Ana SayfaYazarlar‘ABD emperyalizmiyle mücadele’

‘ABD emperyalizmiyle mücadele’

 

Erzurum Komünizmle Mücadele Derneği'nin kurucusu Fetullah Gülen'di. TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu Raporunda şunlar yazıyor: “1970'li yıllarda Fetullah Gülen'in Komünizmle Mücadele Derneği üzerinden ABD İstihbaratı ile birlikte hareket eden MİT’e angaje edildiği…”

 

1970'li yıllarda, dindar kesimler, “Komünizm tehlikesi” adı altında, toplumsal değişim isteyen sol muhalefete karşı örgütlenmişti. Solcuların ABD aleyhtarı gösterileri, “Amerika gitsin Rusya mı gelsin, kahrolsun komünistler” sloganı atan ve merkezi devlet güçlerince yönlendirilen sağcılar tarafından baskına uğrardı.

 

Şimdi herkesin üzerinde birleştiği ve hatta bir yarışa dönüşen ABD karşıtlığı, yakın zamana kadar belli solcu kesimler dışında pek taraftar bulmazdı.

 

Solun “emperyalizm karşıtlığı” da çok tartışmalı zaafları içinde barındırıyordu tabii. Her türlü kötülüğü “emperyalizm” yapıyor diye oluşan bir ezber, sol zihniyeti toptancılığa sürüklüyordu. Sağın gözünde NATO bir güvenceydi. Rusya başta olmak üzere Çin vb. ülkelerindeki komünizm ise onlar için “asıl tehlike”ydi. Bu ABD'nin dünyaya empoze ettiği yaklaşımdı biraz da. Ülkeler bu doğrultuda silahlandırılıyor, komünizmle mücadele adı altında her türlü despotizm, diktatörlük destekleniyordu.

 

Latin Amerika'da sayısız CIA darbesi gerçekleştirildi. Solcu iktidarlar kanlı müdahalelerle yıkıldı.

 

Devran değişti

 

Türkiye'deki “militarist” yapının da temel direği çoğu zaman sağcı partiler oldu. ABD merkezli komünizmle mücadele stratejisinin parçası haline geldiler.

 

Sovyetler Birliği’ni “yeşil kuşak”la çevreleme, yani İslami yapılarla kuşatma teorisi o dönemin bir ürünüydü. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla komünizm hayaleti yok oldu. “Ilımlı İslamcı akımlarla komünizme karşı koyma” dönemi sona erdi. “İslami köktencilik”, ABD merkezli Batı siyasetinin asıl tehlike olarak gördüğü akım haline dönüştü. Afganistan bu amaçla işgal edildi, Taliban iktidarı yıkıldı. Ortadoğu'da DEAŞ'ı asıl tehlike kabul eden bir siyasi strateji oluşturuldu.

 

Türkiye'de de AK Parti iktidarı döneminde ABD ile ilişkilerin giderek sertleştiği bir sürece girdik. “Alternatifimiz Çin ve Rusya” diyen analizler çoğaldı.

 

Gerçekten, böyle bir alternatif mümkün mü?

 

Türkiye, Osmanlı’dan bu yana yüzünü Batı'ya dönmüş, orada gelişen uygarlığın parçası olmayı hedeflemiş, idari yapılanmasından hukuki çerçevesine kadar, insanlığın ortak mirası olan kriterlere sahip çıkmıştır.

 

Bu köklü bağlar şimdi sarsıntıya uğruyor.

Sağduyuyu korumalı, bin düşünüp bir karar vermeliyiz.

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik