68'li bir grup sosyalistin, "HDP'ye destek" açıklaması; solcular arasında, tartışmayı ateşledi. Bazıları CHP ile HDP arasında seçim ittifakı yapılmasını isterken, bazıları da "HDP'ye neden oy vermeyeceklerini" açıklamaya başladılar. Dikkat çekici nokta; bu açıklamada eski milliyetçi söylemin tekrar edilmesiydi.
Türk solunun son dönemdeki temel ayrışmalarından biri, "HDP'ye oy verip vermemek" noktasında. Bir grup 68'li, bir açıklama yaparak, "bu seçimlerde HDP'ye oy vereceklerini" belirtti. Çoğunu, yakından tanıyorum. Bizim kuşağın tanınan isimleri. Hapislerde yattılar. Değişik sosyalist örgütlerde, kendi tercihleri doğrultusunda fedakarlıklarda bulunmuş isimler.
68 kuşağı, Türkiye'deki son yıllardaki sosyalist örgütlenmenin hala bir ölçüde belkemiğini oluşturuyor. Yeni kuşaklar, 68 kuşağının sembol isimlerinin izinden gittikleri iddiasını sürdürüyorlar. (Bu tercih, bir zaaf mıdır, yoksa doğru mudur; bu ayrı bir tartışma konusu olabilir) Sosyalist gruplar arasındaki güncel ayrılıkları, hatta seküler gençliğin genel kırılma noktalarını anlamaya çalışırken; bu tarihsel arka planı görmekte yarar var.
KÜRT SOLCULARI
68'liler de, sosyalistler de; maalesef hiçbir dönemde, aralarında kalıcı bir birlik oluşturamadılar. Belki de, yenilgilerin verdiği moral bozukluğu; bu ayrılıkların zaman zaman çok acımasız olmasını beraberinde getirdi. "Başarılı bir tarih"ten söz etmek zor.
60'ların başında, Kürt solcuları; bir dönem, Türk solcularıyla birlikte hareket ettiler. Kürt devrimcileri, asıl olarak, Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran'ın liderliğindeki Türkiye İşçi Partisi içinde yer aldılar. Sonra, gençlik içinde, Doğu Devrimci Kültür Ocakları'nı(DDKO) kurdular. O dönemde, Kürt sözcüğünün kullanılması, yasaktı. Bu nedenle, "doğu" kavramı, Kürt kavramı yerine kullanılıyordu.
Kürtler, 1970'li yıllarda, kendi örgütlerini yaygın bir şekilde kurdular. Bunların bir kısmı legal, bir kısmı illegaldi. Türk sosyalist hareketi için de, Kürt meselesi, önemli bir ayraç görevini yerine getirdi. "Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı" tartışması, ana "ayrım" noktalarından birisi oldu.
ESKİ KUŞAK TKP'LİLER
Bizden bir önceki kuşak, yani eski TKP'liler; Kürt meselesinde, bize göre daha çekingen bir tutum gösteriyordu. Bunun iki temel nedeni olduğunu düşünüyorum.
Birinci neden; Sovyetler Birliği'nin, Türkiye'ye yönelik politikalarıdır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Sovyetler Birliği, Türkiye'yi bir müttefik olarak görüyordu. Batı'dan gelen tehdide karşı, Ankara'nın tutumunu önemsiyordu. Sovyetler, Kürt meselesinde de; bu nedenle, Cumhuriyet'e daha yakın duruyor; isyanları, "emperyalizm kışkırtması" şeklinde yorumlamayı tercih ediyordu. Türkiye'li komünistler de, büyük ölçüde; Kürtlerin taleplerine kulak tıkamayı; "meseleyi emperyalizmin kışkırttığı" şeklindeki değerlendirmeleri dikkate almayı uygun buluyorlardı. İkinci nedense, devlet baskısı ve bu konudaki sert politikalardı.
Yani, "sol içindeki eski bir ayrılık"tan söz edebiliriz.
Bu ayrılık, PKK/HDP ekseninin Kürtler içinde güçlenmesine bağlı olarak da, yeni şekiller aldı. Ancak, olumlu ve olumsuz bakma yönündeki eğilimler, sürüp gitti.
CHP Mİ HDP Mİ?
68'li bir grup sosyalistin, "HDP'ye destek" açıklaması; solcular arasında, tartışmayı ateşledi. Önce, bir grup; CHP ile HDP arasında seçim ittifakı yapılmasını istedi. Buna CHP zaten başından kapıları kapatmış olduğu halde, böyle bir öneri yine de yapıldı. Kabul görmedi.
Bazı solcular, bunun üzerine, "HDP'ye neden oy vermeyeceklerini" açıklamaya başladılar. Dikkat çekici nokta; bir kısım solcunun, HDP'yi ağır dille suçlayan eski milliyetçi söylemi tekrar etmesiydi. Klasik eleştiri de yeniden gündeme geldi: "Emperyalizm işbirlikçisi".
HDP'Yİ TERCİH EDENLER
Seçimler yaklaştıkça; sol partilere oy vermeye niyetli kesimlerde, tartışma yaygınlaşıyor. Geçmişte, CHP'ye ya da daha küçük sosyalist partilere oy vermiş çeşitli kesimler; bu kez, değişik nedenlerle, HDP'ye yönelmiş durumda.
Bunlar arasında, Kürt sorununda ciddi boyutta duyarlı olanlar da var; Tayyip Erdoğan öfkesi içinde olan ve AK Parti'nin önünün kesilmesini isteyenler de…
HDP'nin barajı aşması, "yeni bir anayasa için, HDP'lilerin etkili bir rol oynaması" anlamına gelir. Bu, "AK Parti'nin tek başına bir düzenleme yapması"nı, zorlaştırabilir. HDP'nin, yeni anayasanın hazırlanması sürecinde etkin bir aktör haline gelebilmesi, barajı aşmasına bağlı.
Tabii, HDP'nin barajı aşıp aşmaması, sadece "sol içi dengeler"e bağlı değil. Seküler Türklerin geneli içindeki dengelere ve dindar Kürtler içindeki dengelere de bağlı.