Ana SayfaYazarlarBütün barışları bitiren bir barış: Osmanlı toprakları paylaşılırken...

Bütün barışları bitiren bir barış: Osmanlı toprakları paylaşılırken…

 

Sykes-Picot anlaşması bir yandan bir savaş ganimetinin paylaşımı idi. Dünya Savaşı sonlarına yaklaşırken, savaşın galipleri kendi aralarında bir ihtilafa düşmüştü. Fransızlar Levant bölgesi olarak tanımlanan ve içinde Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'in olduğu bölgeyi tarihî olarak kendilerinin saymaktadır. Orta Doğu bir Fransız ön-Asya'sı olmalıdır. Rakipleri ise hiç güvenmedikleri, İngilizler'di.

 

Osmanlı üzerinde nüfuz kavgası bu iki ülke arasında yeni başlamamıştı. İngilizlerin Mısır ve Süveyş kanalını Osmanlı'dan alması ile, Fransızlar'ın Osmanlı iç siyasetine ilgisi artmıştı. Bir yandan Fransızlar misyoner okulları ile Osmanlı topraklarında kültürel etkisini arttırmaya çalışırken diğer yandan, Osmanlı'nın borç yükünü üstlenmişti.

 

Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğunun merkezi ise giderek doğuya kayıyordu. Balkan savaşları ile yaşanan toprak kaybı, imparatorluğun Avrupa'daki sınırlarını daraltmış, Anadolu ve Arap coğrafyası merkez olmuştu.

 

Arap coğrafyası da haraketliydi. Milliyetçilikler çağında, Arap milliyetçiliği de yükselişteydi. Ancak Arap dünyasında ana eğilim, İstanbul ile birlikte hareket etmek yönündeydi.

 

Osmanlı sultanı üç kutsal şehrin, Mekke, Medine ve Kudüs'ün hükümdarı ve İslam aleminin halifesi idi.

 

Ancak Fransızlar ve İngilizler bu durumu değiştirecek hararetli bir pazarlık içindeydi.

 

Fransızlarla mutabakat için görevlendirilmiş Mark Sykes Londra’da başbakanlık konutu Downing 10’daydı. Sykes’ın yanı sıra başbakan Asquith, savaş bakanı Kitchener ve diğer en üst düzey isimler hazır bulunmaktadırlar. Sykes Fransızlarla bir an önce bir mutabakata varılmasını istemekteydi. Ancak diğerleri bu isteğe dudak bükmektedirler. Özellikle Mısır’a yakın bölgenin Mısır’ın güvenliği için Fransa’ya peşinen bırakılmamasında ısrarcı ve kozları açık etmekten endişeliydiler. Sykes “hiç şüpheniz olmasın, bu gayet makul bir anlaşmadır” hissiyatını sağlayabilmek için önünde açık Orta Doğu haritasına elini koyar ve “Kerkük’ün K’sinden Akra’nın A’sına bir çizgi çekmek istiyorum” der.

 

İngiliz Başbakanı bu basit el hareketi ile çizilen sınırdan memnun kalmıştı. Sykes'a Fransızları ikna etme görevi verilmişti.

 

Mısır'daki İngiliz etkisini sineye çekmiş Fransızlar'ın kırmızı çizgisi ise Suriye idi. Fransız emperyalistleri için Suriye Filistin tarihi sebeplerden dolayı Fransa'nın hakkıydı. Fransız emperyalistlerinin Suriye'yi ele geçirme arzusu yeni değildi. Abdülhamid döneminde bir grup, dönemin Fransız Bakanına Suriye'yi işgal etmenin Fransa'ya sağlayacağı siyasi ve ekonomik kazanç üzerine bir rapor sunmuş, ancak bu plan hükümet tarafından benimsenmemişti.

 

1. Dünya Savaşı ise emperyalistlerin iştahını açan bir konjonktür oluşturuyordu.

 

Fransızlar Orta Doğu'daki İngiliz etkisini kendi aleyhlerine görüyordu. Savaş zamanı müttefik olmaları bu güvensizliği ortadan kaldırmamıştı.

 

23 Kasım 1916'da taraflar bir araya gelmiş. Sykes ve Picot buluşmuştu. Picot İngilizler'in Araplar'a devlet vaadine karşı şüpheyle yaklaşıyordu. “Araplara büyük bir devlet sözü vermek, gözlerine kum atmakla bir. Böyle bir devlet sürdürülebilir olmaz, sayısız kabileden bir millet oluşturamazsınız.”

 

İngilizler bir taraftan Fransızlarla haberleşirken o sırada aslında bir taraftan da Kahire’den Araplar ve Mekke şerifi Hüseyin’le konuşmakta ve onlara Mersin’e kadar bir bağımsız Arap devleti vadetmekteydiler. Diğer yandan ise Siyonistlerle temas halindeydiler ki İngiltere’nin Yahudilerin Filistin’de bir yurt kurma hakkını tanıyan ve desteklediğini açıkladığı Balfour Deklerasyonunu da 1917’de yayınlayacaklardı.

 

Picot, ilk buluşmada Fransızların pozisyonunu İngiltere'ye bildirmişti. Fransa, Araplar'a bağımsızlık sözü verilmesine karşıydı. İngilizler bir yandan Araplar'a Fransızlar'dan habersiz bağımsızlık sözü verirken, diğer yandan bu fikre karşı çıkan Fransız heyetine şöyle diyecekti, “Arap devleti fikri absürd. Zira Araplar dağınık kabileler kümesinden başka bir şey değil.”

 

Ancak Fransa'nın sert tavrı, İngiliz heyetini öfkelendirmişti. Picot'nun tavrı küstah bulunmuştu. Heyetteki bir üye Fransızların Suriye konusundaki kendinden emin hak talebi için şu notu düşecekti: “Suriye'yi ve hatta Filistin'i sanki Normandy gibi Fransa'nın toprağı görüyorlar.”

 

Picot ise Fransız Başbakanına toplantıyı şu sözlerle özetleyecekti, “İngilizlerin tek istediği Arapları kandırmak. Bunu onlara daha sonra tutmayacakları abartılı vaatler sunarak gerçekleştirmeyi ümit ediyorlar.”

 

Fransızlar arasında ise Orta Doğu’nun paylaşımı konusunda fikir ayrılıkları vardı. Picot daha agresif ve emperyalist kanadı temsil ediyordu. Ancak Fransız Başbakanı Aristide Briand'ın bu yayılmacılık konusunda şüpheleri vardı.

 

İkisi de yorgun ve bu meseleyi bir an önce çözme taraftarı olan İngiltere ve Fransa başbakanları anlaşmak istiyordu.

 

Akabinde karşılıklı yazışmalar, temaslarla bu sınırda uzlaşılacaktır. Aslında bu karşılıklı bir anlayış belgesi niteliğindedir. Paris ve Londra arasındaki yazışmalar sonrası varılmış bir iyi niyet belgesidir. Nitekim Ruslar da bilgilendirilecek ve onlara da Osmanlı’nın kuzey doğusu hediye edilecektir.

 

İlginçtir aslında Sykes-Picot anlaşması hiçbir zaman uygulanmadı. Zaten bu süreçlerden bağımsız olarak İngilizler Musul-Kerkük bölgesini de Fransızlara bırakmadı. Bugün Türkiye’de kalmış Şanlıurfa, Gaziantep de Fransızlara yâr olmadı. Modern Orta Doğu’yu hukuken çizen anlaşmalar Sevres ve Lozan oldu.

 

Peki bu gizli anlaşma, Sykes-Picot nasıl deşifre oldu?

 

Buradan devam…

- Advertisment -