Bu yazı yazılırken İstanbul’da 17 gündür bitmeyen yeniden sayımlarda artık Maltepe’deki son sandıklar sayılıyordu. Aynı saatlerde AK Parti de İstanbul seçimlerinin iptali ve yenilenmesi için olağanüstü itiraz dilekçesini sunmak üzere üç bavulla YSK binasına girmişti.
Çıkışta kapı önünde bir basın toplantısı düzenleyen Genel Başkanı Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un verdiği bilgilere göre AK Parti o üç bavulun içinde şu iddiaların delillerini YSK’ya sundu:
“Sayım döküm çizelgelerinden 5 bin 388'inin mühürsüz, bir kısmı imzasız.”
“5 bin 287 hükümlünün yanına 'oy kullanamaz' şerhi düşmeden seçmen listelerinde yer almış.”
“İstanbul’daki sandıklarda görevli sandık başkanı ve memur üyelerin 62 bin 560 kişinin 19 bini kamu görevlileri arasından seçilmemiş, bunların içinde KHK ile ihraç edilmişler de var.”
Bu iddialara daha yakından bakmadan önce ilginç bir durumun altını çizmeliyiz.
Yavuz’un açıklamalarına bakılırsa, AK Parti’nin YSK’ya seçim iptali için sunduğu üç bavul delilin içinde, günlerdir iktidara yakın gazetelerin manşetlerinden düşmeyen, hem İstanbul’un atanmış mevcut belediye başkanı Mevlüt Uysal’ın hem de Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım’ın tvlerden saatlerce yayınlanan basın toplantılarında anlattıkları Büyükçekmece, seçmen kaydırma, usulsüz kayıtlarla ilgili iddialar yok.
Belki unutmuştur. Belki de sadece Büyükçekmece seçimi ile ilgili itiraz dilekçesinde bunlara yer verilmiştir. Bilemiyoruz. Bugün düzenleyeceğini duyurduğu basın toplantısında sorulursa öğreniriz.
Tabii Yavuz’a sorulması gereken sorulardan biri de “seçim yolsuzluğu yapılmış”, “Bu işte gerçekten bir iş var”, “net bir organize usulsüzlük” derken fail olarak kimi kastettiği?
Artık “Birileri” dışında bir cevap vermesi gerekiyor.
Çünkü seçimlerden beş gün önce yaptığı bir açıklamada söylediği gibi Türkiye’de seçimleri “en güvenilir, dünyada bunu en iyi işleten kurumlar olan Yüksek Seçim Kurulu ve ilçe seçim kurulları” yapıyor.
Bu kurullar da sandık kurullarından, ilçe seçim kurullarına, il seçim kurullarına ve YSK’ya kadar hakimler ve aralarında AK Parti’nin de olduğu partilerin temsilcilerinden oluşuyor.
Yani ortada bir “organize usulsüzlük” varsa bu organizasyonun içinde seçim kurullarındaki hakimlerin, yine bu seçim kurullarında yer alan AK Parti temsilcilerinin de olması gerekir.
Bunu Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı seçim takvimi üzerinden biraz daha açalım.
31 Mart yerel seçimleri için Resmi Gazete’de yayınlanan seçim takvimi, 1 Ocak 2019 günü YSK’nın MERNİS sisteminden seçmen kütükleriyle ilgili veri almayı kesmesiyle açıldı.
2 Ocak günü muhtarlıklara asılacak seçmen listeleri oluşturulmaya başlandı.
Bu sırada Cumhuriyet Başsavcılıklarına yazılar yazılarak tutuklular ve oy hakkı kısıtlanmış hükümlülerin kimlik bilgileri istendi.
4 Ocak günü son hali verilen seçmen listeleri muhtarlıklara asıldı. Listeler YSK’nın Siyasi Parti Portalı SİPPORT üzerinden bütün partilere açıldı, isteyenlere elden verildi.
Tutuklular ile oy verme hakkı olmayan hükümlülere ilişkin listeler de ilçe seçim kurullarında askıya çıkarıldı ve bunlara partilerin itirazları başladı.
Listeler, iki hafta boyunca muhtarlıklarda ve seçim kurullarında asılı kaldılar.
Bina bazında seçmen kayıtları da YSK sisteminden bu iki hafta içinde sorgulanabildi.
