Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanlık yarışında en çok konuşulan aday Donald Trump, en çok konuşulan konu ise adayların Müslümanlar'a bakışı.
Trump her açıdan irrite edici bir aday. Her lafı bir pot, her konuşmasından kabalık, nefret akıyor. ABD'de yaşayan tüm Meksikalıları tecavüzcü ilan etmekten, engelli bir gazetecinin taklidini yaparak dalga geçmeye uzanan berbat bir sicil sahibi kendisi. Sahip olduğu kişisel serveti ile her şeyi ama en çok da küstahlığı satın alabileceğine dair inancı Trump'la ilgili sorunun sadece siyasi görüşleri değil, insani özellikleri de olduğunu açıkça gösteriyor.
Malum, Trump'ın en son skandalı, ABD'ye Müslümanlar'ın alınmaması yönündeki açıklaması oldu. Bu son “incisi” ile Trump kendi rekorunu aşmış oldu. ABD medyasında bu sözlerine tepki yağarken, başkanlık adayları bu açıklamayı kınama yarışına girdi.
Ancak burada bir samimiyetsizlik de yok değil.
Öncelikle Trump Columbia Üniversitesinde profesör olan Hamid Dabashi'nin de dediği gibi sorunun kaynağından ziyade, bir semptom. ABD'de uzun zamandır salgın olan bir hastalığın belirtisi aslında Trump.
Kamuoyu yoklamalarına göre Trump Cumhuriyetçi adaylar arasında en önde gidiyor. ABD'de liberal medyanın nefret ikonu hâline gelen Trump kendi tabanı arasında epey popüler. Yani kulağa ne kadar korkunç da gelse, Trump'ın bu açıklamaları ona destek sağlıyor.
ABD toplumuna uzun zamandır tohumları ekilen bir bağnazlığın kaymağını yiyor Trump. Kendisini eleştirenlerin de katkıda bulunduğu bir İslam düşmanlığının tadını çıkarıyor.
Şu an Trump'ı eleştirmek kolay, rahatlatıcı, cool. Savunulacak hiçbir tarafı olmayan, her sözü ile nefret suçu işleyen, her yanından sevimsizlik akan Trump'ı linç etmek şu anda trend.
Peki ABD'de veya Avrupa kamuoyunda Trump'ın başarılı olmasını sağlayan atmosferi oluşturan, Trump'tan çok daha sinsi kurumları, kişileri, yayınları eleştirmeye sıra gelecek mi?
ABD'nin güya liberal medya kurumlarının tekrar tekrar ürettiği İslamofobi'yi kınamaya, ABD'de ve Avrupa'da Trump kadar açık olmasa da İslamofobi'den beslenen siyasetçilerini deşifre etmeye sıra gelecek mi?
Örneğin bir yandan Trump ile dalga geçerken, diğer yandan Merkel'i “özgür dünyanın şansölyesi” sıfatı ile yılın insanı seçen Time dergisinin iki yüzlülüğüne sıra gelecek mi?
Türkiye'nin AB adaylık sürecini gururla engelleyen ve Türkiye'nin AB adaylığına sadece ve sadece dini gerekçeler ile karşı çıkan bir siyasetçiye bu payenin verilmiş olması tuhaf bulunacak mı? Filistinli mülteci bir kızı ağlatan, Suriye meselesinde en başından beri Esad rejimine örtük destek veren bir politika izleyen bir siyasetçinin bu şekilde onurlandırılması sorun olacak mı?
Muhtemelen olmayacak.