Ayşe Yırcalı

ABD’de yüksek ateş

Mart ayından bugüne, yani üç aylık kısa bir zaman diliminde, dünyanın süper gücü Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşananları kabaca sıraladığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor.

Uzaktan..

Uzaktan eğitim sistemi evimizde sıkı bir disiplin içinde işliyor. Ben anne olarak gerek okul müdiresi, gerek aşçı, gerek öğretmen, gerek servis elemanı olarak tüm gün mesaideyim. Çocuklar ise sabah sekiz gibi oturdukları bilgisayar başından öğle yemeği arası için kalkıp, sonra yine 16.00’ya kadar derse devam ediyorlar. Hal böyle olunca, uzun soluklu olacağa benzeyen evde kalma sürecini sağlıklı yönetebilmek için de bazı kuralları esnetmek lazım geliyor.

Venedik’te Ölüm

1912’de yayımlanan Venedik’te Ölüm kitabında meydana gelen salgına dair Venedik makamlarının tutumuyla günümüzdeki corona virüs salgınında İtalya’nın kötü ve yetersiz yönetimi arasındaki benzerlikler insanı gerçekten şaşırtıyor. Sadece resmi makamların değil genel olarak insan davranışının nasıl zamansız ve evrensel olduğunu yüz sene önce kaleme aldığı hikâyede mükemmel bir anlatımla yazmış Thomas Mann.

Ünlüler davasındaki karar ünsüzlere yarar mı?

Weinstein kararının taciz ve tecavüz vakalarında polis, savcı ve jürilerin tutumunda genele yayılan bir değişime yol açacağı teorisi bazı yorumcular tarafından fazla iyimser bulunuyor. Bu süreçte şikayetçiler etrafında oluşan destek mekanizmasının ve sosyal ilginin nadiren bu kadar geniş olduğunu düşünürsek bu yorumlara hak vermek gerek.

Oscar’dan tarihi bir adım

Fakir ama kurnaz bir ailenin, zengin ama safça bir aileyi adım adım kandırarak evlerine nüfus etmesi ile başlayan film şaşırtıcı dönemeçlerle devam ederken, mesaj vermekten ziyade her bir karakterin içinden yansıyan bir bakışa sahip. Bong’un “palyaçosuz bir komedi, kötü karaktersiz bir trajedi” tanımlamasını yaptığı filmde bir başrol de yok. Kara mizah, gerilim, dram gibi farklı türleri bir arada kullanan, yaratıcı kurgusu ile seyirciyi ters köşe edebilen çok kuvvetli bir film.

Oscar’a bir kala

Milyonlarca insanın seyrettiği bir yarışmada en iyiyi seçmek ve ödüle layık görmek zor iş. Ben kendi maratonum sonunda bile – üç tanesini seyretmemiş olmakla beraber – seçim yapmakta zorlanıyorum. Ama tüm dış faktörleri bir kenara bıraktığımda, yani Akademi, ideoloji, verilen mesaj, yerli yapım, yabancı yönetmen vs, beni en çok içine alan ve baştan sona her açıdan beğenerek izlediğim film Marriage Story oldu.

İran sokakları

Sokaktaki insanların yanı sıra, İran bürokrasisinin önde gelen üyeleri de rejimle aralarına açıkça mesafe koydular, bir çoğu geçtiğimiz dönemde istifa etti. Gazeteler okuyucularını yanılttıkları için özürler yayınlayıp, sorumluların takipçisi olacaklarına söz verdiler. Birçok sanatçı festivallerden geri çekildiğini açıkladı. Bir televizyon sunucusu “13 yıldır size söylemek zorunda kaldığım yalanlar için özür dilerim” diyerek izleyicilerinden affını istedi.

Kasiyer

Murata, kitabında sadece kadınlar hakkında değil sosyal normların erkekler üzerindeki etkisinden de bahsediyor. Bir erkekten beklenen iyi para kazanmak, aile kurmak, kültürel ve sosyal anlamda toplum kurallarına uyan ve faydalı işler yapan iyi bir aile babası olmak gibi temel şartları karşıla(ya)mayanların maruz kaldığı dışlayıcı ve aşağılayıcı bakışa dikkat çekiyor.

Türkiye’nin Las Tesis ile imtihanı

Türkiye’de devlet sistemini eleştiren protestoların bu gibi tepkilerle karşılaşması yadırganacak bir şey değil. Ancak esas meseleye bakıldığında, yani kadına karşı şiddet sorununun ve bu soruna dair oluşan toplumsal tepkinin her geçen gün büyüyerek rahatsızlığın geniş kitlelere yayılıyor olmasına, Las Tesis protestosuna verilen tepkilerin tekrar düşünülmesi gerekir.

The Irishman

Bugün Amerika’nın gelmiş olduğu toplumsal ve siyasi ortamı her ne kadar beğenmesek de, büyük yapım bir sinema filmi tarafından Amerika siyaseti, eski bir başkanı ve ailesinin özgürce konu edilebilmesi ve herhangi bir cezai yaptırım ile karşılaşmaması saygıya değer.

