Toplumsal ayrışma sürecinin tarihselliğini, Kemalizm’in ‘ideolojik çeper’ yaratma stratejisinin geri tepmesini anlayamayanlar bir süre kendilerini ‘AKP karşıtı blok’ hayaliyle oyaladılar. Oysa CHP/HDP türü solculuğun MHP’nin genetiğine aykırı olduğunu biliyor olmak için okula gitmeye gerek yok. Mesele söz konusu solculuğun AKP’nin bizzat varlığına karşı bir ideolojik konumu ifade etmesidir. Oysa MHP yönetimi iktidarın birçok uygulamasını eleştirse bile, varlığını sürdürmesinin ‘milliyetçilere’ sağladığı hayat alanının ve dönüşüm imkânının farkında. AKP’ye ontolojik karşıtlığın bir adım ötesinin MHP’ye ontolojik karşıtlık olduğu ortada. Dolayısıyla ‘solun’ MHP’yi araç olarak kullanma yönünde ‘gayri ahlaki’ bir hayal peşinde olduğu belliydi…
Şimdi ayaklar suya erdiğine göre basit bir hesap yapalım. Yüzde 50’ye yakın oy aldığı 2011 seçimlerinde AKP 327 milletvekili çıkarmıştı. Yani her yüzde bir oy için 6,56 milletvekili… 2015 seçimlerinde ise yüzde 41’e yakın oyla 258 milletvekili çıkardı. Bu da her yüzde bir oy için 6,32 milletvekili ediyor. Alınan oyda bu denli oynama olmasına rağmen oran kabaca aynı. Demek ki bundan sonraki seçimlerde de AKP’nin alacağı her yüzde 1 oyun ortalama 6,5 milletvekili getireceğini varsayabiliriz.
Bunu akılda tutarak şu soruyu soralım: Acaba ileride uzun vadeli ve sağlam bir CHP/ MHP hükümetinin oluşabilmesi için bu iki partinin toplam ne kadar milletvekili olmalıdır? AKP’nin yine de birinci parti olacağını düşündüğümüzde, herhalde Meclis’in yüzde 55’ini, yani 300 milletvekilini ellerinde tutması gerekir. HDP’nin de asgari 70 milletvekili çıkaracağını öngörürsek, demek ki AKP’nin en fazla 180 milletvekili çıkarması gerekiyor. Bu rakamı 6,5’e bölersek 27,5 çıkıyor. Diğer bir deyişle ancak AKP bu orana inerse siyaset AKP’siz bir alternatif üretebiliyor. Diğer taraftan AKP oyu düştükçe her yüzde 1 oyun milletvekili üretme potansiyeli düşüyor. Örneğin son seçimlerde bu oran CHP için 5,3 civarında. Buradan hareketle katsayının örneğin 5,8 olmasının daha gerçekçi olduğu düşünülebilir. Bu durumda bile AKP’siz sağlam ve uzun vadeli bir iktidar oluşturabilmenin asgari ön koşulu AKP’nin yüzde 31’e inmesi…
‘Kötü haber’ şu ki, bugün AKP oyunun yüzde 30’u neredeyse partinin performansından tümüyle bağımsız… Dahası Erdoğan siyasette kaldıkça, vahim hatalar yapmadığı sürece, bu oyu tek başına da alabilecek güçte. Ama daha da ‘kötü’ haber, AKP seçmenindeki çoğullaşma ve dönüşümle birlikte Davutoğlu’nun da tek başına, yine vahim hata yapmadığı sürece, bu oyu alabilecek potansiyele sahip olması.
Durum şu: Eğer Erdoğan ve Davutoğlu birlikte siyasette olur ve bir ortak aklın taşıyıcılığını yaparlarsa AKP oyu 55’e doğru gider. Eğer herhangi biri tek başına taşıyıcı olur ve doğru davranırsa AKP oyu 35’in altına inmez. Ancak herhangi biri tek başına taşıyıcı olur ve de vahim yanlış yaparsa partinin 30’un altına inme ihtimali doğar ki bu da diğer partilerin performansından azade olmaz.
Kısacası en az bir on yıl daha AKP’siz hükümet gözükmüyor… Siyasetle hayali birbirine karıştırmak istemiyorsanız bir kenara yazın.