En yüksek mahkeme, kendisine başvuran yurttaşların yarıdan fazlasının adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çekmek gereğini hissediyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, ülkeyi yöneten siyasi liderlerin önünde, önemli bir konuşma yaptı. Konuşmanın ana hatları:
Bizim gibi olmayan, bizim gibi düşünmeyen ve bizim gibi yaşamayanların da haklarının olduğunu kabul etmeliyiz.
Panzehir, adalet temelli çoğulcu anlayıştır.
Hukuksuz kalan devlet, yaşam destek ünitesine bağlı hasta gibidir.
AYM’ye, 2019’da 43 bin başvuru yapıldı, bunlardan 40 bini sonuçlandırıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarının yarıdan fazlası adil yargılanma hakkına ilişkindir, adil yargılanma hakkının yüzde 52.1 oranında ihlal edildiğini görüyoruz.
AYM’ye yapılan bireysel başvurular sonucunda verilen kararlar ışığında mahkemelerdeki uygulama değişmelidir.
AYM, bireysel başvuru kapsamındaki haklarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarını dikkate alarak temel kriterler belirliyor.
Yargısal ve idari merciler, Anayasa Mahkemesi’nin belirlediği ilkeleri, kriterleri, esasları dikkate alarak sorunları çözüme kavuşturmalıdır.
Demokrasi, “temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimler”e denir.
Nasıl düzelir?
Konuşmayı yorumlaması için başvurduğum hukukçu arkadaşlarımın değerlendirmesi: AYM kararlarına göre; Adil yargılanma hakkı 13 ilkeden ibarettir. Bunlar;
Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede,
Makul sürede,
Aleni olarak,
Hukuki güvenlik ilkesine uygun olarak yargılanma,
Kararların gerekçeli olması,
Yargılamada silahların eşitliği ilkesinin gerçekleştirilmesi,
Kararların bariz takdir hatası ile malul olmaması,
Yargılamada masumiyet karinesinin korunması,
Önlemde ölçülülük ilkesi,
Öngörülebilirlilik ilkesi,
Mahkemeye erişim hakkı,
Etkin katılım hakkı ve
Savunma hakkı. Bu ilkelerden birisi eksik olursa o davada adil yargılanma ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. AYM Başkanı, (hukuk veya ceza) bireysel başvuruların yarısının adil yargılanma ilkesine aykırı olarak tesis edildiğini belirtiyor…
Bu başarısız sonucun en önemli nedeni yargıç ve savcılarımızın hukuka bakış açısıdır. Kendilerini devletin, iktidar otoritesinin yargıç ve savcısı değil, hukukun yargıç ve savcıları olarak görürlerse sorunun önemli bir bölümü halledilebilir. Eğer siyasi erk, hukuku araçsallaştırmayı siyasetin bir tarzı olarak görürse bu yapı HSK’de de etkinse yargının, siyasetin etkisi altında kalacağı açıktır.
Adil yargılanma hakkı, hukukun siyasetle çatışma hali dışında da ihlal ediliyor. Bunun için yargıç ve savcıların meslek içi eğitimi önem kazanıyor. Yargıçların belli tasniflerle ve kıdem durumu göz önüne alınmaksızın salt bireysel başvuru konusunda eğitim almaları gerekiyor. Adil yargılanma hakkı, en temel evrensel haktır. Bu yüksek oranda ihlal ediliyorsa, hukuk devleti sorunu var demektir. Çözüm bekliyor.