Bizi biz yapan yalanlar

Aslında teknik diye sıfatlandırılan faktörün ana çıkış noktası da insan, yani devlet aygıtındaki insan ve onun bilinçli sorumsuzluğu. Tam da bu bilinçli sorumsuzluklarının farkında oldukları için hem santral yönetimi hem devlet kendi suçlarını saklamak üzere kaza anından itibaren olayı büyütmemeye ve gerçekleri saklamaya çabalıyor. Devlet sırlarını örtbas etmek için yeni yalanlara başvuruyor, doğal olarak yeni yanlışlar yapıyor ve bu maalesef daha fazla insanın ölmesine, zarar görmesine sebep oluyor.

Beş iş kadını aranıyor!

Ekonomide ve siyasette kadının yerini güçlendirmek adına Türkiye’de sivil toplum kuruluşları ve özel sektör birçok başarılı projeye imza attılar, birçok yaratıcı çalışma halen devam ediyor. Ancak, acaba tam da Melinda Gates örneğinden yola çıkarak, iş dünyamızda başarıları ve güçlü pozisyonları itibarı ile öne çıkan beş iş kadını bu alanda enerjisi yüksek yepyeni ve güçlü bir kampanya başlatsalar etkili bir girişim olmaz mı?

#EşitlikBekleyemez

Sorunları ne kadar büyük olsa da Amerika’ya göre Türkiye olarak cinsiyet eşitsizliğinde daha ciddi ve acil çözümlere ihtiyacımız olduğu kesin. Yukarıda bahsi geçen WEF Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2018 raporunda Türkiye 149 ülke arasında 130. sırada. Yani kadın-erkek eşitliğinin sağlanması açısından dört ayrı kategoride aldığı puan ile 149 ülke arasında ancak 130. olabilmişiz.

Bilgisayar programından tuvalete uzanan kariyer…

2008’de Microsoft’taki görevinden ayrılan ve tüm zamanını Vakfın çalışmalarına adayan Bill Gates’in aklını ve kaynaklarını inandığı amaca adaması hem etkileyici hem de ilham verici. Bence bu hikâyenin en altı çizilecek yönü Gates’in yaptığı sosyal yardımları bağış yapmanın ötesine geçip sorunlara gerçek ve kalıcı çözümler üretmek adına profesyonel bir şekilde ele alması.

Spring Restaurant – Londra’da Bahar

Dikkati çeken diğer bir yaklaşım, kâr amacı güden ticari bir işletme olsa da lokantanın yarattığı değeri toplum ile paylaşması. 2016’da başlatılan ve büyük ilgi gören “scratch” (çiziktirme) menü buna güzel bir örnek. Daha yüksek fiyatlar ile müşterilerine sattığı menüde kullanılan ürünlerin mutfak içinde değerlendirilmeyen kısımları kullanılarak her gün için bir “sctratch” menü hazırlanıyor ve akşamları 17.30-18.30 arasında çok daha uygun fiyatlardan sunuluyor. Bu sayede normal fiyatlarıyla bu lokantada yemek yeme bütçesine sahip olmayan kişiler de bu hizmetten faydalanabiliyorlar.

Nazım’a Yolculuk

Bu ciddi arşiv çalışması ve Oral’ın tarih alanında da tecrübeli olması sadece Nâzım Hikmet’in hayatı ve ilişkileri hakkında değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ve Cumhuriyet’in 1950’li yıllara kadar olan süreci hakkında da okuyucuya kapsamlı bir çerçeve sunuyor

Federico García Lorca: El Duende

Her sanat dalında rastlanabilecek duende Lorca’nın gözünde Almanya’nın esin perisi, İtalya’nın kalıcı meleği ile denk düşer. Öte yandan esin perisini sakin ve silik, meleği ise yol gösterici ve koruyucu bulan Lorca’ya göre duende karanlık ve ürperticidir, ondan esin beklenmez, onunla savaşılır.

Böyle olur mu

Günümüzde kalmadı artık böyle bir şey diyenler olacaktır, haklı da olabilirler. Ama sanki kızan, bağıran, hoyratlaşan tarafımız daha çok görünürde. Sosyal medyada, televizyonda, siyasette. Diğer taraftan çoğumuzun kendi kendimize kaldığımızda, kendi iç dünyamıza kulak verdiğimizde daha içten bir benle buluştuğuna inanıyorum. Ama acaba bu ben’e yeterince kulak veriyor muyuz?

Cahiller

Esas tanık olduğumuz yaptıkları işe dair sahip oldukları tutku, azim ve kalite arayışı. Ürettikleri şeylerde en iyi kaliteyi yakalayabilmek adına ortaya koydukları emek ve feragat ettikleri maddi kazanç bugünün dünyasında belki istisna ama bu aynı zamanda kişisel bir mesele. Yani kalite açısından önce kendilerini tatmin etme ihtiyaçları ve kalitesizliğe/vasatlığa kendi kişiliklerinin mâni olması.

