Reyting kuruluşu Fitch geçen ay sonu yayınladığı bir raporda “Türkiye’nin düşen cari açığını da içeren dış dengelenme kapasitesinin çeşitli önlemlerle kendini ispatladığını” öne sürmüş ve şu kanaati vurgulamıştı: “Türkiye sermaye çıkışlarında ‘ani duruş’ olmadan bir önceki volatiliteyi atlatmıştır ama dış finansmana bağımlılık hala yüksek.” Fitch geçen sonbaharda da Türkiye üzerine çok olumlu bir rapor yayımlamış, yatırım açısından cazip bir tablo sunmuştu… Dolayısıyla bu tür reyting kuruluşlarının ille de manipülatif olmadıklarını teslim etmekte yarar var. Türkiye’nin karşısında ‘düşman’ bir finans dünyası yok… Ama epeyce rasyonel ve kritik bir bakış var.
Bir sonraki tespit olarak ülke ekonomisinin temel göstergelerde iyiye gittiğini, AKP’nin ve Merkez Bankası’nın bu süreçte son derece başarılı olduklarını kayda geçirelim. Ancak Fitch’in nihai kanaati de hayati önemde: Türkiye son volatilite krizini atlattı ama bir sonrakinde ne yapacağı belli değil. Ayrıca bu krizin atlatılması ya da çıkmaması dış finansman çekme yeteneğimize bağlı.
Kısacası dış yatırımlar açısından cazibesini koruduğu sürece Türkiye’nin önü açık. Dolayısıyla siyasetin temel ‘işi’ söz konusu yatırımların kesintisiz biçimde akmasını sağlamak üzere ‘davetkâr’ bir zemin üretmeleri.
Eğer temel göstergeleriniz bütçede ve banka sisteminde olduğu gibi sağlamsa, eğer aynı zamanda çok dinamik ve girişimci bir yeni piyasa üretme yeteneğiniz varsa, eğer tüketim kapasiteniz de orta sınıfın yüzde kırka gelmesinin gösterdiği üzere bu üretimi kaliteli hale getirme potansiyeli ima ediyorsa daha ne istersiniz? Türkiye bunların hepsine sahip… Tek yapacağınız istikrar beklentisini sağlam tutmaktan ibaret.
Son aylarda ülkeye akın akın gelen yabancı yatırımcı da meseleye böyle bakıyor ve birçoğu depresif yaklaşımını üzerinden atamadan dönüyor. Bunun sebebi dolar kurunun fazlasıyla volatil hale gelmesi. Belirsizlik satışı desteklerken alımın geri çekilmesine neden oluyor. Bu durum piyasayı sığlaştırıyor ve spekülasyona açık kılıyor…
Doların bütün dünyada yükseldiği doğru ama maalesef bizdeki durumu açıklamakta yetersiz… Çünkü TL geçen aylarda sadece dolara karşı değil, dünyanın en zayıf ekonomilerinin parasına karşı bile anlamsız bir biçimde devalüe oldu. Bu sonuç Merkez Bankası’ndan bağımsız olarak dünya piyasasının verdiği bir tepkiydi.
Peki, piyasa niçin böyle bir tepki verdi? Çünkü Türkiye’deki faiz tartışması beklentileri belirsiz hale getirdi ve istikrar tablosunu bozdu. Belki yaklaşan seçimler, belki de büyük projelerin ihale sahiplerinin ihtiyaçları nedeniyle siyasi bir çıkış yapılmış olabilir. Sistemi bozan etraftaki kişilerin ve medyadaki kalemlerin ‘düşük faiz’ istemini kuramsallaştırmaları, bir tür dogmaya dönüştürmeleri oldu. Birçok cahil kişi bu olayı kendi küçük dünyalarında bir misyon gibi sahiplendi. Sonra da iş ‘tatlıya’ bağlanınca Merkez Bankası’nın faizi sabit tutmasını görmezden gelebildiler…
Bu olay bize bazı seçimlerin daha doğru yapılması gerektiğini hatırlatıyor. Aksi halde bu konuyu gelecek Fitch raporunda görebiliriz…