Haftalar önce sözleşmiştik Trabzonlu dostlarla, FB maçında Akyazı’da olacaktım. Ama sonra işler değişti. Tam maç haftası yurt dışında katılmam gereken bir toplantı çıktı ve FB maçını tribünde seyretme planım suya düştü.
Neyse, maç günü memlekete dönebildim. Televizyonun karşısında yerimi aldım. Ekranda tribünleri boydan boya bordo-mavi ile kaplayan mükemmel bir koreografi vardı. Onu görünce daha bir hayıflandım. Ama yapacak bir şey yoktu. “Buna da şükür” deyip topun dönmesini beklemeye başladım. Saha güzeldi. Taraftar harikaydı. İnşallah futbol da onlara ayak uydururdu.
Kapanmayan yaralar
TS, milli maç nedeniyle lige verilen aradan önce Malatya’da adeta yıkılmıştı. Tekrar doğrulmak için FB iyi bir fırsattı. Gel gör ki, son yıllarda Kanaryalara karşı Fırtına’nın şansı yaver gitmiyordu. 1996 ve 2011’in kapanmayan yaraları her FB maçı öncesi bütün kenti geriyordu. Aşırı motive olma hali en küçük bir sıkıntıda tribünlerin ve takımın dağılmasına neden oluyor, beklenen sonuçlar da gelmiyordu. En son galibiyet 2010’da alınmıştı, 8 yıldır şehir bir FB galibiyetinin hasretini çekiyordu.
TS maça gayet iyi başladı. Kadro dışı bırakılan Onur’un yokluğunda kale Uğurcan’a emanetti. Malatya’daki hüsranın müsebbiplerinden Hüseyni’nin formasını ise Hüseyin sırtına geçirmişti. Hafta içinde idmanda sakatlanan ve oynayıp oynamayacağı belirsiz olan Onazi’de sakatlığın eseri yoktu, hatta geçen haftalardan çok daha çalışkandı. Sosa istekli, Abdülkadir ve Yusuf da hırslıydı. Sağ kanat tıkır tıkır işliyor, sol kanatta Novak FB kalesinin önünden eksik olmuyordu.
İlk dakikadan itibaren TS rakibe önde bastı, FB’nin yarı sahayı geçmesine müsaade etmedi. FB çıkmaya çalışırken uygulanan sert baskıyla topları kaptı, FB’nin pas yapmasını ve oyun kurmasını engelledi. FB kendi sahasına mahkûm edildi. TS pozisyon üzerine pozisyon üretti. 20 dakika içinde TS, ikisi Yusuf biri de Nwakaeme ile olmak üzere üç pozisyon üretmişti.
Penaltı canavarı
Gölü beklerken penaltı geldi. Ne var ki Rodellega, penaltı canavarı Harun’u geçemedi. Bazı penaltıcılar vardır. Ona güveniniz tamdır. Topu ağlara yollayacağından kuşku duymazsınız. İçiniz rahat olur. Elbette top bu, onlar da penaltıyı kaçırabilirler ama bu siz bunu istisna olarak kabul edersiniz. Kaçan penaltı, penaltıcınıza olan inancınızı sarsmaz.
Hugo, öyle bir penaltıcı değil. İyi bir forvet ama kötü bir penaltıcı. Burak’ı da iyi bir penaltıcı saymam. Bu nedenle TS ne zaman bir penaltı kazansa ve beyaz çizgide ne zaman Burak ya da Hugo’yu görsem elim yüreğime gider. Açık söyleyeyim, onların kaçırmaları değil atmaları beni şaşırtır. Sanırım birçok Trabzonsporlunun hissiyatı da buna benzerdir. Ünal Hoca’nın yerinde olsam penaltıcılarımı gözden geçirir, penaltıları da Sosa’ya veririm. Bir takımda Sosa varsa penaltıyı da o atar!
Penaltıdan sonra da TS girdiği pozisyonları cömertçe harcadı. Aradığını ancak ikinci yarının başında Novak ile bulabildi. Novak’ın golü ders niteliğindeydi; topun kullanımı, üçgenin kurulması, hızlı ve kısa paslaşmalarla rakip defansın dengesinin bozulması, sağ bekin adrese teslim ortası ve sol bekin kaleciyi çaresiz bırakan kafası… Anlattıkça seyredesim geliyor!