17 Ocak gününe kadar hem seçmen listelerine hem de hükümlülere ilişkin listelere itirazlar alındı.
Bu itirazlar 19 Ocak gününe kadar karara bağlandı.
İtirazlardan sonra güncellenmiş listelerin son hali ve seçmen listelerinin asılı kaldığı iki hafta içinde yapılmış bütün işlemlerle ilgili bilgiler, 23 Ocak’ta bir kere daha SİPPORT sistemine yüklenip, partilere açıldı.
Siyasi partilere listelere itirazları için 33 saatlik bir süre tanındı.
24 Ocak akşamına kadar partiler güncellenmiş listelere bir kere daha itiraz ettiler.
İtirazlar 25 Ocak gününe kadar ilçe seçim kurullarında görüşülüp karara bağlandı.
Fakat burada da bitmedi. İlçe seçim kurullarına yapılan itirazlardan bir sonuç alamayanlar bu kez 26 Ocak akşamına kadar il seçim kurullarına listelerle ilgili itiraz yaptılar.
28 Ocak’a kadar da il seçim kurulları bu itirazları görüşüp karara bağladı.
Buradan da sonuç alamayan partiler, 29 Ocak gününe kadar listelere yönelik itirazlarını Yüksek Seçim Kurulu’na yaptılar.
YSK da bu itirazları aynı gün akşamına kadar görüşüp karara bağladı.
Yani hem seçmen listeleri hem oy kullanma hakkı kısıtlanmış hükümlülerle ilgili listeler 25 gün boyunca askıda kaldı, ardından her birinde partilerin temsilcilerinin olduğu ilçe-il seçim kurulları ve YSK’ya yapılan itirazlarla elendi ve son haline getirildi.
Hatta son haline getirilmeden önce de Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan son bilgilere göre seçmenlerden ölmüş olanlar ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılanlar listelerden çıkarıldı.
Tutuklu ve oy kullanma hakkı olmayan hükümlülerin listesinin itirazlardan sonraki son hali de son kez Cumhuriyet Başsavcılıklarından istenen listeyle karşılaştırıldı.
Ve bütün bu uzun itiraz sürecinin sonunda seçmen listeleri 31 Ocak günü kesinleşerek, açıklandı.
Yani görüldüğü gibi her aşamasında, partilerin hem denetleyebildiği hem de karar mekanizmalarının içinde olduğu bir sistem var karşımızda.
İşte AK Parti, seçimin iptali için partilerin itirazlarıyla son hali verilmiş bu kesinleşmiş seçim listelerindeki usulsüzlükleri delil gösteriyor.
Halbuki YSK’nın, bugünkü başkan ve üyelerinin altında imzası olan 2014 Iğdır kararındaki içtihadı net; “Kesinleşmiş seçmen kütüklerindeki yolsuzluklara dayanılarak mazbatanın veya seçimin iptali istenemez.”
AK Parti’nin itiraz dilekçesindeki usulsüzlükler de hayli tartışmalı.
İtiraz dilekçesinde seçim kanununda kısıtlı olarak bahsedilen 21. 782 zihinsel engellinin seçmen listelerinde yer aldığı ve oy kullandığı iddia edilmiş. Dilekçenin başka bir sayfasında ise oy kullandığı tespit edilen kısıtlı sayısının 2308 olduğu söylenmiş. Bu tespitlerin nasıl yapıldığı bir soru işareti. Ayrıca kısıtlılık için dilekçede söylendiği gibi sadece doktor raporu yetmiyor, vasi de atanmış olması gerekli.
Yine dilekçede oy kullanma hakkı olmayan 5837 hükümlünün seçmen listelerinde göründüğü iddia ediliyor. Ama bunların oy kullandığıyla ilgili bir tespit yer almıyor.
Hem kısıtlı, hem hükümlüler oy kullanmış olsalar bile itiraz için bu sayıların seçim sonucuna etki edecek bir miktarda olması gerekli.
Dilekçede üzerinde mühür olmayan birleştirme tutanakları olduğu iddia ediliyor. Fakat bu birleştirme tutanaklarını, ilçe ve il seçim kurullarında aralarında AK Parti temsilcilerinin de olduğu üyeler imzalıyor. O aşamada sorun edilmeyen mührün şimdi sorun olması yine dikkat çekici.
Peki, itiraz dilekçesinde usulsüz olarak atandığı iddia edilen sandık kurulu üyeleri nasıl seçiliyor?
