Her şey HDP’nin haziran seçimlerinde anti-AKP cephesinde yer alma kararıyla belirginleşti. Bunun iktidar saflarında yarattığı hayal kırıklığının kırılmaya dönüşmesi şaşırtıcı değil. HDP Öcalan’ın siyaset yapma iradesinin Türkiye toplumuna yansıyan yüzü, AKP’nin tutunduğu daldı. Bazıları iktidarın bu dala daha sıkı sarılmasını arzuladılar ve önerdiler. Ama o dalın bağlı olduğu ağacın güvenilirliği yoktu ve dalın ağaçtan kopma iradesi göstermesi de gerçekçi değildi. Dolayısıyla HDP’nin PKK bağımlılığı olduğu sürece, AKP’nin Kürt siyasetiyle mesafeli bir ilişki kurması ve barışı adım adım oluşturması tek olasılıktı.
HDP seçim kampanyası tercihiyle bu ilişkiyi bitirdi. O noktadan sonra HDP’nin çok milletvekili çıkarmasının anlamı da değişti. Normalde barışa hizmet etmesi gereken seçim başarısı, PKK’nın stratejisini hayata geçirmenin basit bir aracı haline geldi. Birçok gözlemci tam da 80 milletvekili çıkarmışken, barışa sahip çıkarak ahlaki üstünlüğü ele geçirip AKP’yi ‘dize getirebilecekken’, PKK’nın niçin böyle bir yola girdiğini sorguluyor. Ama belki de cevap, tam da 80 milletvekili çıkarmışken barıştan uzaklaşmak gerektiğini ‘normal ve akılcı’ bulan bir Cyclops’la karşı karşıya olduğumuzdur. Mitolojinin bu tek gözlü devinin diğer nitelikleri bir yana, mecazi anlamda da ‘tek gözlü’ olması belki de aranan cevabın kendisi.
PKK silahsız siyaseti hiçbir zaman hazmedemedi. Barış söylemi çoğu zaman aldatıcı olabiliyor ve bizzat bunu sahiplenenleri de gerçeklikten uzaklaştırabiliyor. Barış söylemi dünyanın en kolay şeyi… Barış davranışı ise son derece zor. Çünkü kabuğunuzdan çıkmanızı, kendinize dışarıdan bakmanızı, size benzemeyenle birlikte bir yaşama alanı üretmeye hazır olmanızı, tüm sosyolojinizi ve iç dünyanızı buna adapte etmenizi gerektiriyor. PKK ise fiziksel olarak Kandil’de, ama zihnen Kaf Dağı’nda yaşıyor. Kandil’den inmek kolay… Birkaç yasa ve düzenleme yeterli. Ama Kaf Dağı’ndan inmek zor… Orada size kimse yardımcı olamaz. Yalnızsınız. Gerçekliğe ayak basmak için meram, irade ve cesaret göstermeniz lazım.
PKK savaşta hep cesur oldu. Ama kendisini gerçekliğin eşiğinde bulduğunda hep korkak kaldı. O nedenle savaştan uzaklaşmamanın tedbirini aldı. HDP’yi bu amaçla kullanmaktan çekinmedi. Suriye’de Batı desteğiyle şişen egosunun peşinden gitti. Kaf Dağı’nın eninde sonunda ineceği eteklerine bakmaktansa, gözlerini ufka dikip tarihin öznesi olduğu hayalinden beslendi. Kürt milletini ‘büyük tarihsel mücadelede’ bir sonraki aşamaya taşıma romantizmiyle Kürt coğrafyasına hakim olma hırsı ve kıyıcılığı iç içe geçti. Bu hırs ve kıyıcılık bugün HDP’yi anlamsız ve çaresiz bırakıyor, Kürt sivil siyasetinin başı kesik tavuk gibi çırpınmasına yol açıyor.
Çözüm Süreci PKK’nın yolunu değiştirmedi. O hala bildiğimiz PKK. Ama hiç değişiklik yok da diyemeyiz, çünkü yaşanmışlığı ve gelinen zihni açılımı geri çevirmek mümkün değil. Cyclops’un işi artık zor… Savaş yetenekleri azaldığı için değil. Barış yeteneği geliştirmediği takdirde HDP’yi de peşine takarak patetik bir hale sürükleneceği ve bu gerçeği idrak edemediği için.
Çözüm ve barış PKK’nın Kandil’den inmesini gerektirmeyebilir ama Kaf Dağı’ndan inmeden Kürtlere hayır getirmesi mümkün değil.