Barışın inşasında ve her koşulda “geminin yüzdürülmesi”nde sivil inisiyatiflere çok ihtiyaç var. Kuzey İrlanda’daki çatışmaları sona erdiren Mübarek Cuma Anlaşmasının(1998) Britanya adına masada olan müzakerecisi Jonathan Powell geçti Türkiye’den. Birçok söyleşi verdi konuşmalar yaptı ve sivil toplum çabaları olmasa anlaşmanın hayata geçemeyeceğini söyledi.
Ülkemizde barışa giden yolda Ocak 2013’ten beri yaşadığımız çatışmasızlık gözümüzden bir perdenin kalkmasını sağladı. Silah sesleri arasında birbirini duyamayan insanlar ötekinin hakikatine eğilmeye başladı. Powell’a göre PKK’nin artık silahla değil siyasetle kazanacağına kani olması gerekiyor. Öte yandan dünyadaki bütün örneklerde silahlı grupların müzakereleri bir kandırmaca gibi görme eğilimi var. Hükümetlerin vaat ettiklerini yerine getirip getirmeyecekleri hakkında daima kuşkulu davranıyorlar. Fakat Türkiye örneğinde katedilen mesafeleri görmezden gelmek mümkün değil. Ademi merkeziyet talebi sadece Kürtler için değil yerinden yönetimin getireceği kolaylıklar yüzünden her bölge için gerekli.
Powell, İrlanda’da anlaşmanın uygulanmasının on yıl aldığını söylerken sabırlı olmaya vurgu yapıyordu. Yaşadığımız süreçte kadınların çabaları önem kazanıyor. Barış İçin Kadın Girişiminin(BİKG) İstanbul’da düzenlediği forumda bunu bir kez daha gördüm. Girişimi 2009’da oluşturan kadınlar bu noktaya birçok deneyim alanından geçerek geldiler. Çatışmalara son verilmek üzere oluşturulan Barış için Kadın Girişimi, sonra özellikle başörtülü kadınların eğitim hakları için mücadele eden Arkadaşıma Dokunma grubu, Birbirimize Sahip Çıkıyoruz oluşumu, Barış Anneleri, Vakti Geldi gibi birçok farklı ve birbirinin devamı sayılabilecek tecrübe hayata geçirildi. 2009 yılından beri de çözüm sürecine kadınların katılımını sağlamak için birçok eylem yaptılar. Kadınların dahil edilmediği süreçlerin şeffaf ve sürdürülebilir olması mümkün değil. BİKG de çeşitli sivil toplum kuruluşlarından, akademiden, sanat alanından kadınlar var ve dünyanın başka bölgelerindeki çatışmaları da izleyerek geniş bir perspektif kazandılar. Çok önemli saha çalışmalarına imza atan Nükhet Sirman hocanın dediği gibi hazırladıkları raporlar ve yazılan makaleler büyük emeklerin ürünü. Çözüm sürecinde masada olan müzakereciler için son derece ufuk açıcı.
Kendilerini anlatırken ifade ettikleri gibi erkekler barış sürecini egemenliğin yeniden paylaşılması olarak görürken kadınlar daha çok savaşın toplumsal dokularda yarattığı zararın onarılması, tazmin ve telafisiyle ilgileniyorlar. Ocak-Aralık 2013 çözüm süreci raporunda kadınların barış sürecine katılımının etkileri ve oranları analiz edilmiş ve yol haritası çıkarılmış.
Geçen yıl Belfast’ta buluştuğumuz kadınların deneyimlerini aktardım forumda. “Kadınlar sürece dahil olmalı” mottosuyla Kuzey İrlanda Kadınlar Koalisyonunu kurarak Birlikçi, Ulusalcı, Cumhuriyetçi, Katolik ve Protestan herkesi barış ortak paydasında bir çatı altında toplamayı başarmışlar. Türkiye’de bu birlikteliklerin kurulamaması mesela evlatlarını kaybetmiş ailelerin anne ve babaların bir araya gelememesi bu yönde girişimlerin olmaması büyük eksiklik.
Kadınlar büyük siyasi ajandalara değil yaşamsal hedeflere odaklanmışlar İrlanda’da. Makamlara değil barışçıl ilerlemenin isimsiz kahramanlığına talip olabilmeleri, sert dile karşılık yeni ve anlayışlı bir dil geliştirebilmeleri ‘kadınlar olmazsa mesafe alınamaz’ dedirtmiş herkese. Görüşmelerde en uzun konuşmaları bile sabırla dinlemişler, konuşmak ve dinlemek öldürmek ve ölmekten daha iyi ne de olsa düşüncesiyle.
Çatışma çözümlerinde uzmanlaşmış olan Ayşe Betül Çelik’in konuşmasında anlattığı gibi müzakereler ister istemez baştan sona güç gösterisi. Attığı her olumlu adımı büyük bir özveriyle sunulmuş gibi göstermek, müzakereye muhtaç olan biz değiliz hissiyatını vermeye çalışmak, karşılıklı oyalamalar işin doğasında var. En başta ortaya çıkan ve en son halollan mesele ise güven sorunu. Sivil toplum bu yüzden çok önemli. Yukarıda üst düzey liderlerin görüşmelerine karşılık aşağıdan geniş kitlelerde sürdürülen barış atmosferi, tıkanıklıkların çözülmesi ve biz devam ediyoruz kararlılığının gösterilmesi bakımından çok kıymetli. Ceylan Bağrıyanık, HDP’nin ve tabanın kararlılığını anlatırken artık geri dönüş ihtimali bulunmadığına zımnen vurgu yapıyordu. Ak Partili kadınların kurduğu KADEM’in de bu yönde ilerlediğini düşünüyorum. Deneyimlerin ortaklaşması yaraların birlikte sarılması bütün bölgenin kaderini değiştirecektir.
Barış gemisinin yüzmesi, eşitliğin adaletin inşası için yüreklerini mesailerini ortaya koymuş olan kadınlarla bir araya gelmek her zaman iyi geliyor insana.