Biz insanız bize mülteci demeyin” diyor ölümcül bir botla Yunanistan’ın Kos Adası’na ulaşan Suriyeli genç. Çünkü küme şeklinde bir konum biçildikten sonra yüzler silinip gider. İnsanlık değerleri, hatıralar, geldikleri yerdeki saygınlık, haysiyet, çeşit meziyetler, uzmanlıklar ayaklar altında çiğnenir. Müslüman dünya kendi meselelerini, iç dinamikleri harekete geçirerek, düşünsel kapasiteyi geliştirerek çözmedikçe, dışarıdan gelenlerin zalim yıkıcı ayırıcı ve çatışmacı saldırılarına boyun eğmek zorunda. Barışı değil silahları destekleyen veya sessiz kalanların ise göç dalgaları karşısında şikayetlenmesi ve kapıları kapatma çabası büyük insanlık krizinin son kertesi. Yaşananlar entelektüel çevrelerde yeni bir çağın tetikleyicisi, yeni yönetim anlayışlarının başlangıcı gibi başlıklarla tartışıladursun Avrupa bir yol ayrımında.
Avrupa’ya giriş yapan her mülteciye potansiyel terör suçlusu gözüyle bakıldığından AB ortak kararları uygulanamıyor, her ülke kendi tutumunu önyargılarına göre belirliyor. Suriye’de insani yardıma muhtaç mülteci sayısı 16 milyonu geçti. 7.6 milyon Suriyeli ülke içinde yer değiştirdi. Mülteciler çoğunluğu Türkiye olmak üzere Mısır, Ürdün ve Irak’a yerleşmiş durumda. Avrupa’ya giden yüzde on bile istenmiyor.
Ayşe Böhürler, yakınlarda yayımlanan Mülteci Parfümü kitabında Avrupa kapısına dayanan binlerce mültecinin izini sürmek için çıktıkları belgesel yolculuğunu anlatmış. Her biri işinin uzmanı ekibiyle, ölümcül yollara çıkanların izini sürmüşler. Sadece kötülüğü anlatmak yerine Avrupa’nın iyi insanlarından da söz etmeleri kıymetli. İyiliği çoğaltma çabası olarak açıklıyor bu tercihi Böhürler. Hollandalı gönüllüler ortak bir web sitesi etrafında toplanıp özellikle mülteci sayısıyla imkanların tamamen ters orantılı olduğu yerlere gidiyorlar. Gönüllülerden Lisa, Kos’a gelmiş ve iki ay dayanabilmiş, “Kendi imkanlarımızla kalmamız çok masraflı, ancak kısa sürelerle kalabiliyoruz, sonra döngüsel olarak başka bir arkadaşıma devrediyorum” diyor. Yunan halkı da derin bir ekonomik krizde ve kafalar karışık. Bazı Yunanlılar bir dernek kurarak gönüllülerin ve bağışçıların yardımıyla yemek yapmaya ve mültecilere bakmaya çalışıyorlar. İngiltere’den gelen bir oyuncu çocuklara bilmedikleri dilde küçük oyunlar sergileyerek onları güldürmeye çalışıyor. Danimarkalı Hanne Moe ve Hanna Tang’ın çabalarını da anmak lazım.
Kosova savaşında mülteci durumuna düşmüş olan Kemal bey, onları en iyi anlayanlardan. “Ağlayanla ağlayıp gülenle gülüyorum ama duygularınıza gem vuramaz, kendinizi bırakırsanız hasta olursunuz” diyor. Mültecilerle ilgilenirken yapılması gereken sağlam durup, düşmüş insanları ayağa kaldırmak. Çoğu karanlık denizden gelmiş, üşümüş, korkmuş, perişan, kendini güvende hissetmediği için uyuyamayan insanlar. Çok müşkülat var diyebiliyorlar sadece.
Hollanda’da Leiden Üniversitesi Göç Kanunu kürsüsü profesörü Peter Rodrigues ile görüşmüş Ayşe. Avrupa polisinin verilerine göre 8 bin Suriyeli çocuk kayıp. “Bu korkunç bir şey. Başka ülkelere ailelerini bulmaya mı gittiler, insan kaçakçılarının eline mi düştüler, seks iççiliği mi yaptırılıyor, sanırım yanlış kişilerin elindeler” diyebiliyor. Avrupa’nın bunu araştıracak, çocukları bulup suçluları cezalandıracak, aileleriyle buluşturacak gücü yok mu? Onlar harekete geçemiyorsa bağımsız kuruluşlar harekete geçemez mi? Bu kadar büyük emek veren Türkiye bu işe de el atabilse keşke.
Avusturya Macaristan sınırındaki küçük Traiskirchen Camii’nin imamı Erdal Kaymaz Avrupa’nın mülteciler için ne kadar hazırlıksız olduğunu belirterek hergün beş bin kişiye hizmet vermeye çalıştıklarını söylüyor. Almanya’nın Pfungstadt şehri belediye başkanı Patrick Koch mültecilerle yakından ilgileniyor. Kurduğu merkezin başına Somalili Alman vatandaşı Halima Gutale’yi atamış hallerinden daha iyi anlar diye. Bir yandan da gelenleri kabullenmeyen yurttaşların önyargılarıyla mücadele ediyor, ki bu en zor olanı. İslamofobiyle mücadele için bir araya gelmiş Yahudi ve Müslüman üyelerden oluşan Salam Shalom inisiyatifi de mülteciler için canla başla çalışan gruplardan. Viyana Salzburg Üniversitesi’nde akademisyen olan Farid Hafez’e göre mülteci reddinin en önemli ayağı ırkçılık ve bu düşüncenin gerçeklerle değil kuruntularla ilgisi var. Böhürler’in söyleşi yaptığı göç tarihi profesörü Leo Lucassen’in dediği gibi mültecinin ilk karşılaştığı engel İslamofobik algı duvarı. Buna sebep de siyasetçiler ve medya. Bu durumda mülteci krizi değil Avrupa krizi var. Hollanda’da Leiden Belediye Başkanı Henri Lenferik de Müslümanlarla ilgili önyargıları kırmaya çalışanlardan biri. Mülteciler için konutlar inşa etme kararı almışlar. Çoğunluğun mültecilere yardım etmek istediğini, fakat onları terörle ilişkilendirmeye çalışanların seslerinin daha çok çıktığını söylüyor. Rotterdam’da yaşayan bir Müslüman olan Marianna Vorthooren 66 caminin katılımıyla İslamofobiye Karşı Çağrı Merkezi kurmuş ve mültecilerle yakından ilgileniyor. Tek kişi ne yüce biridir, birçok iyiliği başlatabilir. Hz.Ali’nin dediği gibi insanda alemler gizli.