Ana SayfaYazarlarHep varolan paralel yapı (ve efsane Nurettin Yılmaz)

Hep varolan paralel yapı (ve efsane Nurettin Yılmaz)

Son yıllarda sıkça iddia edildiği üzere Kontrgerilla, NATO bünyesindeki ülkelerde kâh mevcut yerel sola karşı, kâh bir Sovyet istilâsı halinde cephe gerisinde düzensiz direnme savaşı vermek amacıyla oluşturulan, CIA bağlantılı yasadışı Gladio örgütlenmelerinin Türkiye’deki adıdır. İtalya’daki adı Gladio, Yunanistan’daki adı Lochos Oreinon Katadromon (LOK), İngiltere’de Auxiliary, Türkiye’de Özel Harp Dairesi, İspanya’da GALP, Avusturya’da OWSGV’tur. Daha önce Nazi Almanyası’nda, ilerleyen Müttefiklere karşı cephe gerisinde bu tür bir savaş vermek amacıyla Werwolf kurulmuştu.

 

NATO’nun Özel Harp talimnamelerine göre üye ülkelerde kurulan NATO birimleri, Türkiye'de 1952 ya da 1953’te önce Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla örgütlenmiş; sonra doğrudan Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Özel Harp Dairesi çatısı altında ve bunun sivil uzantısı olarak faaliyet yürütmüştür. Bülent Ecevit Özel Harp Dairesi’nin varlığını 1974’te dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’dan öğrenmiştir. Türkiye’de 1980 darbesinin başını çeken, zamanın Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Türk kontrgerilla stay-behind örgütlenmesinin bir üyesidir.

 

Çok daha eski yıllara dönecek olursak. 6-7 Eylül olaylarında da paralel bir yapının dahli olduğunu göreceksiniz. Bu kanaate, geçtiğimiz yıllarda Sabri Yirmibeşoğlu’nun 6-7 Eylül olayları ile ilgili itiraflarından ulaşıyoruz. Ancak bu sözlerini daha sonra yalanlamaya çalışmıştır. Geçtiğimiz yıllarda “ben orada garip bir üsteğmendim” diyerek kendini aklamaya çalışan Yirmibeşoğlu, sözlerinin yanlış algılandığını ifade ederek “6-7 Eylül olaylarının arkasında MİT’in imzası olabilir” diye konuşmuştur. Ancak MİT’le Özel Harp’i böylesine keskin bir şekilde birbirinden ayırma çabası, bu generalin bir başka gerçeği ağzından kaçırmasına da yol açtı: “Eğer halkı kışkırtmak isterseniz değerlerine saldırırsınız (Yassıada’da merhum Başbakan Adnan Menderes’i halk önünde önce itibarsızlaştırmak ve daha sonra da asabilmek gibi). Özel Harp'te bu bir kuraldır. Eğer bir yerde halkın galeyana gelmesini, bir mukavemet hareketini göstermesini arzu ederseniz sizin saygın değerlerinize düşmanın, karşı tarafın bir şey yaptığını, küçültücü hareket yaptığını gösterirseniz, halkı galeyana getirirsiniz. Özel Harp'te bir kural vardır; halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs'ta cami yaktık biz.”

 

