Ana SayfaYazarlarAvrupa’nın İslâm’la sınavı

Avrupa’nın İslâm’la sınavı

 

Modernizmin iki-üç asırdır insanlığa kattıkları, öte yandan insanlıktan ve doğadan götürdüklerine bugün daha serinkanlı bir şekilde bakılabiliyor:  Bir yanda estetik, felsefe, bilim/teknik ve özgürlük alanlarındaki benzersiz katkıları; diğer yanda yıkıcılığı, vahşeti, doğa tahribatı ve toplumsal dışlamanın, altakonumlandırmanın ve hegemonyanın inşası. Kapitalizmin olmazsa olmaz “kâr” düzeninin bekası için Batı toplumlarını en üst düzey medeniyeti yarattığına inandırmak ve dünyanın geri kalanını bu “medeniyet”in dışındakiler, barbar ve geri toplumlar olarak kompartımanlaştırmak. Bu mealde, Hristiyanlık dışındaki din ve inanç sistemlerini de dışlamak, değersizleştirmek…

 

Ancak bugün, asırlara dayanan bu dünya hegemonyasına karşı evrensel bir uyanışın olduğunu da görebiliriz. Yirminci yüzyılın başlarındaki bu sisteme karşı duran (ama sonuçta daha farklı ve adil bir örüntü üretemeyen) sosyalist mücadelelerin başlattığı ivme, bugün dünya halklarınca başka bir direnme bilincine dönüştürülüyor.  Modernizmin ve kapitalizmin koruduğu alanlar olan ABD ve Avrupa’nın, ya zorbalıkla ya da “siyaseten” bir şekilde ittifaka zorladığı “diğer” ülkelerde, belirgin bir memnuniyetsizlik ve reddiyeyi saptamak mümkün. 

 

Bu olguyu görünür kılan ilk örnek, Batı’nın yüz yıldır dışlamaya ve altakonumlamaya çalıştığı İslamiyetin, Batı’nın çifte standartlılığını ortaya çıkaracak biçimde yeniden gündeme gelmesi. Çevre ülkelerdeki Müslümanların yüz yıllık ayrımcılığa ve dışlanmaya açık seçik karşı koyuşu, Avrupa ve Batı’nın önüne bir insan hakları ve inanç özgürlüğü sınavını getiriyor. Batı devletlerinin açgözlü yıkımları ve savaşları sonucu göçe zorlananlar ve bu arada Müslümanlar, bu sınavda “medeni” büyük devletlere bu kez “otur, sıfır” dediler. Akademisyeninden gazetecisine, politikacısından sanatçısına İslam düşmanlığının ortak dil haline gelişi de bu yüzden olsa gerek. Bir kez daha Batı’nın açık seçik çifte standartlılığına, gizil ırkçılığına ve üstünlük iddialarına tanık olmaktayız. Bu defa, örtmeye bile gerek duymuyorlar. En son Avrupalı bir Osmanlı-Türkiye tarihçisinin bu koroya katılması, Batı’daki akademik ve bilimsel tarafsızlığı dahi sorgulanır hale getiriyor. 

 

Dünya hegemonyasına karşı koyuş örneklerinden ikincisini ABD’nin arka bahçesi olmayı reddeden Güney Amerika ülkeleri oluşturuyor. Bu yeni direniş hattına karşı dünya hegemonik düzeninin elinde henüz oynayacağı taşlar var elbette. Ve cephanelikleri tükenmedi. Yine de dünyanın mazlumlarının, kaderleri üzerinde daha fazla söz sahibi olmaya doğru adım attığını görmek mümkün. 

- Advertisment -