Sandık kurulları bir başkan ve altı üyeden oluşuyor. Üyelerden beşi sandığın kurulduğu ilçedeki son seçimde en çok oy almış beş partinin önerdiği temsilciler.
Sandık kurul başkanı ve bir asil üye ise eskiden yine partilerin sunduğu koşullara uygun isimler listelerinden kurayla belirlenirken, yeni yapılan düzenleme gereği artık kamu görevlileri arasından seçiliyor.
Peki AK Parti’nin usulsüzlük yapıldığını iddia ettiği sandık kurulu üyelerini kim seçti?
Yine seçim takvimi üzerinden gidelim.
Sandık kurullarının oluşumu için takvim 19 Şubat’ta başladı.
Bu tarihe kadar mülki idare amirleri (kaymakam-vali), ilçelerinde görev yapan (İdare amirleri, zabıta amir ve memurları, kanunda belirtilmiş askeri şahıslar, milletvekilleri ve adaylar dışında) tüm kamu görevlilerinin listesini ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderdiler.
Siyasi partiler de yine 19 Şubat’a kadar sandık kurullarında görev yapacakların isim listelerini ilçe seçim kurulu başkanlıklarına verdiler.
22 Şubat günü ilçe seçim kurulları, mülki idare amirlerinin gönderdiği kamu görevlileri listesinden rastgele ad çekerek sandık sayısının iki katı kadar memuru başkan ve üye olarak partilerin de gördüğü SEÇSİS sistemine girdi.
24 Şubat günü partilerin sandık kurullarına önerdiği isimler de SEÇSİS sistemine girildi.
Ama burada da kalmadı.
26 Şubat tarihinden itibaren önce ilçe ardından il seçim kurullarına sandık başkanı, üyeleri ile ilgili itirazlar yapıldı.
Bu itirazlar sonucunda 4 Mart günü sandık kurulu üyeleri listesi kesinleşti.
Yani burada eğer yanlış kişiler sandık kurulu başkanı ya da üyesi yapıldıysa ve buna “organize usulsüzlük” deniyorsa, bu organizasyonun içinde bu “yanlış” isimleri ilçe seçim kurullarına bildiren mülki idare amirleri, bu listeleri günlerce inceleyen, itirazlar sonucunda onaylayan ilçe ve il seçim kurullarındaki parti temsilcileri de olmalı.
Yani “birileri yaptı” diye topu taca atmaya imkan vermeyen bir seçim sistemi var Türkiye’nin.
Aslında seçmen listelerinin ve sandık kurullarının askıda olduğu bir aylık itiraz süreci içinde bu tartışmalar çokça yapılmıştı.
CHP, İYİ Parti ve HDP, seçmen listelerinde kaydırmalar yapıldığı, seçmenlerin olmayan adreslere kaydedildiği gibi iddialar ileri sürmüş, bu iddialar üzerine partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da şöyle demişti:
“Seçimlerle ilgili kurumlarımız, yargı teminatı altında işlerini başarılı bir şekilde yapmaktadır. Bazı kesimlerin başarısızlıklarını seçimleri yürütmekle görevli kurumlarımıza yükleme gayretlerine her dönemde şahit olduk…Seçmen kütükleri, sandık tutanakları birleştirme yazılımıyla ilgili iddialar her başarısızlığın ardından dile getiriliyor.”
Cumhurbaşkanı, CHP’nin de tespit ettiği 24 Haziran seçimlerine göre adres değiştiren 1.5 milyon seçmene dikkat çekmiş, muhtarlık, belediye başkanlığı almak için seçmen taşınmaması konusunda partilileri uyarmıştı.
O günlerde “YSK’ya güvenmediğini” söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun seçmen listelerine itirazlarına bir cevap da MHP lideri Bahçeli’den gelmişti:
“ CHP’liler YSK’yı tanımıyormuş, seçmen kütükleri üzerinde oynanıyor, oraya buraya seçmen kaydırılıyormuş, hayali seçmeler oluşturuluyormuş. Bu iddialardaki amaç 31 Mart’ı gölgelemektir. Buradaki maksat 31 Mart’ı sabote etmektir. CHP YSK’yi tanımıyorsa, buyursun seçime de katılmasın. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerine şaibe bulaştırmak, seçim sonuçlarını bugünden karalamak için provokasyona kalkışmak ne siyasi etikle, ne de siyasi ahlakla bağdaşacaktır.”
