7 Haziran seçimlerinde toplumun sağduyusunun, "süreci normalleştirmeye" katkıda bulunacağına, inanıyorum. Görünen o ki, HDP barajı rahatlıkla aşabilecek bir noktada. "Statüko yanlısı" olarak tanımlayabileceğimiz taraflarda ise, pek bir yükseliş yok.
"Diyarbakır sakin ve umutlu" diye yazmıştım bir kaç gün önce, bu şehre ziyaretimin ilk izlenimleri olarak… Neden sükunet var? İki yılı aşkın bir zamandır, (bazı küçük istisnalar hariç)dağda silahlı çatışma olmuyor. Dağdan ölüm haberi gelmiyor.
Kentin sokaklarında karşılaşıp sohbetler ettiğimiz insanların, bu çatışmasızlık halinden mutlu oldukları, anlaşılıyor. Sürekli diken üstünde yaşamaktan, normal yaşama ve gündelik hayatın doğal dertlerine doğru bir yönelim, kendini sokaklarda hissettiriyor.
Diyarbakır'ın psikolojisindeki normalleşmeye rağmen; kentte, alttan alta, seçimlere yönelik bir gerilim ve belirsizlik de belli oluyor. "HDP barajı aşabilecek mi?" sorusu, en çok karşılaştığımız soruların başında. Sonucun, hayatlarını etkileyebileceğinin, farkındalar.
Ortalama sağduyu
Toplumun genel ortalamasının sağduyusu; çoğunlukla, gerçeklerle ilişkilidir. Toplumlar da bazen yanılabilir elbette. Ancak, toplumların temel tercihlerinin, "gelişmenin olumlu yönde ilerlemesine" katkısı, önemlidir. Toplumun özümsemediği bir gelişim, mümkün değildir.
7 Haziran seçimlerinde de; toplumun sağduyusunun, "süreci normalleştirmeye" katkıda bulunacağına, inanıyorum. Görünen o ki, HDP barajı rahatlıkla aşabilecek bir noktada. "Statüko yanlısı" olarak tanımlayabileceğimiz taraflarda ise, pek bir yükseliş yok. Türkiye'nin batısında HDP'ye yönelik ilginin artmasının en büyük nedenlerinden biri; giderek kalıcılaşacağı anlaşılan barış iklimi, yani çözüm süreci.
Çatışmasızlığın kalıcılaşması
Çözüm sürecinin ilk aşaması, silahların susmasıydı. Çatışma çözümleri konusunda; en kritik eşik, her zaman, "şiddetin durması" eşiğidir. Türkiye'de de öyle oldu… Abdullah Öcalan'ın 2013(21 Mart) Newroz'undaki "silahlı mücadele miadını doldurmuştur" değerlendirmesi; iki yıllık çatışmasızlık dönemi içinde, kendisini kabul ettirebildi.
Bu çağrı ilk yapıldığında; bazı çevreler, "olmaz, olmayacak" havasındaydı. "PKK Öcalan'ı dinlemeyecek" analizi de vardı. "Bu iktidarla çözüm olmaz" değerlendirmesi, bazı kesimlerin adeta sloganına dönüşmüştü. Olumsuzluk korosu, etkisini hissettiriyordu.
Zaman geçti… Çatışmasızlık hali, giderek kökleşmeye ve "geri dönülemez bir gerçekliğe" evrilmeye başladı. Diyarbakır'da, bu havayı solumamak, mümkün değil.
Meydanların havası ve gerçek
Türkiye'deki değişim ve demokratikleşme beklentilerinin, en önemli nirengi noktalarından birisi, Kürt sorunu. Bu soruna çözüm üretme gücümüz, "geleceğimizi yönlendirme gücümüz"le eşanlamlı. Ne yazık ki, bu konuda; seçim mitingleri sırasında, meydanlarda, sevimsiz, itici, kışkırtıcı bir dil de kullanıldı. Meydanlardaki üslubun, sık sık, olumsuz bir atmosfer yarattığı bir seçim kampanyasındayız.
AK Parti'nin bir propaganda malzemesi olarak başvurduğu "HDP'nin arkasında terör örgütü PKK var" değerlendirmesi için, ne denilebilir? PKK ile masaya oturan, bu devlet değil mi? Silahların bırakılmasıyla ilgili görüşmelerde rol oynayan HDP değil mi?
Tabii, Kandil'den sık sık gelen "Çözüm süreci bitmiştir" açıklamalarının da, olumsuz tabloya bir katkısı var. CHP ve MHP'nin çözüm süreci aleyhtarı açıklamaları, Suriyeli göçmenler üzerinden milliyetçiliğin kaşınması da; "milliyetçi oylara bir sesleniş" olarak anlaşılabilir.
Doğu-Batı karşılaşması
Ne olursa olsun; bu seçim kampanyaları bağlamında, "HDP'nin Türkiye'nin batısında da ilgi görmesi, destek bulabilmesi", bir kazanç. Gelecek için olumlu sinyallerden, "milliyetçiliği aşabilme sinyalleri"nden söz etmek mümkün.
Seçimin temel dinamiklerinden birisini, "Kürt siyasi hareketinin giderek daha kalıcı bir şekilde meşru zemin üzerine oturmaya başlaması" oluşturuyor… Türkiye'nin doğusuyla batısının, "birbirini anlamak için daha fazla çabalayan" bir çizgiye girdiğini görüyoruz… Farklı kimlikler, daha normal bir karşılaşma içindeler.
Kötümser olmak için de bazı sebepler olsa da, iyimserlik adına daha çok sebep var. Tüm iniş çıkışlara rağmen, ülkenin siyasi ikliminde, toplumsal ruh halinde, genel bir düzelmeden söz edilebilir.