Her saat başı, TV ekranlarından, yeni bir kurumun basıldığını, onlarca görevlinin gözaltına alındığını öğreniyoruz. Bir kanlı darbe girişimi yaşadık. Generallerin yarısından fazlası darbe girişimiyle suçlanıyor. Bu tablonun, bir sarsıntı, bir fırtına yaratması kaçınılmaz. Ancak, 2 aydan fazla bir süre geçti. Kitlesel tutuklamalar ve işten çıkarmalar, ara vermeksizin sürüyor. Sayılar binlerle değil onbinlerle ifade ediliyor. Örgütle bağı kanıtlanamayan gazeteciler, yazarlar da listeye dahil. Aynı endişeyi, dün CHP lideri Kılıçdaroğlu da Başbakan’a ifade etti.
Gerçekçi ve sonuç alıcı değil
Böyle bir “hesap sorma” sürecinin, hakkaniyetli bir sonuç yaratması zor. “O da FETÖ’cü, bu da PKK’lı” diyerek hazırlanan listeler, makulu aşıyor. Korku verici bir hava oluşuyor. İşten çıkarmalarda, OHAL'in verdiği yetkilerin aşırı kullanımı söz konusu. İnsanların geleceğini karartan uygulamalar, darbenin yarattığı tahribata yaklaşan boyutta yeni tahribatlar yaratıyor. İktidar çevrelerinden, "özenli davranacağız” açıklamaları geliyor. Bu, sevindirici. Pratikte yaşananlarsa, bu açıklamalarla örtüşmüyor. Uygulama ve önlemlerin normalleşmesi adına neler yapılabilir? Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, etkili ve yetkili makamlar, daha net ve daha uyarıcı bir tutum ortaya koymak zorunda.