Gülen Cemaatiyle ilgili her gelişmede herkes var olan pozisyonuna göre tavır alıyor. Cemaatten olmayıp da kendini Cemaate yakın hissedenlerin ortak özelliği Ak Parti ve Erdoğan'a karşı "savaşan" bir kuvveti destekleme güdüsü.
Bu konuda fikir beyan edenler Cemaatin gelişme sürecini ve son dönem hamlelerini tümüyle unutmuş gibi yapıyorlar. Ama böyle ciddi bir konuda fikir beyan etmek için bazı şeyleri hatırlamak gerekiyor.
İlk hatırlanacak olan Gülen Cemaatinin, 12 Eylül askeri yönetimi tarafından "irtica tehlikesi"ne karşı bir "ılımlı İslam" modeli olarak görülmesi ve buna uygun olarak belli destek, en azından hoşgörü gösterilmiş olmasıdır. Devlet katında kabul görmüş olan fikir "Said-i Nursî'ye yani Said-i Kürdî'ye karşı bir Said-i Türkî yaratılmasıdır. Kenan Evren'in anılarını okumak zahmetine katlananlar bu konuda çok bilgi sahibi olabilirler.
28 Şubat döneminde Gülen Cemaati devletin "birinci hedefleri"nden biri durumunda değildi. Tabii ki belli baskılara uğradılar, ama esas örgütlenmesinde ciddi zarar yaratabilecek bir uygulama da olmadı.
Gülen Cemaatinin Ak Parti'nin karşısına geçmesi ve "devlet" iye koordine bir kuvvet olarak siyasi mücadeleye girişmesi barış süreci ile başlamıştır. En başından itibaren Cemaat sözcüleri "barışa evet ama…" diye başlayan acık bir karşı tavır almışlardır.
Oslo görüşmelerinin tutanaklarını açıklanmasını sağlayan istihbarat faaliyetinin Cemaatin işi olduğuna ilişkin kanaat yalanlanmış değildir.
Ve Cemaatin asıl büyük operasyonu 2012 Nisanında MİT Başkanı Hakan Fidan'ın tutuklanması, onun ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tutuklanması operasyonudur.
Ve 17-25 Aralık süreci tümüyle bir istihbarat faaliyeti olarak yürümüş, ülkenin en üst düzeydeki insanların da, binlerce gazeteci, işadamı, siyasetçinin de Cemaatin organizasyonu ile gizlice dinlendiği ortaya çıkmıştır.
Bütün bunları unutmuş gibi yapmak ve fikir beyan etmek ciddi bir fikir namusu eksikliğidir. Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür. Unutanlar olabilir, bilmeyenler olabilir, ama unutmuş veya bilmiyormuş gibi yaparak bu konulara dalmak ancak örgütsel ve zihinsel bağlılıkla açıklanabilir. Veya "Erdoğan'a kim zarar veriyorsa biz onun yanındayız" ruhuyla, ki bu da aynı fikir ahlakı eksikliğiyle oluşmuş bir ruhtur.