Bir ceza biçimi olarak idam savunucuları, idamın başka hiçbir cezanın sahip olmadığı bir caydırıcılığa sahip olduğunu öne sürüyorlar ve idam destekçiliklerini esasen bu argümana dayandırıyorlar.
Oysa birçok araştırma, idam savunucularının bu en güçlü argümanını çürüten sonuçlar ortaya koyuyor.
Şu sıralarda okumakta olduğum bir kitap Çin’deki, hafta sonu okuduğum bir makale de ABD’deki idam uygulamalarının idamlık suçları azaltmadığı yönünde çok kuvvetli veriler içeriyor.
Bu yazıda bu iki ülke üzerinden idam cezasının ilk bakışta sanıldığı gibi caydırıcı etkisi yüksek bir ceza biçimi olmadığını göstermeye çalışacağım.
Çin: Yolsuzluğun cezası idam ama…
Sabancı ve Koç Üniversitesi öğretim üyesi Fatih Oktay’ın Çin: Ekonomi ve Politika başlıklı hacimli kitabı, 2017 Haziran’ında yayımlandı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları). 600 sayfalık bu dev eser, Çin hakkında akıldaki bütün sorulara cevap verecek çok zengin bir içeriğe sahip. Okurken beni yer yer çok şaşırtan, dilimin ucuna hayret nidaları getiren bu kitabı önümüzdeki günlerde uzun uzun tanıtacığım. Bugün ise sadece kitabın Çin’in “büyük sorunları” faslında yer alan yolsuzluklarla ilgili bölümünden ve onun idam cezasıyla bağlantısından söz edeceğim.
Çin’de devlet yetkililerinin karıştığı yolsuzluk olaylarında sıkça başvurulan ceza biçimlerinden biri de idam. Yani, yolsuzluğa karışanın idamı da göze alması gerekiyor.
Düz mantıkla bakıldığında, zaten ülke ortalamasının üstünde bir hayat standartına sahip yüksek bürokratların sonunda idamla karşılaşma ihtimaline rağmen bile bile yolsuzluğa başvurmaları pek akıllıca bir davranış gibi görülmüyor. Fakat rakamlara baktığımızda, Çin’de yolsuzluğa karışan bürokratların sayısının ve oranının sürekli olarak yükseldiğini görüyoruz.
Zikrettiğim kitaptan edindiğim bilgilerle yazıyorum:
2015 yılında 14 bin devlet görevlisi rüşvet ve zimmete para geçirme suçlarıyla ilgili olarak cezalandırılmış. Aynı yıl, yolsuzluğa karışıp sonra yurtdışına kaçan 1000’in üzerinde devlet görevlisi ülkeye geri getirilmiş.
1990’ların ortalarından sonra yolsuzlukla elde ettikleri paralarla beraber ülkeden kaçan devlet görevlilerinin sayısı 18 bin, beraberlerinde götürdükleri para da 123 milyar ABD doları imiş.
Elbette yolsuzluk suçlarının cezası her durumda idam değil, fakat yolsuzluk yapanların, ancak idam cezasıyla karşılaşma ihtimalini göze alarak bu suçu işleyebilecekleri de açık. (Uygulamada ölüm cezası, “yüksek tutarlardaki yolsuzluklar için, daha çok da bu tutarlarda yolsuzluk yapma olanağı olan üst düzey yetkililere veriliyor”muş.)
Amerikan Barolar Birliği’nin raporu
New York Üniversitesi öğretim üyesi Selçuk Şirin’in (Hürriyet, 15 Temmuz), aktardığı Amerikan Barolar Birliği’nin (ABB) raporu, tartıştığımız konu açısından Çin’dekinden çok daha ikna edici sonuçlar ortaya koyuyor.
ABB’nin raporunda, idam cezasının caydırıcılık niteliği, ABD’de idamın geçerli olduğu ve olmadığı eyaletlerin karşılaştırılması esasına göre ortaya konuluyor.
Raporun en çarpıcı sonucu şu: ABD’de idamın geçerli olduğu eyaletlerde, idamın olmadığı eyaletlerden daha fazla cinayet işleniyor!
Selçuk Şirin bu çerçevede bir başka ilginç sonucu şöyle aktarıyor:
“İdamın kısmen serbest olduğu eyaletler bile bir bir idamı yasaklıyor. Sadece 2000’lerde 7 eyalet idamı yasakladı. Peki idamın yasaklandığı eyaletlerde durum ne diye merak ediyorsanız hemen onu da ekleyeyim: İdamı yasaklayan eyaletlerde cinayet dahil idamlık suçlarda hiçbir artış yok!”
186 idam mahkûmuna ‘pardon’ denmiş
Nasıl ki idam yanlılarının temel argümanı -geçerliliğinin olmadığı defalarca ispat edilmiş olsa da- idamın sözde ‘yüksek caydırıcılığı’ ise, idam karşıtlarının temel argümanı da, idamın hapis ve benzeri cezaların tersine telafisi olmayan bir ceza türü olması… Amerikan Barolar Birliği’nin raporu, bu açıdan ürpertici bir gerçeği yansıtıyor.
Selçuk Şirin, raporun bu bölümünü şu cümleyle özetliyor:
“İdam kararı hata affetmeyen ve geri dönüşü olmayan bir karar. Son yıllarda DNA ile yapılan analizler sonucu idam sırasını bekleyen tam 186 ‘mahkûm’ son anda idam sehpasından kurtarılmış durumda. Bir an kendi çocuğumuzun masum olduğu halde idam sehpasına gittiğini düşünün. Tam da bu nedenlerle Amerika hariç tüm modern dünya idamı yasaklamış durumda.”
Türkiye, ne yazık ki bazı korkunç şeylerin ebediyen geride kalabileceğine dair ümit veren bir ülke değil. Umalım ki, korkunç bir ceza olan idam, bu soydan korkunç şeyler arasında değildir.