Afrin'de korktuğumuz olmadı. Ciddi bir çatışma yaşanmadı, çok kan dökülmedi. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından PKK, HDP'nin en çok oy aldığı kentlerde "özyönetim" ilan edip "hendek"ler kazdığında karşılaştığımız felakete benzer bir felaketle, hiç olmazsa şimdilik yüz yüze gelmedik.
YPG güçleri kaçtı mı, çekilmesi için ABD ve Batı tarafından uyarıldı mı bilmiyoruz. Ne olduysa oldu, yıkım olmadı, beklenen çatışma olmadı, iyi oldu. Gerçi, kentten çekilen YPG, "vur kaç" saldırıları yapmayı planladığına ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Kan ve acının bittiğini söyleyecek durumda değiliz.
Ne olabilir?
Afrin, Fırat'ın batısında, daha çok Rusya'nın egemenlik alanı içinde. Türkiye, bu bölgedeki YPG hegemonyasını son vermek için önce ikna diplomasisi yürüttü. Moskova, Türkiye'ye olumlu karşılık verirken, İran ve Suriye, Rusya'nın etkisiyle fazla tepki göstermemeyi tercih ettiler. ABD'nin zaten o bölgeyle ilgili bir beklentisi bulunmuyordu. PYD, Afrin'de yalnızlaştı.
Şurası bir gerçek ki, Kürtlerle Türklerin kaderleri ortak. Anlaştıkları zaman hayat kolaylaşıyor. Bölgeye huzur ve zenginlik geliyor.
Ne yazık ki, Türkiye'ye egemen irade, yıllarca, Kürtlerin hak ve hukukunu dikkate almadı. İtiraz edeni şiddetle susturdu. Çözüm süreci, bu yolun devlet tarafından terk edilmesi için bir adımdı. Kürtler, sürece en büyük desteği verdiler.
7 Haziran seçimlerinde HDP'nin aldığı oy, bir eğilimi yansıtıyordu. Kürtlerin kendi kimlikleriyle siyaset yapmaları, toplumdan büyük destek görmüştü.
Türkiye ile Türkiye’ye rağmen