Geçen yazımda Bill Gates’in sosyal fayda konusuna bakışından ve bu işlere profesyonel adanmışlığından bahsetmiştim. Bu yazıda ise Bill Gates’in, Gates Vakfını birlikte kurduğu ve eşit ortak olarak yönettiği eşi Melinda Gates’ten bahsetmek istiyorum.
Melinda French (evlilik öncesi soyadı ile) Bill Gates’e benzer bir şekilde orta okul ve lise yılarında matematik ve bulmaca çözmedeki beceri ve zekâsı ile dikkat çeken bir öğrenci. Lise yıllarında bir Apple bilgisayar ile tanıştığı anı hayretler içinde kalmıştım diye hatırlayan Melinda, bilgisayar tam da matematik ve bulmacayı bir araya getirdiği için eğitimini bu alanda yapmaya karar veriyor. Amerika’nın en iyi okullarından Duke Üniversitesi’nden bilgisayar teknolojisi ve ekonomi alanlarında lisans ve Fuqua School of Business’dan iş idaresi lisansüstü (MBA) diplomalarını beş yılda alıyor. Normalde 26 yaşında tamamlanabilen bu programları Melinda 22.5 yaşında tamamlayarak, hemen akabinde Microsoft’a iş başvurusunda bulunuyor. 1987’de Microsoft yedi MBA mezunu işe kabul ediyor, altı erkek ve Melinda. Tahmin edebileceğiniz üzere Melinda iş yerinde çok hızlı yükseliyor ve kısa bir süre içinde önce kendi bölümünü sonra yüzlerce Microsoft çalışanını yöneten bir pozisyona geliyor. Bu dönemde Melinda ve Bill evleniyorlar. 10 senelik Microsoft kariyerinden sonra Melinda şirketten ayrılıyor ve sosyal alanda çalışmaya başlıyor. Devam eden dönemde tüm vaktini Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın çalışmalarına ve sosyal amaçlı işlere adıyor.
Gelelim esas anlatmak istediğim konuya. Melinda French Gates bu senenin Eylül ayında dikkat çekici bir açıklama yaptı. Önümüzdeki 10 sene boyunca Amerika’da (ABD) kadınların gücünü ve etkisini genişletmek amacıyla yapılacak çalışmalara 1 milyar dolar taahhüt ettiğini açıkladı. Mali desteğinin bu alanda çalışan uzman ve savunuculara bir güvenoyu olmasının yanında destek verebilecek başka bağışçılara da bir çağrı olduğunu vurguladı.
Kadınların toplam iş gücü piyasasındaki oranının %50’yi yakaladığı 2019 senesinde Amerika’da bu ölçekte bir kadın kampanyası başlatılmış olması ilk duyduğumda bana abartılı gelse de sonrasında Melinda Gates’in bu girişim hakkında yazdığı makaleleri okuyunca çok akıllıca bir müdahalede bulunduğuna kanaat getirdim.
Gates’in makalelerine göre iş gücü oranı eşitlenmiş olsa bile kadın-erkek arasındaki kazanç, terfi ve karar verme mekanizmalarında yer alma seviyeleri hala eşit değil. Kadınların elde ettikleri kazançta trend artış yönünde ancak kadın-erkek arasında hala %20’lik inatçı bir fark var. Ayrıca elde edilen kazanımlar tüm kadın grupları arasında eşit dağılmıyor; beyaz olmayan, fakir, lezbiyen ve trans kadınlar sürekli olarak en düşük maaşlı işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar.
World Economic Forum – Gender Gap Index (Dünya Ekonomi Forumu Cinsiyet Eşitsizlik Endeksi) cinsiyet eşitliğini şu kriterlerle ölçüyor: kadının işgücü piyasası ve kamu görevlerindeki temsili ile sağlık ve eğitim açısından durumları. WEF tahminlerine göre, şu andaki değişim hızı ile, Amerika’da kadın-erkek eşitliği ancak 208 sene sonra sağlanabiliyor. Bu süre Kanada’da 51, İngiltere’de 71 sene olarak tahmin ediliyor.
İşte Melinda Gates’i harekete geçiren en etkili veri bu 208 senelik süre olmuş, ve bu uzun süreye atıfta bulunarak Eşitlik Bekleyemez sloganı ile yukarıda bahsettiğim 1 milyar dolarlık kampanyayı başlatmaya karar vermiş.
Öte yandan, Gates bu ağır dönüşüm hızına rağmen son senelerde yaşanan bazı olumlu gelişmelerin bir fırsat penceresi oluşturduğuna inanıyor. #MeToo kampanyası ile milyonlarca kadının kendi hikayesini paylaşma cesareti bulduğunu, yüzbinlerce insanın sokaklara döküldü, 2018’de rekor sayıda kadının seçimlerde aday olduğu ve kazandığı bir dönemde ivmesi yüksek bir müdahalede bulunmak gerektiğine karar veriyor.
Bu amaçla, kendi şirketi Pivotal Ventures aracılığı ile kadınların gücünü ve etki alanını genişletmek misyonu ile çalışan inovasyon ve çeşitlilik yaklaşımlarına sahip ortaklar ile projeler yürütmeye karar vermiş.
Ve bu girişimin stratejisi için üç öncelik alanı belirlenmiş. Birincisi, kadınların profesyonel olarak gelişmesi ve yükselmesinin önündeki engelleri kaldırmak; yani çocukların bakımı ve ev işleri, cinsel taciz ve ayrımcılık, cinsiyet kalıplarını besleyen ön yargılı ve basmakalıp yaklaşımlar konularında yapıcı politikalar oluşturmak. İkincisi, toplum nezdinde etkisi nispeten daha yüksek olan seçili sektörlerde kadınların çalışmasını ve yükselmesini hızlandırmak; yani teknoloji, medya, kamu hizmeti, akademi ve girişimcilik. Üçüncüsü ise, kadın-erkek eşitliği konusunda reforma ihtiyacı olan şirketler ve kurumlar üzerinde ortaklar, müşteriler ve çalışanları mobilize ederek baskı kurmak. Üçüncü çalışma alanı açısından ‘bilginin’ mobilizasyon oluşturmak için çok hayati bir role sahip olduğunun altını çizen Melinda Gates, Amerika’da cinsiyet üzerine yeterli kapsamda bilgi üretilmediğinden şikayetçi. Cinsiyet üzerine kapsamlı ve hatasız bir data toplama ve analiz merkezi oluşturulması için de ayrıca fon geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Gates eşitsizliklerin özellikle nerelerde yoğunlaştığı ve ne şekilde harekete geçileceği ancak bu şekilde anlaşılabilir gerçeğinin altını çiziyor. Verdiği referans ise WHO (Dünya Sağlık Örgütü), cinsiyet konusunda WHO’a benzer merkezi ve kurumsal bir yapı oluşturulmasını öneriyor.
Sorunları ne kadar büyük olsa da Amerika’ya göre Türkiye olarak cinsiyet eşitsizliğinde daha ciddi ve acil çözümlere ihtiyacımız olduğu kesin. Yukarıda bahsi geçen WEF Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2018 raporunda Türkiye 149 ülke arasında 130. sırada. Yani kadın-erkek eşitliğinin sağlanması açısından dört ayrı kategoride aldığı puan ile 149 ülke arasında ancak 130. olabilmişiz.
Bir sonraki yazıda WEF 2018 Cinsiyet Eşitsizliği Raporu ve Türkiye üzerine yapılan değerlendirme hakkında biraz daha detaylı yazmak istiyorum.