2005 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'la Kürt sorununu ele alan uzun bir görüşme yapmıştık. Değişik görüşlerdeki aydınların katıldığı bu görüşmenin ardından, Erdoğan Diyarbakır'a gitmiş, devletin geçmişte bu konuda hata yaptığını cesaretle dile getirmiş, şunları söylemişti:
"Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. Her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştır. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz.
Büyük devlet, güçlü devlet kendisi ile yüzleşerek, hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettir."
O tarihten bu yana çok değişik gelişmeler oldu, maalesef meselenin barışçı çözümünü başaramadık…
Şimdi yeni bir gündemle yüzyüzeyiz: Barzani, Kürtlerin yüzlerce yıllık hayalini gerçekleştirmek amacıyla, Irak Kürdistan'ında bağımsızlık referandumu yapıyor.
Sertleşen tepki
Gelişmeleri önce sakin karşılayan Türkiye, günler yaklaştıkça tutumunu sertleştirerek bir anda "yakarım ha!!!" noktasına geldi. AK Partisi, MHP'si, CHP'si aynı dilden tepki gösteriyor.
Böylesine bir bağımsızlık ne gibi sonuçlar doğurur, sakin bir şekilde düşünmek, dünyadaki ve bölgedeki gerçekleri iyi tartmak gerekiyor. Ancak, son günlerde, Bahçeli'nin "Bu bir savaş sebebidir" yaklaşımının alıcısı daha çok.
Sonuç olarak, bir halk, kendi kaderiyle ilgili karar verecek…
Barzani, deneyimli, dengeli, ılımlı bir siyasetçi. Uzun yıllardır Kürtlerin etkili bir lideri olarak, devlet kurmayı düşündüğünü ifade ediyor. Türkiye'nin bölgedeki en yakın dostlarından olmanın ötesinde, aynı zamanda en büyük ticari ortağı.
Yapay devletler
Bölgedeki istikrarsızlık ve kargaşanın en büyük nedenlerinden birisi yapay devletler. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki rastgele çizilmiş sınırları, karmakarışık etnik, mezhebi ve dini yapıları, kaosun en büyük nedeni.
Bölgedeki en mağdur topluluklardan biri, Kürtler. Kendi kaderlerine kendilerinin karar vermesine imkan tanınmamış. Büyük kırımlara uğramışlar. Kültürlerini, dillerini korumaları neredeyse mucize.
Irak Kürdistanı, bölgenin geleceği bakımından bir imkan olabilir. Özellikle Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımı, böyle bir gelişmeyi yönlendirici bir etki yapabilir.
Bu adımı, Türkiye'ye yönelik bir tehdit olarak görmek yerine, bölgede Kürtlerle yeni bir ittifak ve işbirliği fırsatı olarak değerlendirebiliriz.
Daha sakin düşünelim, yaşadığımız çağı doğru yorumlamaya çalışalım. Bir tarihi hata daha yapmayalım.