Merkel’in koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'li Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın ziyaretini değerlendiren etkili Alman gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’un analizinde şu satırlar dikkat çekici: “Türkiye’nin ekonomik selameti yeni yatırımları gerektiriyor. En önemli sermaye ise güvendir. Böylece konu yeniden yargı ve demokrasiye gelip dayanıyor. Korku yatırım için iyi bir ortam yaratmaz. Alman vatandaşlarının haklarında dava açılmadan tutuklanması, ABD ile ticari savaşta Almanya’nın (Türkiye'ye) yardımcı olması arzusuyla bağdaşmaz.”
Maas'ın ziyareti, Almanya ve AB ile ilişkileri yeniden tamir açısından, iyi bir deneme olacak. Almanya cephesinde, belli ki, Türkiye ile ilişkiler bağlamında, yeni bir havanın oluşma ihtimali güçleniyor.
Türkiye, yaşadığı ekonomik sıkıntılara çözüm ararken iyice soğumaya terk ettiği AB konusunu, yeniden gündeme alma ihtiyacı içinde. AB ülkeleri ve medyası da, Türkiye’nin bölge ve Avrupa açısından önemini, yeni baştan masaya yatırıyor.
7 bin Alman firması
Süddeutsche Zeitung’a göre; 7 bin Alman firması, Türkiye'deki ekonomik darboğazdan etkileniyor. Türk firmalarının dış borçlarının önemli bir bölümü Alman bankalarına. Bu, işin ekonomik boyutu. Siyasi ve sosyal açıdan, şu anda Suriye’de Rusya’nın öncülük ettiği İdlib kuşatması, Türkiye sınırlarına yeni mülteci akını ile sonuçlanabilir. Bu da Almanya ve Avrupa için yeni göç dalgası anlamına geliyor.
Bu noktada AB'nin Türkiye’ye gereken desteği vermediği de ortada.
Alman gazetesindeki yorum şu değerlendirmeyle bitiyor: “Recep Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda(…) güç kaybetmesine paralel olarak önemi arttı. Çelişkili gibi gelen bu teşhis ancak Ortadoğu’daki cinnet halini düşününce anlam kazanıyor. ABD ile arasındaki ticari anlaşmazlık yüzünden ekonomisi tökezleyen Türkiye'nin durumu (…) Erdoğan’ı, aslında hoşlanmadığı Avrupa Birliği'ne yaklaşmaya zorluyor.” Gazete, AB’nin, Türkiye'ye, güneydoğuda, “koruyucu güç” olarak ihtiyacının olduğuna vurgu yapıyor.
Hayırlı gelişme
Türkiye’nin insan hakları karnesini düzeltmesi, AB'nin önceliği ve olmazsa olmazı. Bu alanda kendimize çeki düzen vermeye, her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Öte yandan, Avrupa’nın Türkiye ile ilişkileri kopma noktasına getirmesinin, AB ve bölge barışı açısından sakıncaları, giderek daha iyi anlaşılıyor.
“Her şerde bir hayır vardır” denir ya, AB ile ilişkiler de böyle bir duygu uyandırıyor. Türkiye’deki ekonomik sıkışma, Suriye’deki tehlikeli tırmanış, Ortadoğu coğrafyasındaki belirsizlik; Ankara’yı Brüksel’e, Brüksel’i Ankara’ya yaklaşmaya itiyor.
Her iki taraf da diğer tarafın varlığını yeniden hatırlıyor.