Anayasa Mahkemesi’nin, Mehmet Altan’la ilgili verdiği son karar ve gerekçesi, hukuk devleti olgusunu yeniden gündeme getirebilecek kadar anlamlı. Ülkemizin en yüksek mahkemesi, bir başvuruyu değerlendiriyor ve tutukluluğun “hak ihlali” olduğuna hükmediyor.
Altan’ın tahliye edilmesi kararını alıyor. Yerel mahkeme bu kararı uygulamıyor. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi, yargılama sonunda beraat eden Prof. Dr. Mehmet Altan’a kararın uygulanmamasından doğan mağduriyet nedeniyle 30 bin TL tazminat ödenmesine hükmediyor.
Gökçer Tahincioğlu’nun T24’te yayınlanan haberine göre; Anayasa Mahkemesi, verdiği kararların nihai ve bağlayıcı olduğunu, AİHM ve Yargıtay kararlarına da atıf yaparak hükme bağlıyor. Yerel mahkemelerin görevinin Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini tartışmak değil, hak ihlaline yol açan durumu ortadan kaldırmak olduğu saptamasında bulunuyor.
Adalet ve hukuk devleti
Mehmet Altan davası gibi beraatle sonuçlanması mümkün olan birçok davada, insanlar başvuru makamı olarak Anayasa Mahkemesi’ni görüyor. “Yetmez ama evet” tartışmasının yapıldığı 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu’nun “reformcu maddeleri”nden biri, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılmasıydı.
Gerekçesi, yargılanırken mağduriyet yaşadığını düşünen yurttaşların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmadan önce, çözümü içeride aramalarına olanak sağlamaktı. Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak, o sıralarda kimsenin aklından geçmiyordu belki de.
Gelgelelim, hukuk siyasileştikçe, siyaset yargı üzerinde etkisini hissettirdikçe; yargılamalar, siyasi nitelikleriyle öne çıkmaya başladı. Siyasi güç sahiplerinin, yargılamalar konusunda, müdahale anlamına gelen açıklama ve beyanlarının, olumsuz etkiler yaptığını gördük.
AİHM kararları bağlayıcıdır
Osman Kavala davasında, benzer bir hak ihlali dikkat çekiyor. 1961 yılından bu yana bütün anayasalarda yer alan bir madde var. 2004 yılında yapılan değişiklikle iyice pekiştirilen bu madde; “bir çelişme halinde uluslararası anlaşmalardaki hükümler esas alınır” diyor.
Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası şöyle: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” Osman Kavala davasında, AİHM’nin kararı, iç hukukun üstünde bir özellik taşıyor.
Yerel mahkeme buna rağmen tutukluluğu sürdürüyor. Anayasa Mahkemesi, kendi kararlarının ve AİHM kararlarının, mahkemelerce uygulanmamasının, bir hukuk devletinde düşünülemeyeceği uyarısında bulunuyor. Devletlerin demokrasi ölçüleri için en önemli kıstas, hukuka ne kadar uyup uymadıklarıdır.