İnsanlığın ortak değerlerine ulaşmak için tecrübelerin karşılıklı aktarımı lazım. Ne kadar farklı coğrafya ve kültürlerde yaşarsak yaşayalım huzur güvenlik kendini gerçekleştirme sevme sevilme ve özgür olma gibi temel beklentilerimiz var. Özelikle savaş ve barış süreçlerinde yaşanan deneyimlerin paylaşılması kötülüklerin tekerrür etmesini önlemede işe yarayabilir.
***
Geçen mart ayında “zor zamanlarda kadınların diyaloğun sürdürülmesi ve çatışma çözümündeki rolü” başlıklı bir çalışmayla İstanbul’da Kolombiyalı kadınlarla bir araya gelmek küresel insani çözümler adına ufkumuzu biraz daha genişletti. Toplantıdan kısa süre önce Kolombiya’da 1964’ten beri devam eden iç savaş sona ermiş taraflar arasında barış anlaşması imzalanmıştı. Sosyalist ve liberal parti liderlerinin hükümet güçleri tarafından öldürülmesiyle komünist Manuel Marulanda tarafından kurulan silahlı örgüt FARC(Kolombiya devrimci silahlı örgüt) kısmi halk desteği de almasına rağmen, halka da büyük acılar yaşatmıştı. Eşitsizliklerin adaletsizliklerin giderilmesi için silahların değil insanların konuşması gerektiği anlaşılana kadar ağır bir çöküş yaşandı. Nüfusu 48 milyonu aşan Latin Amerika ülkesi Kolombiya yarım asır boyunca çok acılar çekti, 260 bin kişi hayatını kaybetti, 6 milyondan fazla insan yerinden oldu, göç etti.
İrlanda Norveç desteğinde DPI’ın düzenlediği toplantıya dönelim. Kadınların barış süreçlerine katılımına genel bir değerlendirme yapan Birleşmiş Milletler Siyasi İşler Bölümü Kıdemli Uzlaşma Danışmanı Elisabeth E. Scheper kadınların silah tutanlardan daha farklı bakarak insancıl girişimlerle hayatı kurtarmaya yönelebildiğini söylüyordu. Fakat Türkiye’li katılımcılardan BM’in Suriye’deki hatta Somali ve Libya’daki işlevsizliğiyle ilgili epeyce eleştiri aldı. Açıkçası Suriye’den farklı etnisiteden ya da inançtan olsa da daha çok hükümet yetkilisi kadınlarla temas kurabilmişlerdi. Sahadaki farklı kadınlara, muhaliflere ulaşmayı başaramamıştı BM. Bosna savaşından sonra etkisini yitirmiş, Suriyeli mülteciler konusunda da son derece etkisiz kalmıştı. Açıklamalar kurumsal sınırları da çiziyordu net biçimde. Elbette bölge halklarının ve yönetimlerinin birer özne olarak akıl almaz hataları var ve bu bahsi diğer.
Kolombiya barış süreci Norveç Kolaylaştırıcı Ekibi eski üyesi Idun Tvedt iyi bir gözlemci olarak kadınların gücüne tanık olmuştu. Şiddeti belgelemeleri, çocukların hakları için verdikleri mücadeleler, geniş kadın ağları oluşturup çatışmacı dili değiştirmeleri, uluslararası konferanslar düzenlemeleri, çatışmanın derinliklerine inip toplumsal eşitsizliklere, daha ince noktalara ulaşabilmeleri, örgütün taban bulmasını sağlayan kimi gerçekliklerle yüzleşmeleri gibi nice çalışmalar. Tvedt’e göre anlaşmayı yazanlar da büyük ölçüde kadınlardı.
Teorik gözlem ve akademik çabalar elbette önemli ama sahadan gelen, bütün çatışmalı süreçler üzerlerinden geçmiş Kolombiyalı kadınları dinlemek gerçekten de çok etkileyiciydi. Kolombiya Ulusal Tarihsel Hafıza Merkezinden Nancy Prada Prada kurbanların hatıralarını anlattıkları ses kayıtlarını dinleyince yaşanan vahşet, tahayyülünün ötesine geçmiş. Uluslar arası uyuşturucu ekim ve dağıtım trafiğinin de parçası olan Farc’la barış masasına ilk oturulduğu yıllarda kadınlar çağırılmamış. Onlar ise boş durmayıp hafıza merkezleri kurarak anıları topladılar. Hatırlama barışın müttefikidir çünkü, unutmak bizi tekrara götürür, hatırlayarak kötülüğün tekrar etmemesini sağlamak mümkün Nancy’ye göre. Kurbanlara ne olduğunu bilmek önemli bir ihtiyaç ve eleştirel bir egzersiz. Hafızaya kara çalanlar intikam ve hırstan kaçamayanlar. Deneyimlerin içine bakan hafıza adaleti değil hakikati arar ve barışa yönelik ses çıkarır. Nancy annesinden dinlediği hikayeyi anlattı sonra. Kendi ifadesiyle örgüt bazı gençleri kandırıp götürmüştü. Annesi Kordoba bölgesinde yaşayan kadınlar topluluğunu harekete geçirmiş ve ikiyüz kadın çocuklarını almak için yola çıkmışlardı. Sabah altıda başlattıkları yürüyüşte dizlerine kadar çamura saplansalar, korksalar da endişelerini bastırmış, paramiliterlerin tehditlerine aldırmadan çocuklarını kurtarmışlardı.
***
Bir kadının oğlu (Louis Fernando) kaybolmuştu, onu yıllarca aradıktan sonra bir operasyonla orman yürüyüşünde yakalanıp öldürüldüğünü öğrendi. Bu arayışa yavrularını arayan bir kuşun adı verilmişti. Sebatkar kuş Siriri. Daha sonra bütün yavrusunu arayanların adı oldu. Sonra örgü örerek hayatı organize ettiler ve buna bazı erkekler de katıldı. Yaşlılar çatışmaların kovulduğu arazileri ruhsal olarak temizlediler ve örgülerle giydirdiler. Barış imzalandığında kendilerine yaşatılanları bazı kadınlar affetti bazıları ise affetmedi. Tecavüze uğrayanlar kendilerini yeniden var edebilmek için Anka İnisiyatifini kurup başlarına gelenleri anlatmaya şiir öykü masal şeklinde yazmaya başladılar. Bu yazılanlardan Anka kuşunun Sığınağı adlı bir kitap çıkarmışlar. Güven içinde insanca yaşama hak ve arzusunun peşinden kıyamete kadar gidecek insanoğlu.