Ana SayfaYazarlarHDP'de Levent Tüzel krizi ve sol...

HDP’de Levent Tüzel krizi ve sol…

 

1 Kasım seçimleri, nasıl bir tablo ortaya çıkarabilir, şimdiden kestirmek kolay değil. Herkesin kendine göre hesapları, beklentileri, tahminleri, tepkileri var. Erken seçim kararı alındıktan sonra, iki partide ortaya çıkan çatlağınsa; tüm kamuoyunun, ilgisini çektiğini görüyoruz.

 

Tuğrul Türkeş'in çıkışının; MHP'de, psikolojik bir sarsıntı yarattığı, ortada. Devlet Bahçeli ve kurmayları, “hükümete girmeyeceklerine ilişkin” sert bir tutum ortaya koymuşlardı. Ancak, partinin kurucu liderinin oğlu; hükümete katılmaya karar verdi. Türkeş'i partiden atacaklarını söylediler. Hakkında ağır ifadeler kullandılar.

 

HDP'de de, tersten bir gelişme oldu: "Seçim hükümetine katılacağız" diye kararlı bir tutum sürdüren parti kurmayları; beklemedikleri bir yerden, açık verdiler. Aslında, "HDP eşbaşkanlarının dışında 78 milletvekili olarak hangimiz olursa olsun hükümete girmeye hazırız" diye bir açıklama bile yapılmıştı. Levent Tüzel de; bakan adayı olarak ismi ilk açıklandığında, "Elbette kabul edeceğiz, çünkü partimizin bu yönde bir kararı var” şeklinde bir karşılık vermişti.

 

Brüksel'den Ferda Çetin

 

Yeni Özgür Politika gazetesinde; bu kesimin etkili isimlerinden Ferda Çetin, Brüksel'deki havayı da yansıttığını düşündüğüm yazısında, tabloyu şöyle yorumluyor.

 

"HDP yönetimi ve milletvekilleri özgün bir toplantı yaparak bu konuyu tartıştılar. Kurulacak seçim hükümetine bakan verilip verilmeyeceği konusu, kimlerin bakan olarak önerileceği gibi konular bu toplantıda tartışıldı.

(…)

Sonunda HDP yönetimi ve milletvekilleri, AKP’nin oynamak istediği oyunun farkında olduklarını belirterek, seçilmiş tüm vekillerin HDP programını ve politikasını en iyi şekilde temsil edebilecekleri düşüncesinde ortaklaştı.

Kararı HDP Eşbaşkanları kamuoyu ile paylaştı: ‘Davutoğlu 78 vekilden kime öneri yaparsa yapsın HDP vekilleri bu öneriyi kabul edebilir’”

 

Bir yol ayrımı mı?

 

Levent Tüzel'in önce bakanlığı kabul ettiğini söyleyip; sonra, “hayır AKP'yle işbirliği yapmayız" diyerek, bakanlığı reddettiğini açıklaması; HDP çevresinde tepkilere neden oluyor.

 

Ferda Çetin’in, HDP çevresinin tepkilerini ifade ettiğini söyleyebileceğimiz değerlendirmesinde; EMEP'e yönelik sert bir eleştiri dili var: "Levent Tüzel’in sıraladığı gerekçeler ve açıkladığı kararla şunu demiş oldu; 'HDP’nin AKP hükümeti karşısındaki tavrı ve politikaları yanlıştır. Biz bu yanlışlara ortak olmayacağız. HDP AKP ile ortak hareket ediyor ama biz EMEP olarak AKP karşıtıyız.'

 

Böyle bir görüntü kimi veya kimleri ikna eder bilemeyiz. Bildiğimiz, EMEP ve Levent Tüzel’in, örgüt ve örgüt işleyişini çok iyi bildikleri halde bu ilkeleri ihlal ettikleridir. Bir yandan EMEP’in program ve ilkelerini savunurken diğer yandan HDP ilkeleri ve politikalarını boşa düşürecek pozisyona girilmişse eğer bu çok ciddi bir durumdur."

 

Türk solu ve HDP

 

Ferda Çetin, Brüksel'den yaptığı yorumu, şöyle bir soru işaretiyle bitiriyor:

 

"HDP bileşenlerinin her biri EMEP ve Tüzel gibi davranırsa ortada ne HDP, ne de örgüt kalırdı. Şimdi gündeme giren soru şu: EMEP, bu karardan sonra HDP’nin bir bileşeni olmaya devam edecek mi? Levent Tüzel, 1 Kasım seçimlerinde aday olursa eğer HDP seçmenine bu durumu nasıl izah edecektir?"

 

Bu yaşananlar, “yalnızca EMEP ile HDP arasındaki bir kriz” gibi görünmüyor. Şunu biliyoruz: Değişik aşamalarda, değişik siyasi durumlarda; Türk solunun değişik kesimleriyle, Kürt siyasi hareketi arasında; bu ve buna benzer farklılıklar, ortaya çıkabiliyor.

 

Gezi olaylarında ve 17-25 Aralık Operasyonları’nda, yani 2013 yılı boyunca; bu farklılık, inişli-çıkışlı bir şekilde, kendini hissettirmişti… 2014’te ve 2015’in ilk yarısında ise, bir değişim yaşandı: “AKP'ye ve Erdoğan'a yönelik tepkisel siyaset” noktasında; HDP ile “Türkiye Solu”(ve seküler kesimler) arasında, eskiye oranla daha yoğun bir yakınlık oluştu. "Seni başkan yaptırmayacağız" sloganı, seçim kampanyasına damga vuran bu eğilimin, bir ürünü olarak  kabul edilebilir.

 

2015’in ikinci yarısına gelirsek… HDP/PKK ekseninin siyasi hedefleri ve göz ettiği dengelerle, “Türkiye Solu”nun(ve Türkiye’nin batısındaki seküler kesimlerin) öncelikleri arasında; küçümsenmemesi gereken farklılıklar ortaya çıkacak gibi görünüyor. EMEP'in tepkisini, bu bağlamda ele almak mümkün. Hükümete girip girmeme, AKP ile (teknik bir zorunluluk kapsamında da olsa) bir arada yer alıp yer almama konusu; hala, “Türkiye solu”nun bazı kesimleri açısından, tabu. Muhtemelen, AK Parti ve Erdoğan konusu, sol ortaklarla, HDP/PKK ekseni arasında, farklı tavırlara neden olabilir. Tartışmalar gün yüzüne çıkabilir.

 

Güneydoğu'daki çatışmalı ortam ve 1 Kasım seçimleri; belli ki, değişik siyasi sonuçlara yol açabilecek… Önümüzdeki haftalarda, beklenmedik ayrışma ve buluşmalar görebiliriz. Yolculuk, sarsıntılı ve stresli bir zemin üstünde ve inişli-çıkışlı bir şekilde, devam edecek gibi görünüyor.

 

- Advertisment -