Dünyaları kaçırmak
1-0’dan sonra TS, FB’yi adeta ablukaya aldı. Sağdan ve soldan gelen akınlar, ortadan yapılan yarmalarla FB sürklase oldu. 50 ile 70 arasındaki 20 dakikada TS’nin ikisi Novak, ikisi Abdülkadir, biri Onazi ve biri de Yusuf’la gelen 6 net gol pozisyonu vardı. Her atakta “Bu kez olacak” gibiydi ama o ikinci gol bir türlü tabelaya yazılamadı. TS dünyaları kaçırdı. Biraz beceriksizlik, biraz talihsizlik ve biraz da Harun’un gününde olması nedeniyle uzun yıllar unutulmayacak bir farkı tarihe geçirmek mümkün olmadı.
Kaçan goller saç baş yoldururken Sosa sazı eline aldı ve takımı rahatlattı. Muazzam bir goldü. Yine FB çıkmak isterken kazanılan bir topu vuruş becerisiyle öyle bir yere gönderdi ki Sosa, o vakte kadar penaltı dâhil birçok topu çıkaran Harun’a düşen de sadece seyretmek oldu. İkinci gol de hızını kesmedi. Presi artıran TS birçok şans yakaladı ama FB’yi nakavt edecek o son yumruğu indiremedi.
Eğer bu kadar çok fırsatı tepersen eninde sonunda olacak olan olur, topu ağlarında görürsün. TS hücumdayken ucuz bir top kaptırdı, Sosa ile başlayıp Onazi ile devam eden hatalar zinciri FB’ye umut veren bir golle nihayetlendi. O dakikaya kadar futbolun güzelliği ile mest olan taraftarı o dakikadan sonra sıkıntı bastı. Geride kalan 10 (uzatmalarla birlikte 15) dakika azap içinde geçti. FB az daha GS’ye yaptığını TS’ye de yapacak, oynamadan bir puanı kapıp gidecekti. Fakat Uğurcan, tüm Trabzonsporları kahredecek böyle bir sona geçit vermedi.
TS’ye seri lazım!
TS, 80 dakika çok iyi bir oyun ortaya koydu. Maç boyunca 26 şut attı. Rıdvan Dilmen’in dediği gibi “FB kalecisi Harun’un gelen topları karşılamaktan kolları yoruldu.” Eğer son vuruşlarda biraz daha sakin ve becerikli olsa, maçı çoktan bitirecek ve son anlarda taraftarını huzursuz etmeyecekti. Ama yine de Malatya hüsranından sonra FB’yi ezerek alınan galibiyet ile lige dönüş muhteşem oldu.
Bunu devam ettirmek gerek; FB galibiyetini daha anlamlı kılmak için öncelikle gelecek haftaki Kayseri maçı kazanılmalı. Çünkü başarı, sadece büyük maçları almakla gelmiyor. Her maça üç puan veriliyor. Derbileri kazanıp sonrasında tökezlediğinde takımın da taraftarın da tadı kaçıyor. Sezonun ilk devresini kapatmaya dört maç kaldı. Trabzon’a bir seri lazım; son dört maçta alınacak 10-12 puan TS’nin hem puanını hem de psikolojisini güçlendirir.
Kurtuluş altyapıda
FB maçının en güzel taraflarından biri de, TS’nin ilk onbirinde altyapıdan gelen dört oyuncunun forma giymesiydi. Abdulkadir ve Yusuf’a artık aşinayız. Bir maçla erken hüküm vermek doğru değil ama Uğurcan’ın kalede, Hüseyin’in de savunmanın ortasında sırıtmadığını gördük. Onlarda ısrar edilmeli, hatalarında yanlarında durulmalı. Gerek onların zihni/fiziki gelişimlerini sağlamak ve gerek diğer gençlerin önünü açmak için altyapının üzerine daha fazla eğilmeli.
Türkiye’de futbol kulüpleri her yıl menajer sihriyle parlatılan yabancı oyunculara tonlarca para döküyorlar. Ya da taraftarın “yıldız” talebini karşılamak için adı olan ama içi geçmiş futbolculara servet ödüyorlar. Bugün kulüplerin içine girdiği mali açmazın en önemli nedeni budur. Ve TS de bunu yakinen bilir.
Artık bu yanlış gidişe mutlaka bir son verilmeli. Kurtuluş, altyapıda; hem TS hem Türkiye futbolu için.