Federico García Lorca: Hayatı ve ölümü

Bazı yazarların hayatlarından ve eserlerinden akan coşku birleşerek nadir görülen bir olağanüstülük haline gelir, bana göre Lorca bu yazarlardan biridir. Hem müzikte hem yazıda çok kuvvetli bir yeteneğe sahip olması sayesinde ses güzelliği taşıyan şiirlerinin etkisi çok derindir. Ancak sadece müzikalite değil aynı zamanda ait olduğu coğrafyanın geleneklerini yaşattığı anlamsal bütünlük ve duygusal berraklık onu büyük şair kılar.

Kadın kutuplaşması

Kadınlar olarak önemli toplumsal meselelere kendi çıkarlarımızdan ve ait olduğumuz sosyal gruplar içinden bakıyor, tanımlıyor ve sorunsallaştırıyoruz. Demokrasi, özgürlükler, tolerans, bir arada yaşamak gibi konularda erkeklerden pek bir farkımız yok gibi gözüküyor.

Mizaru, Kikazaru, Iwazaru

Bazı şeyler denk geliyor ve insanın günlük hayatında karşılaştıkları yaşananlara dair zihninde farklı bir bakışa yol açıyor. Yakın zamanda bu üç maymunun hikâyesi ile yeniden karşılaşmışken yerel seçimler sürecinde Türkiye medyasını izlediğimde bu örtüşmeyi düşünmeden edemedim.

Seçimler ve iki kadın

Cinsiyetçi bakışımız, fiziksel özellikleri dedikodu malzemesi etmemiz, kadını bir bireyden ziyade bir eş, ana, bacı olarak niteliyor olmamız, tartışma unsuru olarak araçsallaştırmamız (acaba artarak mı) devam ediyor.

Türkülü seyirlik

bu yol uzaktır menzili çoktur geçidi yoktur derin sular var Yunus Emre

Beklerken…

Günümüzün gerçekliğine gelirsek, bu tabirin son günlerde sohbetlerde sık duyulmasının sebebi sanırım toplumsal yaşantımıza dair memnuniyetsizlik ve geleceğe dönük olumsuz bakışın yaygınlaşması. Özellikle yaklaşan yerel seçimler ve bu seçimlerden bizi iyileştirecek herhangi bir sonucun çıkmayacağına dair beklenti epey etkili.

Gizemli ressam Mihri

Bu hikâyenin birçok hüzünlü tarafı var. Sanırım en önde geleni hangi sebeple olursa olsun doğduğu topraklardan uzakta ve memleketinden kopuk, genellikle yalnız ve mücadele içinde geçmiş bir yaşam sürmüş olması. İkincisi döneminde son derece önemli ve yenilikçi bir adım olan Kız Sanat Okulu’nun kurulmasında rol oynayan, birçok kadın ressamı eğiten ve destekleyen öncü bir sanatçının Türkiye ile bağının tamamen kopmuş olması

Bir şairi yaşatmak

Nâzım Hikmet ve onun gibi önemli toplumsal değerlerimizi ya çok seviyoruz ya nefret ediyoruz. Ya bir fanatizm yaratıyoruz, ya da lanetliyoruz. Ya bizim oluyor, ya onların. Bizim adamımız ise çoğu zaman tam da anlamadan sahipleniyoruz, laf söyletmemek adına bir tanrı haline getiriyoruz, kendi zihnimizde bile eleştirmekten imtina ediyoruz. Yüceltiyoruz, putlaştırıyoruz ve insanlıktan çıkartıyoruz. Benzer şekilde diğer kamp da anlamadan nefret ediyor, lanetliyor ve yine insanlıktan çıkartıyor. Ve bunu toplumda öne çıkan birçok şahsiyet için çok sık yapabiliyoruz.

Oscar şaşırtmadı

Hollywood beyaz Amerikan dünyasının sorumlulukları açısından henüz cesur adımlar atmaya hazır değil gibi görünüyor. Dünyayı daha iyi bir yer yapmaya soyunan tatlı masallar, insanları iyi hissettirecek, rahatsız etmeyecek filmler Hollywood için uzun zaman daha biricik olmaya devam edecektir.

Canlı erkek, canlı kadın

Vasatlık sarmalının dışına çıkabilmeyi başarmak kolay değil. Hele bizimki gibi sosyal, kültürel ve ekonomik baskıların insanların hayatı ve davranışları üzerinde son derece etkili olmaya devam ettiği bir toplumda. Yine de bu sarmalı kabul etmek durumunda değiliz, kendimize nefes alacak küçük alanlar açarak işe başlayabiliriz.

Mahzun yüzlü şövalye

Yapımcılar, yönetmenler, uyarlayanlar, dramaturglar, oyuncular… Hepsi de Don Kişot’un insanlık tarihindeki yerini ıskalamış olabilirler mi? Taşıdığı anlamı, eserin ilk modern roman olduğunu, toplumsal eleştirisini, karakterlerin bütünselliğini, tezatlıkları…