Selahattin Demirtaş'ın, seçim kampanyasını açarken, Tayyip Erdoğan'a yönelik söylediği cümle, belki de tüm muhalefetin ana duygusunu özetliyor: "Seni başkan yapmayacağız…"
AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son günlerdeki konuşmalarında; en sert sözler, HDP'ye ve partinin eşgenelbaşkanı Selahattin Demirtaş'a yönelik. Özellikle Ağrı Tendürek dağındaki çatışmadan bu yana; AK Parti sözcüleri, bu partiye yönelik tavırlarını tırmandırıyorlar.
"Temel argüman"ı, "HDP ile PKK arasındaki ilişki" oluşturuyor: PKK'nin son günlerde sık sık "bugünkü koşullarda silahlarını bırakmayacağı"nı açıklaması, Öcalan'ın 2013 Newroz'unun ardından PKK'nın Türkiye'yi terk edeceği sözünün yerine getirilmemesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sık sık, "Siz hala silahı bir tehdit aracı olarak kulanıyorsunuz" vurgusunu yapıyor. İktidara yakın gazeteler, köşe yazarları da; "bölgedeki silahlı PKK baskısının seçim güvenliğini tehdit ettiğini" ifade ediyorlar.
Neden HDP?
AK Parti yönetiminin HDP'yi bu denli hedef almasının, değişik nedenlerinden söz edilebilir. Anketlerin gösterdiği şu: HDP'nin barajı aşması da, baraj altında kalması da, mümkün. Çok kritik bir eşikteler.
"HDP'nin barajı aşması halinde ortaya çıkacak tablo"yla, "HDP'nin barajın altında kalması halinde ortaya çıkacak tablo", arasında, çok ciddi bir fark olacak: Sadece, "başkanlık sistemine ulaşma hedefini önüne koymuş bulunan AK Parti ve Erdoğan" açısından değil… Sadece çözüm süreci açısından da değil… HDP'nin 7 Haziran'da alacağı oy, "Türkiye'nin yakın geleceğinin çok farklı parametrelerini etkileyebilecek" ölçüde önemli.
AK Parti kurmaylarının, HDP'yi hedeflerine koymuş olmalarında, şaşırtıcı bir taraf yok. Görünen o ki, seçim tarihi yaklaştıkça, gerilim daha artacak. Yapılan "temel hesap" şu: HDP'nin barajı aşması halinde, AK Parti'nin (başkanlık sistemi ve anayasa değişikliği için gereken) 330 sayısına ulaşma ihtimali azalıyor.
HDP cephesi
HDP'nin elindeki ölçü, 2014 Ağustos'unda yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Selahattin Demirtaş, o seçimlerde yaklaşık yüzde 9.8 oy aldı.
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım oranı(yüzde 74.1), 2011 genel seçimlerindeki katılıma(yüzde 83.1) göre düşüktü. 2015 Haziran seçimlerine katılım oranı, büyük ihtimalle, 2011'e yakın bir düzeyde olacak. Kayıtlı seçmen sayısındaki artışı da hesaba katalım…
Selahatin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı 3.960.000 oydan çok daha fazlası gerekli. HDP'nin, yüzde 10 barajını aşabilmek için, yaklaşık 4 milyon 750 bin civarında bir oy alması gerektiği söylenebilir. Bu da, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre, "fazladan 800 bin oy" anlamına geliyor.
HDP yöneticileri, bu yeni 800 bin seçmenin hesabını yapıyorlar. İlk etapta, akla, "AK Parti'ye oy vermiş Kürtlerden akabilecek oylar" geliyor… Bu, belki de esas potansiyel. Ancak, bunun yeterli olmaması, ihtimal dahilinde. Bu nedenle; HDP'lilerin, normalde CHP'ye oy veren bir kesimi de, ikna etmeye ihtiyaçları var.
Uzun yıllardır, "oyları bölmemek" gibi bir psikolojiyle, CHP'ye "kerhen" oy veren ciddi bir kitlenin varlığı, sır değil. Bu kitlenin en büyük alerjisinin, AK Parti ve Erdoğan olduğu da…
Tayyip Erdoğan'ın seçim kampanyası gibi yürüttüğü "başkanlık sistemi" konuşmalarının, "onu başkan yapmayalım" psikolojisini körüklediği bir ortamdayız.
Selahattin Demirtaş'ın, seçim kampanyasını açarken, Tayyip Erdoğan'a yönelik söylediği cümle, belki de tüm muhalefetin ana duygusunu özetliyor: "Seni başkan yapmayacağız…"
Çözüm süreci
AK Parti ve HDP; giderek hızlanan seçim yarışının kaçınılmaz sonucu olarak, birbirlerine karşı sert, acımasız, uzlaşmaz bir dil kullanıyorlar.
Bu arada, çözüm süreci de gündeme geliyor. Masalar devriliyor, tehditler artıyor. "Çözüm sürecinin sonunun geldiğini söyleyenler"in sayısında da, bir yükseliş gözleniyor. Bazıları, "biz demiştik, çözüm işi bitti, görün siz gümbürtüyü" mutluluğunu yaşıyor.
Bütün bu "gerilim" ve "sert dil"in arkasında, "seçim hesapları" yatıyor. 7 Haziran seçimleri sonuçlanınca, "asıl gerçeğin ne olabileceğini" göreceğiz. "Fotofiniş"ten sonra, herkes şapkasını önüne koyacak… Tabii, kişisel beklentim, 7 Haziran'dan sonra, "uzlaşma ve barış iklimi"ne geri dönülmesi yönünde.
Şu da bir gerçek: HDP barajı aşsa da, aşmasa da; 7 Haziran'dan sonra, "siyasetin ritmi" değişecek.