darbeci bir general öldürüldü diyor?

Saat 05.32: 1. Köprünün Anadolu yakasında polislerde hareketlilik var, bir TOMA vuruldu, 66'ya polis girdi, çatışıyoruz, halkı boşaltıyorlar

Saat 05.37: Herkes hayatta nasıl kalabiliyorsa öyle yapsın, Mehmet Türk tedbir al abi, can kaybetmeyin, çatışıyoruz, ölü polis var, Ankara'dan teyit ettim, TESLİM OLUN!

Saat 05.47: Murat faaliyet iptal mi, iptal komutanım, bir an önce yukarılardan asimetrik bir şeyler yapılmalı, yoksa aşağıda problem büyüyebilir, ayrılıyoruz, hangi faaliyet, tümümü, evet ayrılın komutanım, yani, evet komutanım faaliyet iptal, nereye ayrılalım, kaçalım mı, komutanım hayatta kalın tercih sizin, biz karar vermedik henüz ama lokasyonundan ayrıldık.

Saat 05.53: Grubu kapatıyorum mesajları silin.

Saat 06.35: Tiran yurt dışına kaçtı, herkes devam edecek, tüm dostların iş başında olmaları gerekiyor, acilen herkese duyurun, TV'ler sizi etkilemesin…"

 

Grubu kapatma kararından 40 dakika sonra vazgeçip “Tiran yurt dışına kaçtı, herkes devam edecek” mesajı atılması ki ‘tiran’ kelimesi çok tanıdık, ilginç bir detay.

 

Buna en sonunda dönmek üzere, küçük bir parantez açalım. Çünkü iddianamedeki bir ifade, kendini yıllarca saklayacak inanmış bir dini ‘cemaat’in mensubu askerin nasıl bu kadar cinayete, kötülüğe ikna edilebildiği hakkında bir fikir veriyor.

 

İfade Hava Kuvvetleri İstihbarat’ta görevli Yüzbaşı Ali Pehlivan’a ait. Bayramın dördüncü günü olan 9 Temmuz 2016’da Pehlivan, çalıştığı Hava Kuvvetleri Müşterek Hava Harekat Merkezi’ndeki (MUHAYM) komutanı Başkanı Tuğgeneral Gölhan Şahin Sönmezateş tarafından aranmış ve karargaha çağrılmıştı.

 

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a brifingler verirken ki fotoğraflarıyla bilinen Sönmezateş, Adil Öksüz’ün katıldığı Ankara Konutkent’teki darbe toplantılarına Hava Kuvvetleri adına katılmış ve darbe sırasında da Cumhurbaşkanı’na yönelik suikast girişimini yönetmiş darbenin en önemli figürlerinden biriydi.

 

Sönmezateş, buluştuğu Pehlivan’la konuşup yemin ettirdikten sonra ona Google Earth programı olan Coğrafi Analiz Sistemi (CAS) programıyla MİT, Özel Harekat, Türksat, Başbakanlık gibi bir kısmı darbe sırasında vurulacak stratejik yerlerin yukarıdan fotoğraflarının çıktısını aldırdı.

 

Yüzbaşı Pehlivan’ın ifadesinde uzun süredir birlikte çalıştığı komutanıyla aynı cemaatten olduklarını darbeden 10 gün önce ona ettirdiği yeminle anladığını öğreniyoruz. Yüzbaşı ifadesinde “Hatta benim cemaatten olduğumu nasıl anladığına da şaşırdım. İfşa etmesinden de korktum” diyor.

 

Ama esas ilgilendiğimiz şey yeminden önce Tuğgeneral’in yüzbaşıyı yapacakları işe ikna etmek için anlattığı kıssa. İfadeden okuyalım:

“Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş beni 9 Temmuz cumartesi günü saat 21.00 sıralarında o tarihte telefonumdan aradı. Ramazan Bayram tatilinin son günüydü. Bana yarın sabah 09.00-10.00 gibi Muhaym 'de buluşalım dedi. Bana sohbetin başında beni yeteri kadar tanıyor musun diye sordu. Ben de yeteri kadar tanıdığımı düşünüyorum dedim. Bana güveniyor musun dedi ben de güveniyorum dedim. Daha sonra bana sana bir hikaye anlatacağım dedi. Bunun üzerine bana Hz. Hızır ile Hz. Musa'nın hikayesini anlattı. Hz. Hızır ile Hz. Musa'nın yaptığı yolculuğu anlattı. Hz. Hızır'ın gemiyi batırmasını, bir duvarı yıkmasını anlattı ve bu eylemlerin arka planında neler olduğundan bahsetti. Hikayenin tamamını hatırlamıyorum. Hikayenin sonunda bana hiçbir şeyi olduğu gibi görme, her şeyin bir arka planı vardır şeklinde şeyler söyledi…”

 

Kuran-ı Kerim’de Kehf suresinde anlatılan Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssası  (http://meal.ihya.org/kurandan-konular/dt-763.html) daha önce de eski zaman yazarı Ali Ünal’in bir yazısında geçmiş http://www.timeturk.com/tr/makale/ali-unal/hz-musa-hz-hizir-kissasini-anlamayan.html, Ünal “Hocaefendi, bir bakıma mananın, Kader'in elini temsil eder” demişti. İfadedeki bu anekdotu işin bu kısmıyla ilgilenen ilahiyatçılara bırakıp (Bu konuya ilk dikkat çeken isim yazar Metin Karabaşoğlu olmuştu) tekrar Yurtta Sulh WhatsApp gruptaki son mesajı dönelim.

 

Tekrar hatırlayalım;

“Saat 06.35: Tiran yurt dışına kaçtı, herkes devam edecek, tüm dostların işbaşında olmaları gerekiyor, acilen herkese duyurun, TV'ler sizi etkilemesin…"

 

Bunun sadece bir tür yıkılmadık ayaktayız mesajı olmadığının kanıtı; bundan tam 15 dakika sonra Genelkurmay Başkanlığı resmî internet sitesinden Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Yurtta Sulh Harekatı'na kararlı bir şekilde devam ettiğine dair 4. korsan basın açıklamasının yayınlanması.

 

Darbe gecesi Amerikan NBC televizyonun üst düzey Pentagon yetkililerine dayandırdığı Erdoğan’ın Almanya’ya iltica başvurusunda bulunduğu haberinin saat ise 01.18’di.

 

Akıncılar Üssü’nde şoför olarak çalışan İbrahim Halil Ağaç’ın iddianamedeki ifadesine göre darbenin beyin takımından, Adil Öksüz’ün Konutkent’teki villada yaptığı darbe toplantılarına katılan (parmak izi o evde bulundu) Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık da telefonda görüştüğü ismi belirsiz bir kişiye “Cumhurbaşkanını öldüremedik, planlarımız boşuna gitti, Cumhurbaşkanının Almanya'ya kaçtığı yönünde haberleri yaymamız lazım, yoksa her şey boşa gidecek” diyerek telefondaki şahsa Fox TV’yi bağlamalarını söylemişti.

 

Peki, darbeciler Cumhurbaşkanı’na yönelik suikast planlarının başarısız olduğunu saat kaçta anladılar? Neden Cumhurbaşkanı’nın uçağını havada göremediler?  NBC’de Pentagon kaynaklarına dayandırılan haber bundan sonra mı çıktı? Sabaha karşı darbecileri bir kere daha cesaretlendiren neydi?

 

İddianamede bu sorularla da ilgilenmemiş savcılar. Sondan bir önceki yazıda biraz biz ilgilenelim.

- Advertisment -