Yeniden seçimin apaçık cazibesi karşılarında dururken bir koalisyona, hele CHP ile koalisyona girişmek birçok AKP’li için hazmı zor bir lokma. Üstelik böyle bir işbirliğini bizzat laik kesim ve Batı dünyası da desteklerken. Ancak siyasi analiz karşı tarafı da ‘gerçek’ gücüyle görmeyi gerektiriyor. AKP’yi devirmek üzere bir araya gelen çok kimlikli bir koalisyonla karşı karşıya olduğumuz ortada. Ama bu koalisyonun son birkaç yıllık mücadele döneminin neredeyse hiçbir noktasında istediğine ulaşamadığı, son kertede yenildiği de ortada. Ayrıca bu sonuç AKP ve liderliğinin sağduyusu sayesinde olduğu kadar yanlışlarına rağmen de sağlandı. Dolayısıyla ‘nifak cephesini’ gözümüzde büyütmek de yanıltıcı. Açık olan gerçek şu: Eğer siz yanlış yapmazsanız, onların hedefine ulaşması mümkün değil…
Bu veriyi bir kenara yazarak CHP ile muhtemel koalisyon meselesine baktığımızda, AKP’yi devirme arzusunda olanların da pek iyi konumda olmadıklarını görmekte yarar var. CHP onlar için de belirsizlikler taşıyan, kontrolü zor, öngörülemez ve güvenilmez bir yapı. AKP/CHP koalisyonu bu kesim için ‘mecburen’ sığınmak zorunda kaldıkları bir liman. AKP yüzde 41’e düşmesine rağmen, ‘siyasetin galibi’ niteliğini sürdürüyor. Sormamız gereken şu: Onların mecburen razı oldukları bir alternatif AKP için ille de kötü mü olmak zorunda? Siyaset ille de sıfır toplamlı bir oyun mudur? Böyle bir bakış düşmanlaşmaya ve kavga dünyasına mahkûm olmayı ima eder ve zaten AKP’ye meşruiyet zaafı atfedilmesinin de temel nedenidir. AKP’lilerin özcü bir yaklaşımla Batı’yı ezeli ve ebedi bir ‘öteki’ olarak tanımlayan bu ‘Doğu fundamentalizminden’ bir an önce kurtulmasında sayısız yarar var. Çünkü tehlikenin abartılması gerçekçilikten uzaklaşmayı ve var olduğu kadarıyla tehlikenin bertaraf edilmesini fazlasıyla zorlaştırıyor. Bunun nedeni siyasetin kimliksel duruş yüzeyselliğine feda edilmesi ve sonuçta bizzat o kimliğin siyasi imkânları kullanamayacak kadar paralize olmasıdır. Bu gerçeği gizlemek üzere üretilen retoriğin tarihte neredeyse binlerce yıl geriye gitme ihtiyacı, söz konusu zayıflığı ve dumura uğrama halini yeterince ortaya koymakta.
AKP sıkça gönderme yapılan ‘üst aklı’ rakiplerin sahasında yenebilir ve siyasi gücünü global düzlemde kaldıraç olarak kullanabileceği bir meşruiyet seviyesine yükseltebilir. CHP ile koalisyon bunun araçlarından biri olmaya adaydır. Unutmayalım ki CHP ‘sahici’ olmayabilir ama tarihsel maceramız içinde yeterince hakikidir. Yerli olmasa da yeterince yereldir… Geleceğe tutunma şansı bulursa değişebilir ve yeni bir senteze destek verebilir. Bugün CHP’nin kimi zaman ‘arkaik’ ve tutarsız yapısına bakanlar, bu partideki ve laik kesimdeki tıkanıklığın bir nedeninin de bizzat muhafazakârlarda aranması gerektiğini akılda tutmalılar.
Amaç AKP’nin yöneteceği bir ülke yaratmaktan çok daha fazlası olmalı. Amaç AKP’nin tüm farklılıkları geleceğe taşıyarak ve onları özgürleştirip ‘yeninin’ sentezine katarak yönetebileceği bir ülke olmalı. Siyaset rakipleri yenmenin ötesinde bir vizyonu ifade etmeli. AKP’nin uzun vadeli ve kalıcı bir yenilenme ile sağlanabilecek iktidarın peşinde olması gerekiyor.