YSK başkanı Sadi Güven de iddialar üzerine Anadolu Ajansı’na konuşmuş “Mükerrer seçmen de sahte seçmen de hayali seçmen de yok" diyerek tartışmalara nokta koymuştu. Hatta CNNTürk’teki bir tartışma programına gönderdiği mesajda “Biz listeleri partilere veriyoruz, itiraz gelmedi. Her seçimde algı operasyonu oluyor" açıklaması yapmıştı.
Dün, YSK’ya seçim iptali için başvuran grup içinde yer alan AK Parti’nin YSK temsilcisi Recep Özel’in bu iddialarla ilgili ne dediğini de hatırlayalım:
“CHP'nin özellikle 'hayali seçmen' gibi ifadeleri, her seçim öncesi klasiklerinden. Evet belli sayıda seçmenle ilgili seçmen kütüğünde açık görünüyor. Bunlarla ilgili ölüm ya da gaiplik kararı bulunmadığı için böyle bir sonuç ortaya çıkmış. Bunun araştırmasını yapıyoruz. Şunu iddia edebiliriz ki Türkiye'de seçmen kütükleri dünyanın en güvenli seçmen kütüğüdür. Ne mükerrer seçmen ne hayali seçmen vardır."
İşte bugün Türkiye demokrasisinin kaderinin bağlandığı Büyükçekmece’deki olay da seçmen listelerine itirazlar devam ederken 17 Ocak’ta gündeme gelmiş, gazetelerde haber olmuştu.
Büyükçekmece Belediyesi’nde zabıta olarak çalışırken, 2017’de İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne geçiş yapan Ö.S.’nin yaptığı 353 kayıttan 342’sinde usulsüzlük tespit eden ilçe seçim kurulu AK Parti ve CHP’nin itirazları üzerine ilçedeki 730 seçmen kaydını dondurmuştu.
Nüfus Müdürlüğü çalışanının tutuklandığı, Cumhurbaşkanı’nın kuzeni olan ilçe nüfus müdürünün de idari soruşturma sonunda uyarıldığı olay, sonrasında unutulmuş, seçim kampanyası sırasında da pek dile getirilmemişti.
Hatta şimdi Büyükçekmece iddialarıyla ilgili basının karşısına çıkan AK Parti Büyükçekmece adayı Mevlüt Uysal, seçim kampanyası sırasında katıldığı bir televizyonda “Konu Adliye intikal ettiği için artık üzerinde durmuyoruz ama öyle bir vaka var” diyerek meseleyi büyütmemeyi tercih etmişti.
Seçimin ardından yeniden raftan indirilip, büyütülen dosyada AK Parti, tutuklanan kişinin Nisan 2017 ile Ocak 2019 arasında yaptığı 7.282 adres değişikliği kaydının da şüpheli olduğunu ileri sürüyor.
Bu kayıtlardan 31 Mart seçimlerinde Büyükçekmece’de seçmen listelerinde olan 4508 kişinin evlerine polis giderek usulsüzlük tespiti yapmaya çalıştı. Son verilen rakamlara göre 519 adres değişikliğinde usulsüzlük tespit edilmiş. Ama ilçedeki seçmen sayısındaki değişim, seçimin sonucu burada anormal bir durum olduğu iddialarını teyit etmiyor.
Bu rakamları Emniyet’in neden düzenli olarak AK Parti’yle paylaştığı gibi soruları fazla naif bulup geçebilirsiniz.
AK Parti’nin iddia ettiği gibi eğer seçim kurulları yanlış kişilerden oluştuysa, kısıtlılar oy verdiyse, mühürsüz tutanaklar söz konusu ise bu usulsüzlüklerin neden sadece Büyükşehir Belediyesi seçimini “mundar” ettiği, aynı zarfa konmuş ilçe belediyesi seçimlerini, belediye meclisi seçimlerini neden “mundar” etmediği gibi soruları da…
Sonuçta ortada 17 gündür sayılan ve farkın hala 13. 700’lerde olduğu bir seçim var. Ortaya sürülen iddialar bu sonucu murdar ya da mundar etmeye yetmiyor.
Belki helal bir sonucu, 17 gündür saydırıp, sonuç almak için her tarafını didikleyerek murdar etmeye çalışmaktan bahsedilebilir.
Bu zaman ve enerji israfını da Türkiye hak etmiyor…