1994 yılı Kasım ayında gazeteler okuyucularına büyük başlıklarla bir haber verdiler. Köyleri yakılan 10 muhtar Meclis’te Başbakan Çiller’le görüşmüş, “Köyümüz yakılırken helikopterlerden yakanlara yardım atıldı” diyen muhtarlara Çiller şöyle demişti: “Gözlerimle görsem inanmam, PKK’nın helikopterleri olabilir.”
O yıllarda yakılan yüzlerce köy hakkında gazetelerde çıkmış en büyük haber bu olabilir: “PKK’nın helikopterleri yapmıştır.”
Bu açıklamayla dalga geçen PKK’ya yakın bir dergi kuyruğuna PKK yazılmış bir helikopter fotoğrafının altına şöyle yazmıştı “PKK savaşta kahramanlık gösteren gerillalarını yılda iki defa turistik bir gezi için Aspendos’a gönderiyor."
O gün devletin her türlü akla zarar açıklamasına inanan medyanın bir kısmı bugün aynı geleneği PKK için sürdürüyor.
PKK’nın medya propagandasının merkez medyada bir habere, yoruma dönüşmesi an meselesi. Son örnek en az Çiller’in PKK helikopteri kadar gülünçtü.
Nuçe Tv’nin Aksaray’da Bilal Erdoğan’la fotoğraf çektiren meşhur ciğerciyi IŞİD lideri, Süleyman Şah’a ikmale giden konvoyu, IŞİD’e yardım konvoyu, Suriyeli arabesk şarkıcısını Nusra lideri “zanneden” yöneticisi bu kez de AK Parti Uşak milletvekili adayı Eyüp Gökhan Özekin’i “Serêkaniye'ye saldıran Nusra çetelerine her desteği veren” ilan etti. Delili ise siyah tevhid sancağını kenarından tutarken çekilmiş bir fotosuydu.
Ertesi gün CNN Türk’e bağlanan Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi, “Olmasaydın Olmazdık” saçmalığına verdiği “Olmasaydık da Olurduk” ilanı yüzünden hassas Kemalist duygularını inciten Özekin için “El Kaide'yle ilişkili gruplarla bağlantısını da biliyoruz” deyiverdi. Kaynak tabii ki Nuçe TV’nin yöneticisinin tweetiydi.
Halbuki o tweetteki fotoğrafı görenler anında bunun Sancaktar dergisinin reklam filmi, bayrağın önünde ipadden bildiri okuyanın da Hakan Albayrak olduğunu anlayıp çoktan dalga geçmeye başlamışlardı.
PKK, HDP propagandasının merkez medyada sorgusuz haber ve bilgi hâlinin getirilişinin pek çok örneğini gördük son üç yılda. Hükümetle kavgalı medya mensupları, HDP siyasetiyle mesafeyi kaybetmiş yazarlar gazeteciler üzerinden akla zarar pek çok sahte belge, bilgi merkez medyaya haber olarak taşındı.
Son örnek Ağrı’da yaşananlar.
Politik nedenlerle olayla ilgili PKK’nın resmi hikâyesi, devletin resmi hikâyesinden daha inandırıcı bulundu.
Hikâyeye göre AK Parti ve Erdoğan, başkanlığı öylesine bir saplantı hâline getirmişti ki “milliyetçi oyları almak için” kendi askerini “çatışmalı alana” sürmüştü. Neredeyse devlet kendi askerine pusu kurmuştu. O kadar ki “Yaralanan” askerleri kurtaran da HDP’liler olmuştu. (Maalesef bir vatandaşımız bu anlamsız çatışmada hayatını kaybetti, onun ölüm nedenini adil bir soruşturmayla aydınlatmak da devletin görevidir)
Bu hikâyeye göre PKK ağaç dikme festivallerine katılan bir izci örgütü. Askerler de herhalde üzerlerine atılan güllerin dikenleri yüzünden yaralandılar. Yoksa bir ağaç festivali neden “çatışmalı alan” olsun. PKK’lıların sivillerin olduğu bir yere silahla gelip hayatlarını riske atmasının sebebi de tamamen ekolojik topluma olan inançları. Belki de o silahların dipçikleriyle ağaç dikmişlerdir.
Hadi hükümetle kavgalarından Tamil kaplanları Türkiye’de eylem yapsa onda bile boncuk bulacakları geçtik. 12 yılda 9 seçim kazanmış ve 10’uncusunu kazanmaya doğru giden bir iktidarın seçim için kendi askerlerini öldürtmeyi göze aldığını düşünecek kadar hakikatle tendon bağlarını koparmışlar.
