[22 Mart 2014] Hayli tuhaf bir ülkede, hayli tuhaf günlerde yaşıyoruz. İnsanın azıcık doğru bir yer bulup durması çok zorlaştı. Bir yanda, sadece AKP ve RTE nefretiyle yaşayan; şu seçim kampanyası boyunca önlerine hazır vaziyette servis edilen “yolsuzluk operasyonu” dışında işleyecek bir konu, söyleyecek başka şeyler bulamayan (çünkü kendilerine ait bir vizyondan yoksun); ez kaza hükümeti devirmeyi başarsa bunun altından ne çıkacağını, kime yarayacağını, daha iyi mi kötü mü olacağını zerrece düşünmeden her fırsatta sokağa dökülüp polisle çatışmaya giden kahrolsuncu, eylem fetişisti bir muhalefet.Diğer yanda, meşru hükümetin meşru başbakanı — ayranıyla, kürtajıyla, dört çocuk vaazlarıyla, kızlı erkekli öğrenci evleriyle, çirkin mi çirkin Haliç ve adı Alevilere inat konmuş Yavuz Selim köprüleriyle herkesi hasta ettiği Gezi öncesi günler gibi, partisinin hem de pek bir oy kaybı yaşamadan kazanması kaçınılmaz gözüken ara seçimlere beş on gün kala, kâh Berkin’i aşağılaması kâh twitter’ı kapatmasıyla gene duygusuz ve duyarsız bir çam devirme krizine yakalandığı; sanki gerilimi büsbütün arttırmaya ve şahsına duyulan tepkileri iyice çığrından çıkarmaya çalıştığı izlenimini veren mağrur ve muktedir bir politikacı. Her seferinde daha büyük bir öfkeyle bağırıp çağıran; karşılığında, hep daha öfkeli, daha kavgacı militanlıklara zemin hazırlayan.Hayır, bu bir tehdit değil, sadece ampirik bir saptama. Ama biliyorum, son günlerde bunu örtük bir tehdit gibi dillendirenler de var. Erdoğan’ın politikayı bırakması ve çekip gitmesi gerektiğini; tabii bunun tercihan barışçı yoldan gerçekleşmesini umduklarını ama çok inat ederse işlerin başka bir mecraya da dökülebileceğini, biraz yanar döner bir tarzda, aslında aba altından sopa gösterircesine, ama sinsi darbecilikleri yüzlerine vurulduğu anda geri çekilip objektif gözlemcilik havalarına girecek şekilde savunanlar. Hem Akın Özçer’in Ariane Bonzon’u (20 Mart), hem de dışarıdaki Bonzon’lara wishful thinking ürünü o kıyamet senaryolarını içeriden, yüksek bir olasılık gibi sunanlar.Dün akşam ve bu sabah, önce twitter olayıyla sinirlendim; ardından, AKP’nin İzmir mitingi hakkında “laik cephe”den yazılanlarla. Bana kafaları ve ruhlarının karanlığını yeniden hatırlattılar. Daha uzun açıklaması, eh, belki yarına.
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik