Ekonomi tarihçisi profesör arkadaşım, endişeli bir dille uyardı: "Bursa'daki Renault grevinin ardından yaygınlaşan grevler ve direnişler sırasında, ilgi çekici gelişmeler oluyor. Türkiye'nin en önemli ihracat sektörünün böylece krize girmesi, ekonomiyi sarsabilir. Acaba anlamadığımız birşeyler mi oluyor?" Gelişmeleri anlamak amacıyla, sorup soruşturmaya başladım.
İlk düşüncemi ifade edeyim: İşçiler haklarını arıyor ve direniyorlarsa, asıl olarak haklıdırlar. Ülkemizdeki sistemin; işçilerin örgütsüzlüğünden, işgüvencesi olmamasından, yasaların onları korumamasından da yararlanarak yoluna devam ettiği; bir gerçek.
Renault ikinci büyük ihracatçı
Renault otomobil fabrikası, Türkiye'de en çok ihracat yapan ikinci kuruluş. Onu, Ford-Koç grubu izliyor. Bu iki fabrikada da grev var. Üretim, durmuş vaziyette. Talepler karşılanamıyor. Bunlara hizmet veren yan sanayi kuruluşlarında da; kriz potansiyeli, kendisini hissetiriyor.
Ekonomist arkadaşımın, Türkiye ekonomisinin son durumuna ilişkin bana aktardıklarına gelirsem… Dünya Ekonomik Durumu ve Perspektifleri üzerine güncellenmiş 2015 ikinci yarı beklentileri şöyle: Dünya için 2015'te yüzde 2.8 büyüme öngörülürken, Türkiye için en düşük IMF beklentisi 3.1(IMF bu değerlendirmeyi sürekli yeniliyor, ilk beklenti 3.4'tü.)
Avrupa Komisyonu'nun Türkiye için büyüme tahmini de şöyle: 2015 için, 3.3-3.7 arası, 2016 için 3.7-4.0 arası. Ayrıca, Birleşmiş Milletler son raporu'nda da; Türkiye'nin, dünyadaki tüm istikrarsızlıklara rağmen, ihracat kapasitesiyle (Avrupa'daki, son yıllarda gerileyen büyüme ivmesinden de, ayrışarak) büyüme eğilimini sürdüreceği görülüyor.
Son grevleri ve direnişleri değerlendiren Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, gelişmeleri 'seçim öncesi manidar buluor.' Şunu da ekleyelim: Bir otomobilin üzerine yazılmış, "Diren Renault" fotoğrafı da değişik şekillerde yorumlanıyor.
22 milyar dolarlık ihracat
'Renault greviyle başlayan süreçte neler oluyor' noktasında, şöyle bir özet yapmak mümkün: Yıllık 22 milyar dolarlık ihracatla, Türkiye ihracatının en büyük parçasını oluşturan otomotiv sektörünün merkezi konumundaki Bursa'da; otomotiv işçilerinin 'ücret zammı' talebiyle başlattıkları iş bırakma eyleminde, 4 otomotiv şirketinde, toplam 15 bin 600 işçi greve katılmış durumda… İşçiler, hem işvereni hem sendika yönetimini, 'aynı işe farklı ücret politikası uygulamakla' suçluyorlar. Otomotiv şirketleri ise, bunun doğru olmadığını söylüyorlar. Ayrıca, sektördeki 1 günlük üretim kaybının, ekonomide 175 milyon TL'lik zarara yol açtığını öne sürüyorlar. Otomotivdeki üretim kaybının, yılda 3,5 milyar dolarlık hacimle, en fazla ihracat yapılan pazar olan 'Almanya pazarı'nı da etkileyebileceği belirtiliyor.
Uzmanlar; Türkiye’deki işçilerin, sendikasız bir şekilde ve var olan sendikaya karşı, bu büyüklükte eylem yapmalarının, dikkat çekici olduğuna, işaret ediyorlar. Hem işverenlerin hem sendikacıların, işçilerin bu mesajını iyi okuması gerektiği, dile getiriliyor.
"Acaba"yı aşmak
Bu yazının yazıldığı sırada, önemli bir açıklama daha geldi. Renault Türkiye yetkilisi, 'bu krizin devam etmesi halinde Türkiye'yi terk edebileceklerini' belirtti.
Otomotiv sektöründeki krizi ve grevi, çok değişik yönlerden değerlendirenler var. Farklı okumalar, analizler, çıkarımlar, hatta 'perde arkasına dair değerlendirmeler' elbette olacak… Toplumun ve ekonominin dengeleri açısından birçok yönden anlam taşıyan bu süreçte, önemli olan şu: Ülkemizdeki işçiler, ağır koşullarda ve düşük ücretlerle çalışıyorlar. Bu gerçeği göz ardı etmek, söz konusu olamaz.
Ekonomi büyüdükçe, işçilerin hak talebi de yükselecektir.
Çözüm üretmek, siyasetin görevi…