Yeni Şafak yazarlarından İsmail Kılıçarslan ilginç bir yazı yazdı. Başlık, "Çok bunaldık be reis"ti:
"Bunaldık artık. (…) Niçin bunaldığımızı burada sarahaten anlatamayacak olmamız sebebiyle dahi olsa çok bunaldık be reis(…) Misal Haksöz'ü, misal Menzil'i, misal İHH'yi adeta ortadan kaldırmak için emir almış gibi davranan 'hakiki reisçiler' tayfasının bu emri senden aldıklarını ihsas etmelerinden çok bunaldık be reis. (…) Hakikatin ve memleketin, doğrunun ve geleceğin tek sahibi olarak kendilerini görmenin küstahlığı ile hırçlarına hınç, öfkelerine öfke, kibirlerine kibir ekleyecekler. Ne ki, bu kadarını dahi söyleyemeyeceksem dilim lal, ahlakım bitkin, vicdanım perişan olur be reis."
Kılıçarslan'ın (eleştirel tepkilerle de karşılaşan) bunalımı, belli ki, AK Parti çevrelerindeki bir ruh halini yansıtıyor. Ne ölçüde bir potansiyeli ifade ediyor, bilmek kolay değil.
Anayasa değişikliği referandumunun kıyısındaki AK Parti, yeni bir eşikten geçiyor…
AK Parti, "seçmenin iradesi", "bürokratik iktidara son" gibi sloganların motive ettiği kampanyalarla, son 14 yıla damga vurdu. Askeri vesayetin, bürokratik hegemonyanın tasfiye edilmesi amacıyla, toplumun önemli bir kesiminin desteğini sağladı.
Sivilleşme yolculuğu, ekonomik canlanma ve başarıyla elele yürüdü. Ancak, bu yolda kolay yürünmedi, iktidara yönelik müdahaleler hep devam etti. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, bunların en uç noktası oldu.