Çözüm sürecine bu kadar kendini bağlamış bir iktidarın seçime 2 ay kala yaşanacak bir asker ölümü karşısında oylarını artıracağı fikri şeytanın bile aklına gelmez. Çünkü şeytan en azından 'akıllı'dır.
Oslo, Habur, Öcalan’la müzakere, İmralı görüşmeleri derken sürekli çözüm sürecinin arkasında duran, siyasetini çözüm üzerine kurmuş bir iktidarı her seçim öncesi “Milliyetçi oylara oynuyorlar” klişesiyle değerlendirmekten, sürekli yanılmalarına rağmen usanmadılar. AKP’nin son 12 yılda milliyetçi Orta Anadolu’nun siyasi sosyolojisini nasıl değiştirdiğini halkın böyle oyunlarla kandırılamayacağını, milliyetçiliğin alıcısının azaldığını, çözümün sorundan daha çok sattığını anlayacak bir entelektüel çabanın kendisi yandaşlıkla eşit onların gözünde…
Bunların hepsi bir tarafa da PKK’lıların siyasi bir partinin ağaç dikme festivalinde ne işi olduğu sorusu en başta HDP’lilerin sorması gereken bir soru değil mi?
En başta Türkiye’nin her yerinde seçime giren HDP’nin PKK’nın kampanyasına verdiği bu destekten rahatsız olması, bunun Batı’dan gelecek muhtemelen oyları azaltacak, HDP’yi kriminalize edecek bir destek olduğunu görüp, kapalı kapılar ardında da olsa buna itiraz etmesi beklenmez mi?
Peki, PKK’nın çözüm sürecinden anladığı bu mu? Dünyanın hangi ülkesinde silahlı gerillaların sivillerle festivale katılmasına müsaade edilir? Geçen yıl müsaade edilmiş, bunun suyunu çıkarmanın manası nedir? Hangi barış süreci, gerillalar Heidi gibi dağ bayır dolaşırken sorunsuz yürür? Haydi çekilmiyorsunuz bari, askerle gerillayı karşı karşıya getirecek durumlardan uzak durmak bu kadar zor mu? Hangi modern demokraside silahlı birlikler seçim kampanyasına katılıyor?
Bu yüzden mi 3 yıl önce söz vermesine rağmen çekilmedi PKK? Ağaçlandırma faaliyetleri için mi? Yoksa “seçim güvenliğini” sağlamak için mi? Rojavalı genç kızlar, erkekler birkaç haftalık silahlı eğitimle IŞİD karşısına çıkarken, bölgenin en tecrübeli gerillaları bu yüzden mi 3 yıldır tek kurşun atılmayan Türkiye’de kaldı?
19 yaşındaki Güney Afrikalı İvana Hoffman Almanya’dan, Yunan asıllı Konstandinos Erik Scurfield İngiltere’den, Ashley Kent Johnston Avustralya’dan kalkıp Suriye’ye Kürtlerle birlikte savaşmaya gelirken, birkaç yüz kilometre yukarıda Ağrı’daki tecrübeli PKK savaşçıları, Meclis’te vekillerinin, belediye başkanlıklarının olduğu, siyasi partilerinin seçime girdiği Türkiye’de ağaç dikme festivallerine mi katılıyor?
Çözüm sürecinin amacı PKK’nın siyasileştirilmesiydi, HDP bu yüzden bir fırsattı. Ama anlaşılan tam tersi de oluyor. PKK sivilleşeceğine, siyasileşeceğine, HDP üzerinden muhalif Türkleri, merkez medyayı militarize ediyor. Savcı rehin alıp öldürenlerin teröründe adalet bulan beyaz Türkler, silahlarıyla ağaç dikme festivaline katılan gerilla fotoğrafında iktidarın seçim provokasyonu gören kanaat önderleri bunun sonucu olmalı.
Anlaşılan, çözüm süreci seçimlerden sonraya dondurulup ertelendi. En azından bunu korumak iki taraf için de o kadar zor olmamalı.
Bir de son cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 97 seçime katılım oranıyla 189 oyun 189’unu Demirtaş’a veren Diyarbakır Lice Yünlücelileri, yüzde 98 katılım oranıyla 178 oyun 177’sini Demirtaş’a veren Diyarbakır Silvan Çığıllıları, yüzde 98 katılım oranıyla 591 oyun 589’unu Demirtaş’a veren Şırnak Silopi Dorukluları, vb rahat bırakmak…
Bırakın, en iyi, en sivil ve silahsız olan kazansın…