1994 yılıydı, Kanal D için hazırladığım "Sıfır Noktası" başlıklı haber programında, Diyarbakır'a göç edenlerle konuşmuştum. O dönemin devleti; çözüm olarak, köyleri boşaltmayı ve oradaki insanları göçertmeyi planlamıştı. Bunun sonucunda; köyler yakılmış, bombalanmış, acımasız devlet güçlerinden canlarını kurtarabilen çaresiz insanlar, güçlerinin yettiği yerlere kendilerini atmışlardı.
Diyarbakır'ın Suriçi bölgesi ve Surların dipleri; o dönemde, köylerinden göç etmek zorunda kalan yoksulların mekanı olmuştu. Elinde kaçak tütün torbasıyla dolaşıp, bir şeyler satmaya çalışan bir köylüyle konuşmam, dün gibi hatırımda. "Sen nereden geldin?" diye sorduğumda, kırık Türkçesiyle, "Köylerimizi yandırmışlardır" cevabını vermişti.
Suriçi'nin yoksulları
Diyarbakır'ın Sur ilçesi, uzun yıllar, “suçluların mekanı” gibi algılandı. Sur'un dar kuçelerinde dolaşırken, "kapkaççı"lardan sakınmak gerekirdi.
Yoksulluk; çaresizlik, umutsuzluk ve öfke üretir. Son dönemlerde, "özyönetim" ilan edilip çukurlar kazılan ilçelerdeki tablo, bu açıdan dikkat çekici bir özellik gösteriyor.
Sur, Diyarbakır'ın merkez ilçesi. Kentin yoksullarının yaşadığı mekanların çoğu orada. Onları Bağlar ilçesinin izlediğini söyleyebiliriz. Sur'u, Gazi caddesi ortadan ikiye böler. Dicle Nehri tarafı, daha çok tarihsel mekanlara sahiptir ve daha yoksuldur.
Hendekler işte bu bölgede kazıldı. Benzer şekilde, Yüksekova'da, Cizre'de ve diğer ilçelerde de; barikat kurulan, hendek kazılan yerler, yoksul mahalleleri.
Bu tablo bugün ortaya çıkmış değil. 30-35 yıllık çatışmalı bir tarihin sebep olduğu bir tablodan söz edilebilir: Çatışma, göçertme, yargısız infaz, civar kentlerde oluşan aşırı kalabalık ve yoksul nüfus…
“Bu mahallelerin gençleri”ni içinde barındıran bir topluluk, YDG-H adı verilen yapılanmayı oluşturuyor. PKK da, dağdaki militanları, bu yörelere, “YDG-H'li gençleri yönlendirmek” için gönderiyor.
Buralarda tam bir yıkım sürerken; nispeten maddi açıdan varlıklı insanların oturduğu yörelerin, çatışmaların dışında kalmaya çalıştığını görüyoruz. Yoksul mahallelerde, bu mahallelere yönelik öfkeli çağrılar görüyoruz: "Bizi yalnız bıraktınız."
İbre olumluya dönüyor
İşin bir başka boyutu da şuydu: Çözüm sürecinin de etkisiyle, son yıllarda, Diyarbakır'ın yoksul mahalleleri dahil, civar ilçelerin yoksulları da, belli bir gelişme yaşamaya başlamış, gelecekten daha olumlu bir beklenti oluşmuştu. Bölge maddi açıdan canlanırken, bu mahalleler de umutlanmıştı.
Her maddi gelişme gibi, bölgedeki maddi gelişme de, eşitsiz bir yol izliyor: Orta sınıf, ekonomik olarak yaygınlaşıp gelişirken; yoksulların imkanları, daha yavaş artıyor.
Diyarbakır’ın, bu gelişmenin ürünü olarak, üç katmanlı bir görünüm kazandığını söylemek mümkün: Yoksul Diyarbakır, orta sınıf Diyarbakır, zengin Diyarbakır.
Sınıfsal farklılaşma…