Ana SayfaYazarlarHamasetten selâmete yol çıkmaz

Hamasetten selâmete yol çıkmaz

 

PKK/TAK, İstanbul-Beşiktaş’ta bir terör eylemine daha imza attı. Eş zamanlı gerçekleştirilen iki bombalı saldırıda, şu ana dek 36’sı polis 8’i sivil olmak üzere toplam 44 vatandaşımız hayatını kaybetti, çok sayıda vatandaşımız da yaralandı. Ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralananların en kısa zamanda şifa bulmasını temenni ediyorum. 

 

2016 yılı içerisinde 12 büyük bombalı saldırı yapıldı ve bu saldırılarda 317 insanımız yaşamını yitirdi. Öncekiler gibi bu kanlı saldırının da hedefi aynı: İspat-ı vücut etmek, toplumun yüreğine korku salmak, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık yaratmak, siyaseti işlevsiz ve kaosu egemen kılmak. 

 

Ülkeyi bütünüyle acze düşürmeyi amaçlayan bu tür eylemlere ilişkin, başa çıkılması gereken iki güçlük var. İlki, bu tür eylemlerin olmadan önlenmesiyle ilgili. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz şartlar belli. Dolayısıyla bu tür saldırıları sıfırlamak belki imkansız. Lakin bunları en alt seviyeye düşürmenin yolları bulunmalı. Bunun için başlıca üç alanda birtakım tedbirler alınmalı: Güvenlik, iç siyaset ve diplomasi. İstihbarın geliştirilmesi, güvenlik zafiyetinin giderilmesi, şiddet taraftarlarının zeminini berhava edecek siyasi/demokratik reformların yapılması ve dış dünya ile sağlıklı bir ilişkinin kurulması, bu bağlamda değerlendirebilir. 

 

Başa çıkılması gereken ikinci güçlük ise, böylesi bir katliam olduktan sonra onun yönetilmesidir. Vahşet, büyük. Ölüm, fazla. Toplumda infial halinin baş gösterme ihtimali yüksek. Öfkenin bilendiği, duyguların ayaklandığı böylesi bir ortamda yönetim mevkiinde olanların yükü çok ağır. Onların acının büyüklüğüyle mütenasip bir sorumluluk içinde hareket etmeleri, hayati değer taşıyor. 

 

Böyle durumlarda halk, yanında kendisini koruyacak ve tehditlere karşı koyacak güçlü bir irade görmek ister. Yöneticilerin en üst perdeden mücadelede kararlılık mesajı vermeleri ve halka güven telkin etmeleri doğaldır. Ancak burada da endaze kaçırılmamalı. 

 

Hamaset devri 

 

Türkiye’de hamasetin giderek daha fazla alan kapladığı bir devirden geçiyoruz. Ölüm-kalım meselelerinin dahi serinkanlı bir şekilde tartışılabileceği zeminler azalıyor. Sosyal medyadaki trollerden şikâyet edilirken hemen her saha trolleşiyor. İfa ettikleri görev icabı büyük mesuliyet altında olanlar, her sözcüklerini binbir kere tartarak sarf etmeleri beklenirken, ergen ağızlarla hamasi nutuk atma yarışına giriyorlar. 

 

Hamasetin baskıladığı bir düzlemde üç tavır gözlemlenir: Bir, yaşamın kutsallığı el çabukluğuyla belirsizleştirilip ölüm kutsanır. İki, hukuk önemsizleştirilir. Ve üç, asgari müştereklerde bile mutabakat oluşturmak imkân dâhilinden çıkar. 

 

Bugün de öyle oluyor. Berkay’ın babasının “Ben oğlumun şehit olmasını istemiyorum, yaşamasını istiyorum” sözlerinin üzerine perde çekiliyor. Siyasetin amacının yaşatmak olduğu unutuluyor. “Siz de şehit olun, biz de şehit olalım inşallah” temennileri yükseliyor. 

 

Devlet adına konuşan İçişleri Bakanının ağzından, güvenlik güçlerinin birincil görevinin  “intikam almak” olduğu belirtiliyor. Devletin bir intikam aracı olmadığı, devleti devlet yapanın hukuka bağlı kalmak olduğu gerçeğine yüz çevriliyor. Bir iktidar milletvekili eli daha da yükseltiyor ve derin devletin ne kadar meziyetli bir yapı olduğundan bahsediyor. Bununla da yetinmiyor; milletin emrinde yeni bir derin devletin kurulacağını müjdeliyor.   

 

Ölçü yitimi 

 

AKP’nin anayasa aklı olarak görülen bir vekil, patlamanın başkanlığın önüne geçmek için gerçekleştirildiğini söylüyor. Cevabı CHP’nin en etkili vekillerinden birinden geliyor. O da bombaların başkanlık propagandası için patlatıldığını iddia ediyor. İktidar, ana muhalefeti terörün bileşenlerinden biri olarak sayıyor. Ana muhalefet ise iktidarı bitmiş olan terörü yeniden canlandırmak ve hortlatmakla suçluyor. 

 

İktidarı ve muhalefetiyle sağduyudan ve ölçüden bu kadar çok uzaklaşmanın bir maliyeti var elbet. Her şeyden önce inandırıcılık örseleniyor. Daha önemlisi, iş rayından çıkıyor ve mücadele olması gereken hat üzerinden ilerleyemiyor. Hamaset sarılı söylem, siyasi bir ortaklaşmayı engellediği oranda terörün ekmeğine de yağ sürüyor. 

 

Hamasetten selâmete yol çıkmaz. Aklımızı başımıza alalım, çok geç olmadan! 

 

Not

 

Cuma Sorkut, fakültemizin emektarlarından. Biz daha tıfıl gençler olarak bu fakültenin koridorlarına düştüğümüzde o buradaydı ve yanımızdaydı. Şimdi olduğu gibi o zamanda bütün öğrencilerin, hepimizin Cuma Abi’siydi. 

 

Beşiktaş’taki o hain bomba, fakültemizin yüreğinde patladı. Çünkü Cuma Abimizin oğlu Süleyman’ı da aramızdan aldı. Daha 20’li yaşlarının başındaki fidan gibi bir çocuktu Süleyman. Allah onun mekânını cennet kılsın, Cuma Abi’ye ve yakınlarını kaybeden herkese de sabır versin. 

 

- Advertisment -