O, biz gazetecilerin Hakkı Ağabey’iydi. Önceki kuşakların, yaşayan, konuşan yazan temsilcilerindendi. Radikal gazetesine yazarlar öyle sık gelmezken, Hakkı Devrim gelirdi. Çünkü, o gazetenin mürekkep kokuları içinde mesleği öğrenmiş, ustalaşmış ve yetkinleşmişti. Ne zaman Radikal’e gitsem, ilk yaptığım onunla sohbet etmek olurdu. Parlak ve kıvrak zekasıyla, güncel eleştiriler yapar, geçmişe ilişkin anektodlar aktarırdı. Gazeteciliğe başlayışını şöyle anlatmış: “Yıl 1954’tü, 25 yaşındaydım. Cihad Baban beni karşısına alıp bir teklifte bulunmuştu desem, yanlış olur; resmen tebligatta bulunmuştu:
– Hakkı, sen kaç yaşındasın?
– Tam 25 ağabey.(…) Arkasını bekliyorum. – Bak, dedi damdan düşercesine. Senin Son Saat’teki mülakat yazarlığın, İstanbul Radyosu’ndaki reji asistanlığın ve Türkiye Turizm Kurumu’ndaki müdürlüğün, nihayet bu hafta sona erecek. Bundan böyle tek işin, ama doğru dürüst bir mesleğin olacak: Sen artık ful-taym çalışan gazetecisin. (…) – Hayır, diyebilecek halim mi vardı ki… Özrümü söyledim:
– Ağabey, artık askere gitsem diyordum ben de… Ne dersiniz?
-Tamam git, dedi. O kadar beklerim, kıymetlilerimdensin. (…) Harbiye 1. Ordu Komutanlığı’nda ve (sabah akşam üçerden, günde 6 saat) Tercüman ve Son Saat gazeteleri yazı işlerinde çalışmaya başlamıştım. Ben, 1951’den beri Son Saat mensubuydum zaten.” (Radikal, 4 Kasım 2009) Anlattığında gazeteciliği 58 yılı doldurmuştu. Muhabirlik de yayın yönetmenliği de yapmıştı. TV’lerdeki sohbet programlarında da sivrilen, farklı kuşaklara aynı anda hitap edebilen bir kişiydi.