Başbakan Binali Yıldırım ABD'ye gidiyor. Ankara ile Washington arasında iplerin gergin olduğu bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret hedefine ulaşabilir mi? Görüşme paketinin kritik dosyası hangisi?
Habertürk Washington temsilcisi Serdar Turgut dünkü yazısında karamsar bir tablo çizmiş:
“Washington’da Türkiye aleyhine sonu çok tehlikeli olabilecek entrikaların çevrilmekte olduğunu görmeliyiz.Perde arkasında döndürülen entrikaları perde önüne taşıyan isim (…) Trump’ın eski başstratejisti Steve Bannon oldu. (…) Washington’da (…) hemen herkese 'Türkiye’nin Amerika’ya yönelik en büyük tehdit olduğunu ve hatta Amerika açısından Türkiye’nin İran’dan bile daha tehlikeli olduğunu' söylüyor. (…) 'İran’dan bile daha tehlikeli' lafını kullanması, bilinçaltında 27 Kasım’da ilk açık duruşması (…) beklenen Reza Zarrab davası olduğunu gösteriyor. (…) 'Biz şu anda Erdoğan’ın liderliğinde yaşananları Amerika açısından iyi yorumlamıyoruz' da diyor ve ekliyor: Biz bu işin peşini bırakmayacağız. (…) Amerikalı yetkililer, Washington’a gelecek Başbakan Binali Yıldırım’ın Zarrab davasının kötü niyetle manipüle edilmesini engellemeye çalışacağını düşünüyor ve buna hazırlanıyor.”
Financial Times’ın Türkiye yorumu
ABD basınında da sık sık Türkiye'ye yönelik yorumlar çıkıyor. Hemen tamamı aleyhte bir havada. 28 Eylül’de, Financial Times Dış Haberler Editörü James Gardner, ABD'deki genel havayı şöyle özetlemiş:
“Türkiye'nin Batılı müttefikleri, ABD ve AB, zor zamanlarda Ankara'yı Orta Doğu'da güvenilir bir pusula olarak gördü. Ama artık o pusula kontrolsüz bir şekilde dönüp duruyor. Türkiye hem komşularıyla hem de Batı'yla kötü ilişkiler içinde, tarihi rakipleri olan Rusya ve İran'a bağımlığa sürükleniyor.
Erdoğan ve Neo-İslamcı danışmanları Türkiye'nin gücünü olduğundan daha fazla sanmışlardı. Bir dönem geniş çaplı bölgesel hedefleri ve politikaları olan Türkiye'nin dış siyaseti yalnızca sınırındaki Kürt milislerin daha fazla toprak kazanmasının önüne geçmeye indirgendi.”
Risk artıyor
Elbette tüm analizlerin doğruluğu/yanlışlığı tartışılabilir. Ancak şu açık: Batı dünyasıyla ilişkilerimiz, riskli bir noktada. Batı'yla ilişkiler çok boyutlu: siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel. Bu alanların hepsinde oluşan olumsuz birikim, hayatın bütün alanlarını etkiliyor. Dışarıdakine paralel olarak içeride de gerilim artıyor.
Hükümete yakın medyada Batı'ya yönelik ağır bir dil gelişiyor. "Türkiye'yi bölecekler" sloganları yükselirken, ekonomi olumsuz sinyaller veriyor, siyasette otoriterleşme eğilimi güçleniyor.
Binali Yıldırım'ın ABD'deki işi gerçekten zor.