[17 Mayıs 2014] Soma’yı da içine alan başka ve daha geniş bir şey yazıyordum; uzattım ve yoruldum; Cumartesi öğlen saatlerinde internette biraz dolaşayım dedim; karşıma Yılmaz Özdil çıktı.Soma ve yol açtığı tepkiler, çalkantılar hakkında, Serbestiyet’te önce Serdar Kaya (15 Mayıs: Madencileri kim öldürdü) ve ardından Akın Özçer (16 Mayıs: Yeter artık, ‘basta ya’) fevkalâde iki yazı yazdı son günlerde. İkisi de vahşi bir kutuplaşmanın yarattığı çarpık politizasyona dikkat çekti. Çok kapsamlı ve analitik yazısında Serdar Kaya’nın sorduğu son dört soru özellikle önemliydi. Tekrar pahasına, buraya aynen alıyor ve en kritik cümlenin altını çiziyorum:(6) Üstü başı kömür tozuna bulanmış olan ve konduğu sedyeyi kirletmekten çekinen malum işçiyi gerçekten de çok mu seviyoruz? O adamcağızın hayatı bizim için gerçekten de çok mu önemli? Mesela, o madende o da ölmüş olsaydı, biraz daha mı çok üzülecektik? O adamı (ya da onun gibi diğerlerini) bugün biraz daha başka sebeplerle “seviyor” olabilir miyiz? Peki ya bugün çok sevdiğimiz bu adamları dün bir AKP mitingindeki kalabalığın içinde oldukları zaman da yine seviyor muyduk? “Dengeli beslenemediği için boyu kısa kalmış”, “gazete okumayan”, “internet nedir bilmeyen” bu insanlar, ne oldu da birdenbire sevgilimiz oluverdiler?(7) Acaba ilgili kimseler gerçekten de bedava makarna için mi AKP’ye oy veriyor? Yoksa onları aslında nasıl algıladığınızın gayet iyi farkındalar mı? Acaba aslında pek de AKP’li değil iken onları çok seven sizlerin bazı tavırları nedeniyle giderek kendilerini daha da AKP’li hissetmiş olabilirler mi?(8) Bazı kömür işçileri, ekonomik sınıf bilinci kazanmadıkları için değil, gayet güçlü bir sosyal sınıf bilincine sahip oldukları için AKP’ye oy veriyor olabilirler mi?(9) Sadece siyaseten yararlı oldukları durumlarda sevdiğimiz madencileri biraz da biz öldürmüş ve öldürüyor olabilir miyiz?Çok geçmedi; Serdar Kaya’nın sorularına ve özellikle AKP mitingleriyle ilgili, siyah yazdığım en kritik sorusuna açık ve çıplak yanıt, Yılmaz Özdil’den geldi. Tutarlılığını alkışlamamız gereken Özdil, Halk TV’nin canlı yayınına bağlanıp, Başbakan Erdoğan’ın Manisa ve İzmir mitinglerine “para karşılığı” katıldıkları, Erdoğan’a sevgi gösterilerinde bulundukları için Soma madencilerinin bu kazaya “müstahak” olduklarını söylemiş. “O işçiler için bu kaza normaldir, hatta müstahaktır, Türkiye layığını buldu” cümlesini kullanmış.Hayır, mesele Ertuğrul Özkök tarafından Bekir Coşkun’un yerine getirilen ve kamuoyuna “zeki” diye tanıtılan Özdil’in kişisel kütlüğü, menfurluğu, yüreği nasır bağlamışlığı değil. Asıl mesele, “halk için, halka rağmen”ciliğin gidebileceği en uç noktayı dile getirmiş (ve bu arada, Balyozcuların da neden pekâlâ cami bombalamayı, katliam düzenlemeyi tasarlamış olabileceklerine eşsiz bir psikolojik kanıt sunmuş) olmasında yatıyor.
‘Dağdaki çobanın değersiz oyu’ndan, ‘ölüme müstahak’ kömür madencisine
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik