Biz aslında siyaset üzerinden ayrışmıyoruz.
Çoğu kez siyaset, çok daha temeldeki, çok daha derindeki bir ayrışmanın sonucu veya ifadesi olarak ortaya çıkıyor. Kimileri içindeki sulhu ve sükûneti taşıyor siyaset alanına, kimileri de kavgayı ve kötülüğü.
Bakıyorsunuz, aynı dine, aynı inanca, aynı siyasi ideolojiye, parti programına bağlı biri, -benimsediği şey her ne ise artık,- ondan hareketle ateşe su dökecek bir çözüm önerisinde bulunuyor, bazısı da yine aynısından hareketle ateşe ve acıya çağırıyor.
Aynı metni okuyan iki kişi, ondan aynı sonucu çıkarmıyor. Bakılan aynı olsa da görülen aynı olmuyor. O metin kutsal bir kitap da olabilir, bir ideolojinin ilkeleri de, bir durum değerlendirmesi de. Fark etmiyor. Bazısı ondan hayata dair bir öneri çıkarıyor, bazısı ölüme. Kimi yaşatmaya çalışıyor, kimi yok etmeye.
“Halk içre bir ayineyim, herkes bakar bir an görür / her ne görür kendi yüzün, ger yahşi ger yaman görür” diyor Niyazi-i Mısri.
Ayna ona bakanı yansıtıyor, bazısı hoş bakıp, güzel görüyor, bazısı çirkin. Gördüğü kendi yüzü diyor Mısri ve ekliyor: “Kana boyanmış göz hemin Nil ü Fırat’ı kan görür.”
Aynadaki hendek tartışması…