Bütün bunlar yaşanırken, sizlere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu; daha sonra hakimlik, serbest avukatlık, Barış Derneği Başkanlığı, TBMM XV. (4), XVI. (5) ve XVIII. dönem milletvekilliği yapmış olan, çok kıymetli barış insanı ve efsane sayın Nurettin Yılmaz’ın kendi kitabındaki (Yakın Tarihin Tanığıyım) bu konuyla ilgili bazı açıklamalarından bahsetmek istiyorum.  O dönemdeki paralel yapı tarafından gerçekleştirilen Kanatlı-J 78 Tatbikatı hakkında Başbakan Ecevit’i uyararak, bunları yapan o bilinmeyen gücün Türk ve Kürt kardeşliğine verdiği zararı bir basın toplantısında çok açık ve mükemmel bir şekilde dile getirmiştir. Birinci baskısı 2007 yılında yayınlanan Yakın Tarihin Tanığıyım kitabında yazdığı gibi, Başbakan Ecevit’e aynen şunları söylemiştir: “Dünyanın hangi ülkesinde, askeri tatbikatlarda, o ülkede yaşayan bir halk düşman olarak gösteriliyor ve 48 saatte yok edilmesi planlanabiliyor?  Demek ki devletin stratejisinde örtülü, gizli bir plan var, bu da bu tatbikatla açığa çıkmış oldu.” Söyledikleri karşısında duygulanan Ecevit “Duygularınıza katılıyorum. İnanın, bugün basından içeriğini yeni öğrendim. Jandarma Genel Komutanını buraya çağırttım. İçeriğinin değişmesi bu saatten sonra mümkün değil” demiştir: “Sizin gibi cesur, yürekli ve bilinçli bir hukukçuyu parlamentoya gönderdiği için Mardin halkını yürekten kutluyorum. Görevinizi yapıyorsunuz. Milliyet’te Abdi İpekçi de bugünkü yazısında tatbikatın içeriğini eleştiriyor…” (Yakın Tarihin Tanığıyım, s. 121)

 

“Ecevit bu konuşmadan sonra Mustafa Üstündağ [XIV., XV. ve XVI. dönem Konya milletvekilliği ile Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştır] ile birlikte beni kapıya kadar uğurladı. Ertesi gün Meclis’te tüm yerli ve yabancı basının ilgi gösterdiği basın açıklamasıyla, tatbikatın içeriğini şiddetle protesto ettim.” (Yakın Tarihin Tanığıyım, s. 122) Nurettin Yılmaz devamında, “Devlet içinde görünmeyen bazı güçler, devleti süratle bir uçuruma sürüklemektedirler ve halklar arasında düşmanca duyguların tohumlarını pervarsızca ekmektedirler”demiştir.

Ben Lübnan’da doğup o ülkede 18 yıl geçirmiş biri olarak, bu yapı tarafından yurtdışında hazırlanan ve son haftalarda ülkemizde uygulamaya konulan filmi 1970’lerden itibaren Lübnan’da canlı canlı yaşadım. Asırlardan beri Lübnan’da barış ve huzur içerisinde yaşamış olan değişik etnik grupları nasıl birbirine kırdırdıklarını gördüm. Bu paralel yapılar değil miydi, Lübnan iç savaşının yıllar öncesinden itibaren birçok ses getiren faili meçhul cinayeti işleyen? Lübnan’ın tanınmış Hristiyan ve Müslüman ailelerinin değerli insanlarını öldürtüp suçu birbirlerinin üzerine bıraktırmadılar mı? Lübnan iç savaşının başlamasına ve 350.000 kişinin ölümüne sebep olan kin ve nefret tohumlarını böyle atmadılar mı? Benim anlatmaya çalıştığım paralel yapı budur.

 

Bugünlerde sosyal medyada ve basında söylenenlerin aksine, bu  paralel yapının halen de görünmezliğini koruduğu ve kanaatimce medyada sözü edilen diğer bazı aktörler ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı kanısındayım. Burada çok güçlü ve görünmez bir yapıdan bahsediyorum.  Bu yapı aynen çocukluğumdaki Lübnan’ı karıştıran ve 1950’lerden itibaren de Türkiye’ye musallat olan yapıdır. Daha sonra gelişerek ve dönüşerek aramıza kin ve nefret tohumları ekmeye devam etmektedir. İspat sorarsanız ispat edemem, fakat bu senaryoyu daha önce Lübnan’da görmüştüm ve maalesef görünen o ki bu yapı daha uzun süre başımızı ağrıtabilir.

- Advertisment -